Av.Arb.İlkay Doğan

“Geciken adalet zulümdür”

Kapıdan omuzları düşük,1.55 boylarında endişeli bakışları ile 40 yaşlarında bir kadın girdi. 20 yıl süren evliliğinde 3 oğlunu büyütmüş, defalarca dayak yemiş, yıllarca maaş kartına eşi tarafından el konulmuş. Artık boşanmak için gücünü toplamış, kararını vermişti. İlk duruşma gününün 3-6 ay sonrasına verileceğini, en az 3 duruşma sonunda karar çıkacağını, her duruşma arasında 3 ay olacağını, karar çıksa da itiraz edilirse dosyanın kesinleşmesi için 1 yıl gerektiğini anlattı avukat. 20 yılın üzerine bir gün bile beklemenin ne kadar zor olduğu gözlerinden anlaşılırken, “Dava en az 2-3 sene mi sürecek?” diye sordu. Cevap veren 8 sene süren boşanma davası dahi görmüştü. Ne kadar süreceğini kim bilebilirdi?

 

30 yaşında olmasına rağmen 45 yaşında gösteren adam 3 aydır ücretsiz izne çıkarılmış, bu sürenin sonunda aldığı 1168 TL ile ne kirasını ne de evin giderlerini ödeme imkanı kalmamış. İşten çıkarılsa alacağı kıdem tazminatı ile birçok borcunu kapatacak. İşsizlik maaşı da alabilse çocuğuna aldığı tabletin taksitlerini ödeyebilecek. Bir yandan da internet ödemelerini her ay düzenli yapmak zorunda. Yoksa bu yıl LGS sınavına girecek çocuğunun sınava hazırlanması mümkün değil. Avukat “İşten çıkarma yasağı var, işyerinin ücretsiz izne çıkarma hakkı da var” dedi. Adam daha da yaşlanarak ,”Peki nasıl olacak, nasıl geçineceğim?” diye sordu. Soru hukuki değildi ki, avukat nasıl cevaplasın?

 

20 yaşındaki oğlu 1 yıl tutuklu kalan köylü kadın, bu tutuklanma öncesi üniversite sınavlarına hazırlandığını, elektrik okumak istediğini, ama serbest kalınca oğlunun bu hayalinden hiç söz etmediğini, uzunca bir süre iş aradığını ancak bulamadığını anlattı. Oysa davanın sonunda anlaşılmıştı suçlu olmadığı, beraat etmişti. Kadın, imkansızı istediğini bilerek “Bir yıl önceye nasıl döneriz?” diye sordu. Her an söyleyecek bir sözü bulunan avukat bile sessiz kaldı o an.

 

Kayseri'de bir haftada intihar eden ikinci avukatın haberini okurken ona sorulan ama cevabı onda olmayan sorular geldi aklıma. Yaşamış olabileceği sahneler canlandı gözümde. Her meslektaşımız müvekkilinin sorununu kendi sorunu gibi hisseder. Defalarca boşanır, tutuklanır, yaralanır hatta öldürülür. Ama her acıdan sonra benzer acıyı yaşayana destek olmak için yeniden doğar.

 

Yıllardır hukuk reformu adı altında birçok kanun değişmesine rağmen hala süreçlerin bu kadar uzun sürmesi sorunun kanun değişikliği ile değil insan niteliğinin arttırılması ile çözülebileceğinin göstergesidir. Çünkü adaletin yerine gelmesi için vicdanlı hukuk uygulayıcılarına ihtiyaç vardır. Hakim dosyayı inceleyerek çıkmalıdır duruşmaya, avukat tüm dosyaya ve mevzuata hakim olmalıdır, katip duruşma gününe kadar tüm usul işlemlerini tamamlamış olmalıdır. Oysaki hakime görevlendirme duruşma sabahı gelir, bir katip birden fazla hakime hizmet eder, avukat saat 10:00'daki duruşmaya 14:00'de girdiği için diğer duruşmasını kaçırır. Çözüm mü? Pratik zekaya sahip vicdanlı hukuk uygulayıcılarının çoğalması bu sorunu rahatlıkla çözebilir. Ne de olsa vicdan sahibi olan yetkin kişiler yaptığı işi en iyi şekilde yapacaktır. Bunun için ne kanuna ne de amirin emrine ihtiyaç olmayacaktır.

 

Bundan 700 yıl önce Orhan Gazi'nin "Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da, geciken adalet zulümdür" tespitine rağmen hala en büyük sorunun bu olduğunu görmek üzüntü verici olsa da yeni yıla umutla girmek istiyorum. Yılın bu son yazısında yeni yılın ülkemize önce sağlık sonra adalet getirmesini diliyorum.

 

YORUM YAP