Ali Gülcü

Aynalı Çupra

Kıyıköy limanındaki balıkhaneleri geziyoruz...
Hava sıcak... Kediler ağların üzerine kıvrılmış, sefada... Kahvehanenin önüne çıkartılan tüm iskemleler dolu, sohbetin koyusu çayın demine karışmış üzerine martılar kesme şeker olmuş...
Tezgâhlarda balık yok!
İstavrit irisi dört adet palamudu yan yana gelin etmişler, allayıp pullayıp on liradan okutmaya çalışıyorlar...
Biraz hamsi var...
Biraz da, doğan görünümlü şahin ayarında barbun edasında tekir!
Tekirin kilosu yirmi beş!
Caka o biçim...
Tekirin irisine meftun oluyoruz...
Amca balıkları temizlerken de laflıyoruz;
— Gazeteler bu sene balık çok diyor...
— Bakma sen onlara buralara gelip balık var mı diye soran olmadı! İşte olan biten balık bu...
— Palamut iyi çıkmış ama...
— Hııı çıktı! İki gün... Yakalandı bitti... Ne yapacağız bakalım bu sene... Kuruttular denizleri...


&&&

Ben kendi çapında amatör kıyı balıkçısıyım... Senede tuttuğum balık, elli parçayı geçmez...( Yerinde bin taneymiş gibi sallarım o başka!)
“Kuruttular” suçlamasını üzerime almaya niyetim yok...E balığa çıkan arkadaşlarım da benden yalancı!
Uzmanlar; “denizler kurudu” diyor...
Balıkçılar; “ kuruttular”
İş; cetvele santime geldi dayandı!
İnsan ister istemez merak ediyor; denizler kendi kendine mi kurudu, kuruttularsa; kim kuruttu?

&&&

Akşam limanı tepeden gören Köşk Restaurant’tayız...
Ahşap, salaş, üfül üfül, kendi halinde bir yer... Laf aramızda hesaplı da... Televizyonda büyüklerden birinin maçı var fakat ilgilenen yok!
Ne oluyoruz yahu, dünya tersine dönmeye mi başladı?
Eskiden olsa televizyonun sesi sonuna kadar açılır, vatandaş doksan dakika fiyonk olur, hayattan kopardı!
Yakında futbol tahtını buz hokeyine bırakırsa, şaşırmam!

Haberin devamı 23.09.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…

YORUM YAP