Ferhan Tezcan

Galatasaray'dan 116 yıllık rekor!

2000 yılıydı. Galatasaray kalesinde Brezilya milli takımından gelen Taffarel, liberosunda İspanya'yı fetheden Popescu, hücumda ''Karpat'ların Maradona'sı'' Hagi ile Avrupa'yı adeta dümdüz ediyordu. Önüne çıkanı yeniyor ve eliyordu. Sarı-Kırmızılı takım ne Bologna ne Majorka ne de Borussıa Dortmund bırakmıştı. Hele hele bugün bile Beşiktaş'ımıza beş gol atarak adeta ''alay eden'' Alman takımına Dortmund stadını ''dar'' etmişti.

Ya Leeds United maçları. Yani UEFA kupasının ben geliyorum dediği maçlar. İstanbul'daki maçta şerefli Türk bayrağına hakaret eden iki İngiliz'in başına gelenler.

Galatasaray Fatih Terim yönetiminde çıktığı finalde Arsenal'li daha doğrusu dünyanın en önemli hocalarından Arsen Wenger'in çalıştırdığı İngiliz takımını penaltılarla eleyip kupaya uzanmıştı.

O kupa 21 sene daha başka bir takıma nasip olmadı.

Oysa Fenerbahçe başında Zico'nun bulunduğu dönem Şampiyonlar liginde Avrupa'da çeyrek finalin kapısından dönmüştü. Sonra o çeyrek finaller, yarı finaller hepimize hayal oldu.

REKORA GİDEN OLAY

Galatasaray bu sene Süper ligde istenen başarıyı yakalayamadı. Ama Avrupa kuralar çekildiği gün Fatih Terim ne demişti. ''Marsilya, Lazio, Lokomotiv Moskova. Sanki Şampiyonlar ligi kurası.''

Gerçekten Şampiyonlar ligi kurası gibiydi. Takımların hepsi ülkelerinde çok önemli takımlardı. Seyircileri de çok baskındı. Ama Galatasaray öyle maçlar çıkardı ki, öyle taktiksel ve mental başarılar yakaladı ki, değmeyin gitsin.

Galatasaray tam 116 yıl sonra bir grup maçları bitiminde namağlup 16'lık liderler finaline kaldı.

Başkaları da var. Bakalım:

-Galatasaray üç deplasman maçında da gol yemedi. Muslera kalesinde gole geçit vermedi. Yani Inmobile, Zaccagni (Zakanyı okunur), Saviç, Rus Smolov, Fransız forvetlerine kaleyi kapattı.

-32 takım arasında kaleyi gole kapatan tek takım oldu.

-Şampiyonlar ligi ve Avrupa Liginin 64 takımı arasında Real Madrid ile birlikte deplasmanda gol yemeyen iki takımdan biri unvanını elde etti.

Sadece bunlar mı?

Hayır. Tam 8,5 milyon Euro'yu da kasasına koydu. (Katılım payı 3 milyon 630 bin lira, 3 galibiyet Bir milyon 890 bin Euro, 3 beraberlik 630 bin Euro, liderlik Bir milyon 100 bin Euro, Son 16 'ya kalış Bir milyon 200 bin Euro)

Evet, Galatasaray liderlik ve namağlubiyetle son yılların en başarılı ''ivmesini'' yakaladı. Üstelik Mart ayında oynanacak maçlarda Sevilla, Barcelona, Porto, Borussıa Dortmund, Leıpzig gibi takımlarla da eşleşmeyecek.

CİNCON KİM EROL BEY?

Galatasaray demişken devam edelim. Fenerbahçe ile Galatasaray bayan futbol takımları Nef stadında özel maçta bir araya geldiler. Fenerbahçe'nin bayanları Galatasaray'ı kendi sahasında tam 7-0 mağlup etti. Bunun için tebrikler. Ama ne yazık ki maç bitiminde bizim TÜSİAD başkanlığından tanıdığımız Fenerbahçe'nin başkan vekili beyefendi soyunma odasında ''kızları'' kutlarken ağzından ''Cincon'' gibi sözler çıktı.

Yani Erol Bey Galatasaray'ın ''Cim-bom'' sloganıyla alay etti.

Sizin gibi iş dünyasının ciddi bir iş adamına yakıştı mı bu Erol Bey. Çok ağır giderken ciddi bir ''hafiflik'' olmadı mı Erol Bey.

Bana göre önce Galatasaray'dan özür dilemek ve 8 senedir şampiyonluk yüzü görmeyip taraftarını kahreden Fenerbahçe için bir şeyler yapmak zorundasınız Erol Bılecik bey!

BEŞİKTAŞ'A KİM GELİR

Beşiktaş'ın hocası kim olur.? Herkes bugünlerde ''papatya falı'' açmaya başladı. Ortalıkta dolaşan haberlere göre Alman Farke bir adım önde. İngiliz Norwich takımını iki kez Premier lige taşıyan Alman hoca ile görüşmeler başlamış. Bana göre Beşiktaş'a bu konuda destek olan da Milli takım hocası Beşiktaş'ın eski futbolcusu Stefan Kuntz. Okan Buruk bir başka aday. Ama Buruk özel nedenlerden dolayı bu konuda evet demez. Rıza Çalımbay zaten Sivasspor'un başında. Mehmet Özdilek müthiş futbolculuk yeteneğini maalesef hocalığa taşıyamadı. Samet Aybaba'nın devri biraz tükendi. Metin- Ali-Feyyaz kapağı yorumculuğa attılar. Yani ortaya sadece yabancılar çıkıyor. Siyah-Beyazlılar Sergen'in bırakmasına çok hazırlıksız yakalanmadılar. Bir çare bulacaklardır.

KENDİ KENDİNE DÜŞÜNME; BİLİNÇ

Bilinç, bireyin kendi kendine düşünme yetisidir. Başkası benim yerime düşünüp karar verebiliyorsa bilinçsizim demektir. Her insanı, gerçek, doğru ve iyi olanın son yargıcı kalan bilinç, ortaya çıktığı ölçüde iki soruyla karşılaşır.

Kişi kendi görüşünü aşıp dünyayı ''nesnel'' biçimde görebilir mi?

Böylesine görebilmek için kişi, herkesi kendine has kılan şeyden vazgeçmek zorunda kalabilir mi?

Bugünkü felsefe bu kadar

NOT; Sevgili Hıncal Uluç abim (Benim nikâh şahidim) cuma günkü yazısında İtalyan tatil şirketini ''Waltur '' diye yazmış. Yanlış. O şirketin adı ''Valtur''dur. 1970'lı yıllarda ben de orada tatil yapmıştım. Çok güzel bir yerdi. Ama Kemer'de idi ve denizi biraz taşlıydı. Sonra ''ClubMed '' yani Fransızlar terk edip gittiler. Yani Waltur değil Valtur.

Hıncal Uluç abim Alman arkadaşı Walter ile karıştırmış olabilir. Canı sağ olsun.

 

Hoşça kalın...

 

YORUM YAP