Şahin Dirik

İki çift sözüm var...

Konumuz elbette referandum sonuçları. Lüzum gördüğüm sebeplerden ötürü “Hayır” cephesinden yana taraf aldığımı ve siz değerli okurlarımıza da aynısını tavsiye ettiğimi bir önceki köşe yazımda da belirtmiştim. Malumunuz üzere referandumu kazanan taraf “Evet” oldu. Ne kadar “temiz” bir referandum yaşadık ve çıkan sonuç ne kadar “güvenilir” tartışılır. Ancak bu köşe yazımın amacı sonuçların güvenilirliğini tartışmak değil. Ben hiçbir zaman tüm kitlelere kırmızı gül dağıtan, “olur da güç dengeleri değişirse öteki tarafta da yerim hazır olsun'culardan” olmadım. Bunun adını çarpıtıp da “ılımlı yayın politikası” olarak lanse etmeye çalışanlara da teessüf ederim. Dün ne dediysem bugün de onun arkasındayım.
Evet, iki çift sözüm var. Bazı kitlelere ve bazı kişilerin doğrudan kendilerine sözlerim var. Size laflar hazırladım efendim. Ülkemizi soktuğunuz çıkmazdan dolayı size çok güzel laflar hazırladım. Ne yazık ki malum sebeplerden ötürü burada kafamdakilerin binde birini dahi dillendiremiyorum ancak yine de imkânlar el verdiğince size hazırladığım laflarla kulaklarınızı çınlatacağım.
İlk başka yurtdışında yaşayıp da AK Parti lehine oy kullanan, “Evet” veren o ilginç seçmen kitlesiyle başlayayım. Malum, bu referandum sürecinde yurtdışı seçmenleri gündemi en çok meşgul eden meselelerden biriydi. Planlarım arasında yok ama olur da bir gün bu ülkeden defolup gidersem, gidişimi takip eden ilk seçimlerde ben de AK Parti'ye oy vereceğim, ahtım var ve bunu yapmak için tek (ama şahsımca gayet geçerli bulduğum) bir gerekçem de var; kıyasla daha "medeni" ülkelerde yaşayıp (Almanya, Hollanda gibi), mis gibi çiçek gibi ekonomilerin balını kaymağını yiyen, benzini, arabayı, elektroniği rekor fiyatlara satın almak zorunda olmayan, askere gitmeyen, her dakika olası bir bombayla havaya uçma ihtimali bulunmayan, yaşadığı ülkede demokrasi kavramının bütün nimetlerinden dibine kadar yararlanan ve Türkiye'ye yazın sadece şöyle bir uğrayıp hemen kaçıveren ancak iş oy kullanmaya gelince, bizi (bu ülkede bir fiil ömür geçirmekte olan biz zavallı fanileri) temsil etmesi, yönetmesi için oy kullanan bir de yüzü kızarmadan gidip AK Parti'ye oy atan seçmen olmanın arsızlığını ben de deneyimlemek istiyorum. Ben de mahalle yanarken saçımı tarayıp, elimdeki kovayla olay mahalline benzin taşımanın içten içe verdiği sinsi hazzı yaşamayı hak ediyorum! Uzaktan bakıp, duygusal paylaşımlar yaparken aslında zerre kadar umursamadığım ve umursamak zorunda olmadığım için kafamın rahat olmasını istiyorum. Egolarımı şöyle güzel bir okşayıp çıkmak istiyorum. Evet, lafım en çok da size, Alman gurbetçileri!
Devlet Bahçeli'ye de çok güzel laflar hazırladım. Sevgili patronum Sevginar Hanım ben buradan ne yazarsam yazayım Devlet Bahçeli'ye ulaşmayacağını ve ulaşmadığı gibi bunun Silivri'de ki MHP'lileri kızdırmaktan ziyade başka bir işe yaramayacağını söylüyor. Gerçekleri duymak onları kızdırıyorsa bu onların problemi değil midir efendim? Ben yine doğru bildiğimi söyleyeyim de… Bu arada 23 Nisan Pazar günü Silivri MHP İlçe Teşkilatının kongresi varmış. Silivri için en hayırlı sonucun çıkmasını diliyorum.
Gelelim size Devlet Bey… Devlet Bey, öncelikle referandum gününün akşamında çınlayan kulaklarınız için kusuruma bakmayın. Yukarıda Allah var, benim de payım büyüktü o çınlamada.
Devlet Bey, işe bir-iki soru sorarak başlayayım; Siz nasıl hala ülkücüler adına konuşup açıklama yapabiliyorsunuz? Bunu yapabilecek yüzü nereden buluyorsanız?
Partinizin üst kurul delegeleri size resmî yoldan "Yeter artık in aşağı!" dememiş miydi çoktan? Siz de bunun üzerine AK Parti'ye sığınmamış mıydınız? Ülkü Ocakları'nın bütün eski başkanları toplanıp hayır demesine rağmen siz karşı durmamış mıydınız? Yani bu adamların hepsi ama hepsi ülkücülüğün gerekliliklerini, davranış biçimini, hayat tarzını yanlış yorumlayıp “Hayır” dediler de bir tek siz mi doğru yorumladınız? Üstelik de içlerinde sizin sayenizde göreve gelen onca isim de var…
Gözünüz aydın, “Evet” çıktı. Bir de kalkmışsınız ülkücüler adına "Ülkücü yaparsa şöyle yapar böyle yapar" şeklinde ahkâm kesiyorsunuz. Siz bundan sonra kendi tabanınız olan rabiacılar için konuşun bence, oy alırsanız artık anca onlardan alırsınız çünkü…
Gelelim Silivri'nin referandum sonuçlarına. Sonuçlar 1 Kasım 2015 genel seçimleriyle karşılaştırıldığından AK Parti'nin hiç fire vermediğini görüyoruz. Yapılan değerlendirmelere göre MHP'nin Silivrili tabanının %90'a yakın bir kısmının da “Hayır” oyu verdiği varsayılırsa referandum sonuçları aşağı yukarı tam da beklendiği gibi çıkıyor. Yalnız beklenenin aksine AK Parti'nin Silivri tabanından Hayır'a hiç kopma olmamış. Silivri'de CHP, HDP, DSP, Demokrat Parti, Vatan Partisi, diğer küçük partiler ve MHP'nin büyük bir çoğunluğu Hayır'da birleştiyse de bence bu Silivri gibi bir ilçe için beklenenden az oranda Hayır çıktı. Bu rakamların CHP Silivri ilçe örgütünü iyiden iyiye yaklaşmakta olan yerel seçimler için alarma geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Yine de Silivri'de Selimpaşa hariç tüm mahallelerden “Hayır” çıkmış ki bence bu da bir başarı. Selimpaşa ise bildiğimiz gibi…
Silivri'de referandum da böyle gelip geçti işte. Kimileri için sevinç, kimileri için hüsran oldu. Önümüzdeki günler neler getirir bilinmez. Siz de gayet iyi biliyorsunuz ki çıkmasını umduğum sonuç bu değildi. Ancak elbette ülkemiz ve mütevazı ilçemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.

YORUM YAP