Hüseyin Kuru

Son gelişmeler...

Bu hafta 3 önemli başlık gündemimizde.. Sırasıyla ‘riskli alanların vergi istisnası kapsamına alınması' ile ‘enerji belgesi olmadan tapu yapılamaması' ve ‘deprem sonrası bir akademisyenin' görüşlerini sizlerin bilgisine sunmak istedim. Buyurun okuyalım.
***
Riskli alanlar vergi istisnasına girdi..!
İnşaat sektöründe riskli yapıya sağlanan vergi istisnalarının kapsamı genişletildi. GİB riskli alan ve rezerv alanın da vergi istisnası kapsamında olduğunu açıkladı.
İnşaat sektöründe riskli yapı için vergi istisnaları genişletildi. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından sadece riskli yapıyı vergi istisnası kapsamında kabul ediyordu. Hürriyet'ten Neşe Karafil'in haberine göre; Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) riskli alan ve rezerv alanın da vergi istisnası kapsamında olduğunu belirtti.
Uzun zamandır inşaatçılar riskli alan ve rezerv alanların vergi istisnası kapsamında olmasını istiyordu.
Yasaya göre istisna kapsamına riskli yapı, riskli alan ve rezerv alanın girdiğini söyleyen KONUTDER Vergi Danışmanı Abdullah Tolu, şu açıklamalarda bulundu:
“Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, istisna düzenlemesinin sadece riskli yapılar ve bunların yerine yapılan yeni yapılar için uygulanabileceği, riskli alan ve rezerv alanda yapılan yeni yapılar için istisnanın uygulanamayacağını belirtmişti. Bu görüşün dayanağı ise, yasada sadece ‘Yapı' kelimesinin geçmesi, ‘Alan' kelimesinin geçmemesi idi. İnşaat sektörü temsilcileri, yasanın her üç alanda yapılan yapıları kapsadığını, getirilen istisnanın riskli yapı, riskli alan ve rezerv alan olarak kabul edilen yerlerde yapılan yeni yapıların tamamını kapsadığını belirterek, genelge ile getirilen yanlış uygulamanın düzeltilmesini istedi.”
Uygulamanın dar kapsamlı kalması nedeniyle şirket ve müteahhitlerin tekrar dava açtığını söyleyen Tolu, GİB'in 29.Temmuz.2019'da bir yazı gönderip Tapu Kadastro'yu uyardığını kaydetti.
Tapu Kadastro'nun da 17 Eylül'de bir genelge yayımlayarak riskli yapı dışında, riskli alan ve rezerv alan için de istisnayı uygulamaya başladığını açıkladı.
Tolu, genelge kapsamında, istisnanın yürürlüğe girdiği 10 Aralık 2018 tarihinden itibaren geçerli olduğunun özellikle belirtildiğini kaydetti.
***
Enerji belgesi olmadan tapu yapılamayacak..!
Resmi Gazete'de yayınlanan 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu ile 1.Ocak.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren yeni mevzuata göre, 50 metrekare üzeri inşaat alanına sahip binalara enerji kimlik belgesi alma mecburiyeti getirildi.
Enerji kimlik belgesi almak için 2.Mayıs.2017 tarihi, 28.Nisan.2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan düzenlemeyle 1.Ocak.2020 yılına ertelendiğini ifade eden uzmanlar "Bu kanun 50 metrekare ve 2 yaşını aşmış olan binaların hepsini kapsamaktadır. Enerji kimlik belgesi, verildiği binanın enerji performansını göstermekte ve tıpkı beyaz eşyalardaki gibi A ve G harfleri aralığında bir enerji sınıfı yer almaktadır.

Enerji Kimlik Belgesi olmadan tapu satışı gerçekleşmeyecek
A harfi verimli binayı, G harfi ise verimsiz binayı temsil etmektedir. Bu kanunla birlikte nasıl ki alım satımlarda tapu müdürlüğünde DASK belgesi aranıyorsa, enerji kimliği belgesi de aranacak. Bu belge olmadan tapu satışları gerçekleştirilemeyecek. Bir bina olması gereken yapı ve yalıtım standartlarını tam olarak sağlıyorsa, C enerji sınıfını alır.
Mevcut binalarda enerji sınıfı sınırlaması bulunmamaktadır. Yani mevcut binanın enerji sınıfı C sınıfının altında çıkabilir. Binalar veya bağımsız bölümlere ilişkin alım, satım ve kiraya verme ile ilgili iş ve işlemlerde enerji kimlik belgesi düzenlenmiş olması şartı aranacak olup, binanın veya bağımsız bölümün satılması veya kiraya verilmesi safhasında, mal sahibi enerji kimlik belgesinin bir suretini alıcıya veya kiracıya vermek zorundadır” diye konuştu.

Bu belgenin gayrimenkul almak isteyen vatandaşlara karar verme aşamasında yardımcı olacağını belirten uzmanlar, “DASK belgesiyle depreme karşı nasıl binanın güvenirliğini ölçüyorsak, enerji kimliği belgesiyle binanın ısınmasından soğumasına kadar tüm verilerine ulaşılmış olacak. Ona göre yıllık kazancını belirlemiş olacak ve böylece satın alan veya kiralayan, aldığı yapının enerji sınıfının ne olduğunu bilecek ve tercihini buna göre yapacak. Mülk sahibi enerjiden tasarruf ederken, ülke ekonomisine de katkı sağlanacak. Alım satımın dışında vatandaşa herhangi bir yaptırımı olmayacak. Şu anda yeni doğalgaz, su, elektrik bağlantısı yapacak olan kişiler eğer bu belgeleri yok ise işlemlerini gerçekleştiremeyecek.

Belgenin geçerlilik süresi 10 yıl olacak
Daire sahipleri ve yöneticiler enerji kimlik belgesini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş danışmanlık şirketlerine binanın mimari projesi ile ısı yalıtım, mekanik tesisat ve elektrik projeleriyle başvurarak alabilir. Belgenin geçerlilik süresi 10 yıl olacaktır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı web sitesinde; ev satın alırken veya kiralarken, binanın yalıtımlı, pencerelerin ve doğramalarının enerji verimli, ısıtma için kullanılan kazan ve boruların yalıtımlı, binanın dış duvar iç yüzeyinde, binanın ısıtma, soğutma giderleri ile Enerji Kimlik Belgesi sorgulanabilecektir. Gayrimenkul almak isteyen vatandaşlarımız Enerji Kimlik Belgesi ile binanın ısınmasından soğumasına kadar tüm verilerine ulaşmış olacaktır. 1.Ocak.2020'den itibaren doğalgaz, su ve elektrik aboneliği için nasıl DASK gerekiyorsa, enerji kimlik belgesi olmadan açılışları yapılamayacaktır" dedi.
Toplam kullanım alanı 50 metrekarenin altında bulunan binalar, iki yıldan sonra yapılan binalar, sanayi alanları, atölye, sera, depo gibi binalarda Enerji Kimlik Belgesi alınmasına gerek olmayacak.
***
İstanbul'da 24.Eylül ve 26.Eylül'de meydana gelen 4.6, ve 5.8 büyüklüğündeki depremlerden sonra gözler olası büyük depreme çevrildi.
Uzmanların büyük depremin öncüsü olarak bahsettiği depremlerde birçok yapı zarar gördü.. bazı kamu kuruluşları tahliye edilirken, hasar gören binalar için önlemler alındı.
Hürriyet Gazetesi'nden Ece Emre'nin haberine göre; depremlerin ardından bir kez daha oturduğumuz binaların güvenli olup olmadığını sorgulamaya başladık.
***
Yeni binalara olan talep ise arttı..!
Özyeğin Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı, Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Safiye Feyza Çinicioğlu, deprem konusunda sadece jeoloji ve jeofizikten değil aynı zamanda geoteknik biliminden ise faydalanması gerektiğini söyledi.
“İnşaat mühendisliği denildiğinde akla sadece vasat yapılar geliyor. Halbuki inşaat mühendisliği medeniyet mühendisliğidir. Bir deprem ya da afet medeniyeti sekteye uğratan bir şey. Türkiye'nin inşaat sektörü güçlü diyoruz. Güçlü ama Türkiye'nin müteahhitlik sektörü güçlü. Türkiye gerçek mühendislik ve tasarım bakımından güçlü değil. İnşaat ama inşaat mühendisliği değil. Biz sadece uyguluyoruz. Hangi köprümüzü biz tasarladık? Vatandaşın binalarla ilgili bir bilgisi var. Sade bir vatandaş binasına az çok güvenip güvenmeyeceğini biliyor. Ama zemini bilmiyorsunuz. Yapılmış bir binada zemin etüdleriyle etrafında yapılacak çalışmalarla, projesine bakarak ne var ne yok anlamaya çalışabilirsiniz. Ancak yapı kısmında, eğer yapı yetersizse buna acil bir ilaç bulmak pek mümkün değil.

Önemli olan yapı-zemin uyumu
Zeminin tek başına yeterli olması ya da yetersiz olması önemli değil. Önemli olan yapı ile zeminin uyumu. Zemin uygun değilse bile yapacağınız bir temel sistemiyle güvenli bir bina inşa edebilirsiniz. Sadece maliyeti daha yüksek olur. Zemin doğanın verdiği bir malzemedir. Standart değildir. 1999 depreminden sonra Bakırköy Deprem Projesi yaptık. Geniş bir bölgeydi. Önce zeminini sonra da binaları inceledik. Kaya zeminle de karşılaştık, ayrışmış kireçtaşı tabakalarıyla da karşılaştık. Zemin son derece değişkendir. Ağırlık olarak kayadır dediğiniz bir bölge için de tamamen kayadır diyemezsiniz. Deprem sırasında yapıyla sürekli bir etkileşim vardır. Deprem başlayınca yapıyı vurur, yapı sallanır sonra yükü tekrar zemine aktarır. Zemin değişir. Zemin de bir yapıdır. Nasıl yapı etkileniyorsa zemin de aynı şekilde ona cevap verir. Zemin yerleşirken eğer yapı uygun yapılmamışsa yapıyı perişan edebiliyor.”

Bodrumlar kurtarıcı olabiliyor
“Binalar için önemli olan mühendislik uygulamaları ve ciddi denetimler. Bu bir sistemdir. Japonya'da büyük depremlerde de binalar sallanıyor ama zarar görmüyor. Çünkü mühendislik bilimi tam anlamıyla uygulanıyor. Bunun önemini biliyorlar. Bizim en büyük sorunlarımızdan biri çok yüksek yapılarda mühendislik uygulaması diğer yapılardan daha iyi şekilde yapılıyor. 1999 depreminde 5-6 katlı yapılarda çok büyük sorunlar yaşandı. Çeşitli temel sistemleri var. Tekil, sürekli, radye, kazılı temeller gibi. Bunların seçimi zemin tipine göre yapılmalı. Mesela bodrum katlar çok önemli. Çok kurtarıcı olabiliyor. Temeli yani kökü ne kadar derine gömerseniz hareket sırasında o kadar faydalı oluyor. 1999 depreminde bazı binalar kutu gibi sapasağlamdı sadece yan yattı. Sebebi de alttaki zeminin yumuşaması, sıvılaşması. Salınım sırasında bodrumun faydası oluyor.”

Binamızın sağlam olması yetmiyor
“Bu deprem, uzmanların söylediği gibi er ya da geç gelecek ama hazır görünmüyoruz. Bu sene içinde bazı binalar deprem olmaksızın göçtü. Yeni yapılmış bir yığın istinat duvarı göçtü. Bu nasıl bir denetim ve nasıl bir tasarımdır? Deprem anında nerede olacağımızı bilmiyoruz. Evde olamayabiliriz. Hangi devlet dairesindeyiz ya da hangi dar sokaktayız, üzerimizde binaların yıkılabileceği? Bu iş bir bütün. Sadece binadan ibaret değil. Arasındaki yollar da önemli. Birkaç bina yıkıldıktan sonra oraya yardım ulaşabilecek mi? Kendi binamızın sağlam olması tek başına bir anlam ifade etmiyor. Şehrin ve ülkenin de sağlam olması gerekiyor. Bireysel olarak yapabileceğimiz şey acilen binalarımıza baktırmak. Çünkü epey ihmal ettik.”
Doğru söze ne denir?
İyi haftalar..

YORUM YAP