Cemil Kenar

Arap İsmail’in suçu ne?

Türk Futbolunda 1951 yılında başlayan yabancı oyuncu hikayesi bir oyuncuyla Arjantinli Garo ile başlamış.

1966 iki, 89 üç, 96'da dört oyuncuya çıkmış ve sürekli artarak günümüzün moda tabiriyle sessiz istilaya dönüşmüş…

Mesele yabancı karşıtlığı değil, kariyerli kaliteli olan katkı sağlayanlara lafımız yok. Ancak sayıları arttıkça aşınıyor yabancılaşıyoruz, itirazımız buna.

Mesela bir tarihte Silivrispor ve Kavaklıspor bile hem de amatör kümede renk olsun diye zenci oyuncu oynatmıştı. Bugün neredeyse her takımımızda Faslı oyuncular forma giyiyor.

Onlarca yıldır bu ülkeye sayısız yabancı oyuncu antrenör geliyor.

UEFA Kupasını. Süper Kupayı alınca yabancı sayısı serbest bırakılırsa dünya şampiyonu oluruz dediler. Şu anda takım kadrolarına gol krallığı listelerine bakın hepsi yabancı.

Milli takımda bile devşirme oyuncu oynatmaya başladık ama geldiğimiz noktada milli takım iki kere küme düştü.

Kulüp, takımlar Edirne'den ötede yok.

Tribünler boş.

Ürün artık ilgi görmüyor para etmiyor…

Adına sistem denilen gözle görülmeyen elle tutulmayan bu mekanizma ne menem bir şeyse akıllanmıyor, yabancı hayranlığı bitmiyor, kendi evlatlarını yiyerek ilerlemeye devam ediyor!!!

Bugün empati günümüz olsun.

Kendimizi İsmail Kartal'ın yerine koyalım.

Takım ligden kopmuş, kupadan elenmiş, camia taraftar ayağa kalkmıştı, geldi derbi dahil 8 hafta üst üstte kazandı. 10'da 8 yaptı.

Fenerbahçe yüksek ihtimal şampiyonlar ligine katılacak. Camianın morali havası yerine geldi, tribünler doldu. Koç'u kurban edilmekten kurtardı. Fakat kasabın elinden Koç, Portekiz'de Jesus ile şampiyonlar ligi hayali kuruyor.

Siz olsanız ne yapardınız?

Bu ülkede başarı kriterleri neye göre belirleniyor?

Bizim çocuklar için başarı ölçüleri nedir acaba?

İsmail Kartal, Aykut Kocaman gibi söz konusu Fenerbahçe olduğu zaman gözleri dolan yutkunarak konuşanlardan olduğu için mi bu muameleyi görüyor?

Aynı muameleyi yabancı birine yapabilir misiniz?

Yaptığınızda neler olduğunu biliyorsunuz…

Elin ne idüğü belirsiz yabancılarına bu kadar bonkör ve hoşgörülü davrandığımız için yetişmiş çocuklarımızı her alanda elimizden kaçırıyor uzaklaştırıyoruz. Vazgeçilmez ama spordan, sanattan, kültürden vazgeçtik diyelim, gençler TARIMLA bile uğraşmıyor artık…

Çiftçilikle uğraşanların yaş ortalaması 55 olmuş, 10 yıl sonra tarlada çalışan kimse kalmayacak.

Tarlada izi olmayanların harmanda yüzü olmazmış, demedi demeyin…

YORUM YAP