GÖZTEPE NASIL SATILDI?

Doğru, önce Hellenic filozof Platon'da mutlak bir görünüş olarak belirir. Ne var ki, bir tarihten sonra ''göreceleşmeye'' yönelir. Bu yönelişte Alman Kant ve Nıetzsche'ninde sonradan katkısı vardır.

Bugün çağdaş felsefede de Platon'dan yüzyıllar sonra Kant'ın ve Karl Heınz Nıetzsche'nin çizgisi üzerinde yürüyor.

Dünya yaşanmaya değiyorsa, insanın değişmez ideallerinin yükselen boyutuna katıldığı ve sonunda ebedi yaşama karıştığı anda anlam kazanır.

Filozofun bir mağara benzetmesi vardır.

İnsanlar bir mağaraya kapatılmış hareketsiz mahkûmlara benzerler. Yüzleri duvara arkaları ışığa dönüktür. Dışarda gidip-gelenlerin görüntüsü duvara yansır.

Söz konusu mahkûmlar bu yansımaları, gölgeleri hiçbir zaman erişemeyecekleri bir gerçeklik olarak alırlar.

Peki ya doğruya varmaları nasıl olacaktır?

Mağaradan çıkarak. Böylece bağlarından kurtulacaklarıdır. Açık havada nesnelerin yansıma ve gölgelerini değil, bizzat kendilerini göreceklerdir.

Görüntüler dünyasında sıyrılıp gerçeklerle yüz yüze geleceklerdir.

Bu doğrudur. Bu doğrunun da peşinden gitmektir. Doğru ile karşı karşıya kalmaktır. Doğrulara teslim olmaktır.

Hayatta hepimizin kendimize özgü doğruları vardır. Bu doğruları doğru kullanmak elimizdedir. Tıpkı Göztepe Başkanı (ezeli-ebedi) Mehmet Sepil'in bugünlerde yaptığı gibi.

 

BİR SATIŞIN HİKAYESI

Küçüklüğümde İzmir 'e gittiğimde Güzelyalı'da kalırdım. Ailem Selanikliydi. Annemin dayısı Karşıyaka'da otururdu. Adı Mahmut Tiryakioğlu idi. Bir dönem Karşıyaka'da başkanlık yapmıştı. İzmir'in saygıdeğer insanlarından birisiydi. Ve Tiryakioğlu ailesi de köklü bir aileydi. Ama ben Göztepe'yi tutardım. Adnan Süvari gibi bir hocaya hayrandım.

Hele hele kadrosu. Kalede Ali Artuner. Defansta Mehmet, Özer Çağlaya, Nevzat, Nihat, Ertan, Fevzi, Gürsel, Halil. Avrupa'yı titreten ve İspanya devi Atletıco Bilbao'yu (ya da Madrid) 3-0 ile deviren o muhteşem zaferler.

Uzun yıllar Türkiye'de de yenilmez armada olarak kaldı.

Sonra ne oldu? Binlerce insanın gönül bağladığı Göztepe ikinci liglere kadar düştü.

Mehmet Sepil'i 2000'lı yılların başında gıyaben tanımıştım. ODTÜ mezunu ve savaş sonrası İngilizler, İsviçreliler ve bir Türk işadam ile Irak'ta petrol kuyuları sahibi olmuştu. Bu iş uzun süre devam etti. Ama sonra Mehmet Sepil her şeyi bırakıp Türkiye'ye döndü. Göztepe'nin de başına geçti.

Geçti ama batılı olduğu için kulüplerin satılmasından yanaydı. Bugün İtalya Serie A'da 10 kulüp sahibi yabancıydı. İngiltere'de sadece 3 kulüp sahibi İngiliz'di. İspanya çok azdı. Almanya çok azdı.

Sepil Danimarkalı Markus Ankersen ile buluştu.  Ankersen Danimarka'da dev kulüp haline gelen Mythallland'ın İngiliz Brentford 'un bugünkü mazilerini ortaya çıkartan adamdı. Ankersen İzmir'e gitti geldi. Sonunda kulübün %70'ıne sahip oldu. %30'da Mehmet Sepil tarafından alındı. Bu Türkiye'de bir devrimdir. Bir sınıf atlamadır. Bunun gerisi gelecektir. Darısı diğer kulüplerimizin başına.

 

YORUM YAP