Engin Akın

İşin Cılkı Çıkmadan

Dün Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’ydü. Evet, dündü. Yıllarımı bu işe verdim. Ekmeğimi bu işten kazanıyorum. Ailemi, yaşantımı hayatımı kazanabilmek adına varımı yoğumu ortaya koyduğum mesleğim. Onurum, gururum her şeyim. İlk yıllarımda çok zahmetler hatta eziyetler çektim. Kendimi kanıtladım ya da kanıtladığımı sanıyorum. İsmimi önce bölgemde sonrasında ise tüm İstanbul’da marka yapabilme adına çalışmalarımı yoğunlaştırdım.

Hemen herkesin hayatını idame ettirebilmesi için bir iş yapar. Ben Engin Akın hayatımı kazanabilmek adına gazeteciliği seçtim ki bundan da son derece memnunum. Gazetecilik zor zanaattır. Kimsenin gönlüne uygun hareket edemez. Birinin yaptığı bir iyi işi yazarsın, vay anam sen misin yazan hemen o yazdığın kişinin adamı olursun. Sonrasında ise yine aynı kişinin bir hatasını gördüğünde ve bunu kaleme aldığında ise yine vay anamlar başlar ve dün sevdiğine bugün geçiriyor olursun. Bunun üstüne bir de tutarsızlıkla suçlanırsın. Aslında tutarsız olan bizler değil kamunun önünde olan insanlardır aslında. Bunu bile bize mâl ederler.

İyi yazsan şunun adamı, kötü yazsan bunun adamı olursun. Bizim kimsenin adamı olmadığımızı ise objektif bakabilenler ve yazılarımızı düzenli takip edebilenler daha iyi anlarlar. Birinin ayağına Silivri’de bassak anırması Kartal’dan duyulabiliyor mesela. Kimseyle iyi ya da kötü olmak için çabamız yok bunu bile anlayamıyorlar ya.

Eğer ben sevdiğim bir insanı eleştiriyorsam iyi ya da kötü yönde o zaman ben o kişinin en iyi dostuyumdur aslında. Olumsuzluklarını yüzüne söyleyemiyorsam da o zaman en büyük riyakâr benimdir. Gocunmuyorum insanların hatalarını söylemekten. Birebir ilişkilerde ise dengeyi iyi korumak gerek. Fazlası işin cılkını çıkarabilir. Sizin üstünüzde kendi hakkı olduğunu bile iddia edebilir insanın böylesi.

Bizim için yani gazeteciler için kin gütmediğimizin de bilinmesi gerekir. Dün yazılarımızla ve haberlerimizle göklere çıkardığımızı ertesi gün daha da alta itebiliriz mesela, hatta bir ertesi günde de elimizi tekrar uzatabiliriz, dibe ittiğimiz insana. Bunu yaparken de kişisel bir kaygımızın olmadığının bilinmesini isterim toplumsal yararlar ve çıkarlar doğrultusunda işimizi yaptığımızın bilinmesini isteriz. Şunu çok net öğrendim ki İstanbul’da spor camiası gerçekten gerçek gazetecilerle muhatap olamamış yıllarca. Geçenlerde yazdığım bir yazımın en sevdiğim bölümüne dokunmadan yinelemek isterim, “Gazeteci kin gütmez. Bugün göklere çıkardığını yarın boşluğa düşürebilir, ertesi gün tekrar el uzatabilir. Bunları yaparken bazen kişisel kaygılarla hareket etmiş olabilir ama esas olan toplumsal yararlardır. Bunun için bazen çarşıda bazen karşıda olmak gerekir. Her şey enseye tokatla halledilmez arada bir parmak göstermek iyidir” demiştim. İyi de demişim. 

Haberin devamı 12.01.2012 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…



YORUM YAP