Engin Akın

Sporu, sporu bilenle yöneteceksin

İkili muhabbetlerimde bazen de yazılarımda sürekli olarak gündeme getirdiğim, “sporu, sporu bilenlerle yapmalı” sözünü bir kez daha tekrarlamak istiyorum.

Öncelikle spor, birlik, beraberlik, dayanışma, özveri ve güven isteyen, topluma yayılan sağlıklı, centilmenliği yansıtan son derece eğlenceli bir oyundur…

Her geçen günde ilçemizde branşları fazlalaşmakta, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de belli kesimlerce yapıldığı gibi topluma hal olan branşlarda ter dökenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Seyir zevkine varanların yanı sıra, keyifle izleyenler de mutluluk hormonlarını üst düzeye çıkarmaktadır…

Öyle ya seyre değerse keyfe de değerdir. Hangi spor olursa olsun mutlaka bir seveni ve izleyeni mutlaka vardır. Mesela bana tenis sporunu sevdirmek çok zorken, bu sporu saatlerce sıkılmadan izleyebilecek insanların ismini yazabilirim.

Sporda bir diğer unsur da “iyi ekip” olma, olabilme, ekip olmayı başarabilme…

Olmazsa olmaz olanı ise güvendir.

Neticede kulübü veya topluluğu iyi yönetip başarıyı sağlamanın ilk yolu güvenden geçer. Yüzüne gülüp de arkandan kuyu kazanlarla yola çıkarsan, istediğin kadar ‘bol sıfırlı rakamlar'ı harca sonunda kesinlikle ama kesinlikle hüsrana uğrarsın.

Lakin yüreğini koyup amatörce ve birlik beraberliği sağladığın an, paranın pulun değil, sevginin saygının başarıyı getirdiğini görürsün…

Sevgiyi ve saygıyı yakaladığında ise işte sen asıl onlarla birlikte sevinirsin… Huzurun ve mutluluğun iki kat artar.

“İyi ekip” olmanın yolunu açan sevgi ve saygı ilk plandadır.

Sonrası zaten çorap söküğü gibi kendiliğinden gelir…

Çoğu yerde istediğin kadar laf ebeliği yap, sonuca varmak istemediğin an varamazsın, varılamıyor da zaten…

Yeter ki, iste…

Bunu da arzularken de yüreğindekini söylemelisin…

Yoksa ne birliği sağlayabilirsin. Ne de birliğini kurabilirsin…

Ne derler bilir misiniz? “Lafla peynir gemisi yürümez…”

Çok konuşup da sonuca varamayanlar için de söylenen tek bir söz vardır: “Çene suyu pilav…”

“Spor bilenlerle yapılmalı” tezini savunurken, elbette bilmeyenleri de saf dışı bırakma niyetim yok. İşi bilmeyenlere de ihtiyaç mutlaka var ve olacaktır da.

Lakin onlara da bunu öğretmek gerekir.

Onlar öğrenirken, bilenlere güvenmeli, sabırlı olmalıdırlar. Elbette oluşturulan imkânlar da çok önemlidir. Onlar sadece artıları getirir…

Şimdi size sormak istiyorum. Yukarıda saydığım özelliklerle başarılı çalışmalar bir iki günlük müdür, yoksa zaman içinde edindikleri tecrübeden mi?

Parası olan ekibini kurup günlük başarıyı yakalayabilir. Şampiyon ekipler kurup yarışabilir. Gündemde yer alıp bedava reklamını da yapabilir… Bunun için de  “Parayı veren düdüğü çalar…” derler.

Ama unutmayalım ki, en güzel balonun ömrü toplu iğnenin gelişine kadardır…

YORUM YAP