Hızla gelişen olaylar yazmayı düşündüklerimin ertelenmesine neden oluyor. Salı günü çıkan yazımda dip not olarak Silivri Siad’ın Kadir Topbaş’ı tebrik ve ziyaretinden bahsetmiştim. Kadir Babanın Silivri’ye bakışını anlama açısından önemli diye eklemişim. Ziyaret gerçekleşti. Silivri’ye bakış iyi değil. Acilen tersine çevirmek zorundayız. Uğraşıldığı, anlatıldığı takdirde Kadir Başkanın hak verecek olgunlukta olduğuna inanıyorum.
Ziyarete katılanların büyük bir çoğunluğunun söylemek istemeseler de Kadir Topbaş’a oy verdiklerini biliyorum. Bu nedenle ziyaret ve tebrik sözde değil özde olarak görülüp değerlendirilmesi gerekirdi. Azarlanma ağır kaçacak o yüzden yapılan sohbet diyelim neticesinde ikram edilen baklavalar boğazlardan aşağıya inmemiş. Silivri’ye dönüş yolundaki ruh hali, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı dinleyen protokoldekilerden farklı olmadığına eminim. Belki sitem bekleniyordu ama dozun bu kadar yüksek olacağı düşünülmüyordu. Ortak kanaat ilçe başkanı bildiği için birlikte gelmemişti. Soyadına halel gelmesini istememiş olabilir.
Silivri’deki seçim mağlubiyetini, kendine çıkan oyun azlığını Siad üyesi bir arkadaşın açıklamalarına bağlamak çok garip. Bahsi geçen vatandaş Silivri Siad adına açıklama yapmaya yetkili olmadığı gibi şahsi bir meselesini dile getirdiği çok açıktır. Bütün Silivri Siad üyelerinin desteklediğinin, katıldığının hatta bilgilerinin olduğunun bile düşünülmesi hata. Açıklamalar Hürhaber de yer aldığı gün tek hassasiyet gösteren Ak Partili yetkilinin Mustafa Saral olduğunu belirtmeliyim. Diğerlerinin umurunda bile olmadı. İlgiliden gerekli açıklama istendiğinde "benim sözlerim beni bağlar, sizi ilgilendirmez” cevabı alındığı anda yapacak bir şey kalmamıştır.
Tüm bunlara karşın Silivri mağlubiyetini tek bir olaya bağlamanın hata olduğunu tekrarlıyorum. Hürhaberdeki açıklamayı dosyalaştıran danışmanlar aynı titizliği benim yazılarıma gösterseler bağıra bağıra gelen mağlubiyeti anlamış olurlardı. Sorulacak bir hesap varsa Silivri adayı, varsa ilçe teşkilatı ve de tüm sorumluluğu üzerine alan il başkanı Aziz Babuçcu’ya sorulması gerekir. Tahir Sert’in adaylığının hem Silivri ye hem de Beylikdüzü’ne kaybettirdiğinin görülmemesini hayretle takip ediyorum. Silivri’de seçimler maalesef hep birilerini belediye başkan adayı, bir diğerlerini meclis üyesi yapma üzerine kurulmuştur. Sonuçlarına katlanmak, ceremesini çekmek hak etmediği halde Kadir Başkana kalmakta. Ben eminim ki Silivri’de çok büyük bir çoğunluk Kadir Babaya sevgi, saygı ve muhabbet duyar. Başkanın Silivri temsilcileri vasıfsızsa vatandaş ne yapsın?
2009 seçimlerinin muhasebesi yapılmadı. 2014 mağlubiyetininde yapılacağını sanmıyorum. Hatalarıyla yüzleşmekten sürekli kaçan bir anlayışın Avcılar-Beylikdüzü-B.Çekmece-Çatalca-Silivri çizgisinde seçim kazanması çok zor. Kimse farkında değil ama 2019 seçimleri 1999 seçimleri gibi genel ve yerelinbirlikte yapılacağı seçimler olacaktır. Tek seçimi eline yüzüne bulaştıran teşkilat yapısı 2019 seçimlerinde hepten çuvallayacaktır. Ben söylüyor ve yazıyorum ama kafasına dank eden çıkmıyor. Beş yıl çabuk geçecektir, şimdiden hazırlık gerekiyor. 2023 hedeflerinden Silivri’yi mahrum etmeye hiç kimsenin hakkı yok.
Son seçimlerin üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen memleketimdeki manzaraya bakın. Sandıktan çıkamayanlar, çıkma umudu olmayanlar ülkeyi yangın yerine çevirme niyetlerinden geri adım atmıyorlar. Çatışma çıkacağı için Taksim’e müsaade edilmiyor, Taksim verilmediği için çatışma çıkıyor ikilemine sıkıştırıldık. Tamda yumurtadan tavuk, tavuktan yumurta örneği. Allah muhafaza daha üzücü olaylar olmaması için dua ettik. Disk ve CHP dışındakiler yasalara, sandığa ve demokrasiye saygı duyarken onların hırçınlığı zarar veriyor. Eylemlerde el ele verene kadar, kafa kafaya verip iktidar olma yolunun yumruktan değil akıldan geçtiğini anlamaları gerekiyor.
Demokrasinin sadece kendi istediklerinin gerçekleşmesi olarak görenler, azınlığın hakları diyerek çoğunluğu ezmeye çalışanlar ne yaparlarsa yapsınlar netice alamayacaklar. Pervasızlıkları, dikta ve darbe hevesleri devam ettikçe vatandaş "dik dur eğilme millet seninle” sözünü daha gür sesle tekrarlayacak. 1 Mayısı bayram ilan eden, Ermeni’ye taziyelerini sunan güçlü bir iktidardan Taksimi zorla ve zorbalıkla alabilmenin mümkünü yok. Milletten aldığı yetkiyi sonuna kadar kullanabilen bir başbakan var. Böyle oldukça oylar tabiki ki %38lerden 45lere çıkacaktır. Diyebilirim ki %80ler seviyesinde Taksim’e hayır diyen ezici bir çoğunluk var. İkna etmek yerine %20nin isteğinin yerine getirilmesini beklemek abes ötesi.
Ağır bir tesbit olacak ama yazmak zorundayım. 1 Mayıs 1 Mayıs olmaktan çıktı. Gençliğimizdeki 1 Mayıslar belki işçinin hak arayışını simgeliyordu ama şimdikiler tam bir başkaldırı ve isyan günü olarak görülüyor. Ortada işçi yok. Zenginlerin organize ettiği, milletvekillerinin, sendika ağalarının katıldığı eylemler görüntüsünde. İşçi evinde, piknikte tatilin tadını çıkarıyor. Onun adını kullanan niyeti bozuklar yakıp yıkmayı hak görüyor.
Alakasız olacak ama istek üzerine yazmak zorundayım. İş Bankası ve Ziraat Bankasının köşesindeki ışıklar birkaç gündür yanmıyor. Trafiğin çok rahatlamış olduğunu herkes görüyor. Sanayi girişindeki kavşak çok güzel oldu. Yapanlardan, akıl edenlerden Allah razı olsun. Bunun yanında ışıklar eziyet çektiriyor deyip iğneleme hakkımı kullanmış olayım.
Işıklarsız kalın, Saraçhane’siz, Taksim’siz kalmayın.