Ali Gülcü

Garson Çay Parasını Peşin İsteyince Başımı Kaldırıp Yüzüne Baktım...

 Gözlerimden ne okuduysa, açıklama yapma ihtiyacı duydu...
" Çayı içip parasını vermeden kaçıyorlar... Marka ile çalışıyoruz açık çıkınca benden kesiyorlar..."
" Fazlan olursa?"
" Nasıl fazlam olursa?"
" Açık çıkanın fazlası da olur... Neyse al şu 5 TL'yi aklına geldikçe bize çay getirirsin..."

Garson gidiyor, koltuğunun altına sıkıştırdığı mavi naylon terliklerle 8-9 yaşlarında boyacı çocuk yanaşıyor masaya... Ayakkabılarımı işaret ediyor;
" Boyayayım mı?"
" Var mı bu renk?"
( Kahverenginin bir tonu)
Konuşmuyor, başını öne doğru sallıyor.
Uzun kollu ince bir eşofman üstü giymiş, elleri soğuktan kıpkırmızı olmuş... Bir taraftan burnunu çekiyor.
" Üşümüyor musun?"
Ayakkabıları alıp, terlikleri ayaklarımın yanına bırakıyor.
" Üşüsem ne olacak ki?"

Dediği gibi üşüse ne olacak?
Ne olacak üşüse?
Üşüdü diye çalışmayacak mı?
Üşüdü diye boya sandığını bir kenara mı bırakacak?
O üşüyorsa ben onun için ne yapabilirim?
Siz bir şey yapabilir misiniz?

Boyacı çocuğun hayatını yazsa birisi, senaryolaştırsa, sinemaya uyarlasa...
Mısır yerken izlesek, film çıkışında yorumumuz ne olurdu?
" Boyacı çocuktan çok etkilendim..."
" Çok gerçekçi?"
" Gözyaşlarıma engel olamadım..."

Bazen idrak edebilmemiz için sinemada görmemiz gerekiyor!
Örnek; Nefes!

Peşin çalışan garantici garson çaylarımızı getiriyor...
Boyacı çocuğa dönüyorum
" Çay içer misin?"
Parmaklarına sardığı kadife parçasını cilaya bastırmak üzereyken duruyor, biraz tereddüt ediyor, en saf haliyle;
" Büyük olsa olur mu?"
Gülmemek için dudaklarımı ısırıyorum...
" Olur."
Garson büyük çayı getirmek için arkasını dönerken, boyacı çocuk koşarak kayboluyor... Çok geçmeden soluk soluğa yanımıza geliyor, masanın üzerine gazeteye sarılı simitleri bırakıyor... Sandığının başına taburesine oturmak üzereyken sesleniyorum;
" Gelsene yanımıza."
İtiraz etmeden plastik sandalyeye oturuyor, su bardağında gelen çaya şekerleri atıp üflemeye başlıyor...
Bardağı önce tek eliyle tutmayı deniyor, bardak büyük, soğuktan donmuş eller küçük olunca beceremiyor, sonra boyalı elleri ile bardağı kavrıyor...
Simit parçalarını çaya batırıp yemesini izliyor, konuşmuyoruz, o da susuyor...
Sonra damdan düşer gibi;
" Babam bana bu yaz bisiklet alacak!"
Dağılmak üzereyken arkadaşımla göz göze geliyoruz... Çabuk toparlanıyorum;
" Hadi canım!"
" Vallahi, dün akşam söz verdi..."

YORUM YAP