İbrahim Çeşmecioğlu

Yaşar Kemal ve TEMA

Doğa hayvanı, kültür insanı korur. Yıllar önceydi… Ali Kırca çok uzun zamandır medyadan uzak duran Yaşar Kemal'le özel bir program yaparak o günlerin en çok izlenen Siyaset Meydanı isimli kendinin hazırlayıp sunduğu programında ağırlamak istiyordu. Zatını işine gömmüş, bizatihi yazdıklarının kendisi olmuş bir yazı tutkununu ekrana taşımak kolay değildi elbette.
Koca Yaşar Kemal'i çok da gönüllü olmadığı halde bir televizyon proğramında ağırlamak gerçekten azmi yoran işti! Yaşamını, yazdıklarını ve ilkelerini görsel ucuzluğun ayağa düşmüş, yerlerde gezen pespayeliğine feda etmeyecek yücelikte koca bir dağdı Yaşar Kemal…
Efil efil esintili,elvin elvin soluğumuzun coşkusu, ipil ipil gölgeli, kavi kalın gövdeli; yüksekliğince derinliği bulunan; Toroslar gibi, Anavarza benzeri; Süphan kadar karlı, beyaz, azametli, vakur!
Anadolu'dan dünyaya yürüyen sevgiydi O! Bozkırdan konuşup kâinatın her yerinden duyulan ses!
Ve… Nüfuz ettiği gözü-gözeyi delice coşturan büyücü! Yaşamını yurduna adamış soylu ruh; bir adak ağacı, ağaç gibi dimdik, onurla ölmeyi dileyen… Bergamalı Homeros'tan sonra Anadolu'nun hatta dünyanın en büyük destancısı koca Yaşar Kemal… Ali Kırca her talebini karşılamaya hazır olduğunu söyleyip tekrarla üsteleyince, düşüneceğini söyler büyük usta.
Sonra dönüp şöyle der; “Tema Vakfı Başkanı Hayrettin Karacayı da davet eder programı birlikte yapmamızı sağlarsanız teklifinizi kabul ediyorum Ali bey.”
Ben büyük yazı insanını o güne kadar tanıdığımı zannederdim. Ama anladım ki O'nu her yönüyle tanımak ve esintili zirvesine ulaşmak çok kolay değil! Bildim ki Hayrettin Karaca'yı bütün Türkiye'nin önünde birlikte olmaya davet ederken, toprağın kalbine giden yolu insanına anlatmak, önemsetmek, ruhumuzdaki erozyonu önlemek istiyordu Yaşar Kemal… Unutulmaz değerde dersti hepimize!
Onun bu tutumu yıllarca gövdemin duvarında kan! gönlümün duyarında his olup gürül aktı yıllarca incecik, devasa gövdesiyle en zarif duyguları işledi yaşamın bercestesine…
Silivri sahilinde Tema Vakfı'nın etkinliğine rastlayınca her anıyla o günlerin eşsiz yankısı dağarımda uğun uğun dalgalandı… Bir çırpıda stantta buldum kendimi. Zira bu güçlü duygu ne engellenecek ne ertelenebilecek bir şeydi! Hele o insanlığın en dolu dolu, hem de en doygun birikimini tarifsiz bir kimya gibi yazılarına yansıtan adamın sesi içimdeyken…
Hele toprak, ağaçlar, menekşeler, şebboylar, çiğdemler ciğerlerimde dönüp dönüp duruyorken…
Düşüm düşkünlüğüm, sevdam, toprak; kara toprak olmuşken! Ve kara yüzünde barışı, huzuru, bereketi müjdeleyen bembeyaz bir dünya yaratma umudu zihnimde yanıp yanıp sönüyorken; deyin hele bana, nasıl kayıtsız kalayım! Katıldım Tema'ya… Hemen katıldım dostlarımın arasına. Birazdan Yaşar Kemal ile Hayrettin Karaca'nın da burada olacaklarını söyledim.
Tuhaf tuhaf baktılar yüzüme!
Ali Kırca'nın yıllar yıllar önce her ikisini davet edip ağırlaması gibi seslendim onlara:
“Ey insanlığın ve sevginin çekincesiz sesleri… Tabiatın tarifsiz uyumuyla can bulup, canını cümlenin canıyla-cemiyle bir edenler… Kurdun, kuşun, kertenkelenin, ormanların dostları…
Ey sevi, sevda insanları ne olur kalkın gelin aramıza! Tekrar gökyüzünün kararmış öfkesi;
Yine toprağın ağlayan kara gözleri olun… Denizlerin karaya dalga dalga vurduğu yıkılan ve dağılan özlemi, tuzlu, nemli içtenliği olun… Gelin!”
Ey koca Yaşar Kemal ve Hayrettin Karaca, anmaktan anlamaktan onur duyduğum yeryüzünün eşsiz kişilikleri gelin ne olur aramıza, bekliyoruz…
Bekliyoruz Silivri sahilinde Tema'nın standında sizleri. Hem söyledim herkese geleceğinizi!
Not: Kamuoyu ve bilinç oluşturmak adına çalışan Silivri Tema'dan değerli dostlara yürekten teşekkür ve sevgilerimle...

YORUM YAP