“Her şeyin kötü olduğu yerde, en kötüyü bilmek iyi olmalı…”

*F.H Bradley

 

Okurken radyonun sesini azıcık açıp dinlemeyi eskiden beri severim. Ama kitabın içine rahatça dahil olabilmek ve dikkatimin dağılmaması içinde tercihim enstrümantel, yani sözsüz müzikten yanadır illaki.

Öyle olsa da, nadiren tersini yapmışlığım vardır şimdiki gibi (sinirimi zıplatmayı göze alarak.) Bir hafif müzik şarkısı biter bitmez radyo sunucusu sömelek, alacağı prim sanki gözlerinde dolar işareti varmışçasına yanıp sönerek, bodozlama reklama daldı hemen: “Bilmem ne sağlık merkezinde, doktor bilmem ne sabah saat 09:00 ile akşam 17:00 saatleri arasında hasta kabulüne başlamıştır. Sağlığınız bizim için önemlidir.”

E Allah razı olsun. Biz de bir dolmuşa gelip, gayrı her bir şeyden umudu neyin kestiydik de, hindi gibi çok düşünüp lâkin hiç konuşmadan kahırlara gark ettiydik garip canımızı! Eğer Utanıp söylemeyeydiniz hemşerilerinizi ihya eden bu iyiliğinizi, bütün bütün şer odaklı iğvacıların tuzağına düştüydük ahraz kalmış ademiler gibi.

Ne şaşırdım bilemezsiniz! Bu sağlık merkezine pirinç tanesine ayet yazacak derinlikte.. dertlerin cümlesine deva olacak kabiliyette büyük bir zat gelmiş ama bizim dünyadan haberimiz yok kardaşım. Duyar da durur muyum; derhal hepinize duyuracağım tabii (!)

Aman ocağınıza düştük.. biz sizi şeytana uyup sağlık ticareti yapıyor zannettiydik. Biz sizin, parası olmayan insanların yüzüne bile bakmayıp, eşikten çeviriyorlar diyen dedikodulara inanır olduyduk. Ah ne yaman hatalar ettik(!) Biz sizi hokkabazlık ederek ve sağlığımızı geri vereceğinizi uydurduğunuzu sanarak, cebimize göz diktiğinizi zannettiydik.

Vay ki vay. Ne büyük hatalar ettik(!) Ağrı acı ocağınıza düşen biçare fukaralara hasta gözüyle bakmayıp, müşteri saydığınızı belledik.

Hey güzel Allah'ım ne büyük kusur, ne büyük günah işledik (!) Dedik ki için için: bunlar müşterilerine, çok pardon efendim hastalarına parası kadar sağlık satarlar, parası büyüklüğünde yüzüne gülerler.

Canı çıksın bunları uyduranların. Fakat bana da çok kızmayın aziz dostlarım. Ben garip memleketliniz duyduklarının kurbanı, söyleyenin yalancısıyım. Ey muazzez müessesenin iyiliksever melekleri, bana da gücenip kızmayın ne olur.

Aman ocağınıza düştük, yanılmışız.. Ben de ticarethanenize (hay dilin kopsun İbrahim, hala bu iyilik yuvalarına ordan buradan duyduğun isnat ve iftira dilini kullanırsın.) tekrarla özrümü bildiririm efendim. Aslında hastanenize demek istemiştim. Evet, ben de hastanenize derakap gelip, evliya kıymetindeki doktorunuz eğer lütfeder kabul ederse müşerref olma fırsatını kaçırmayayım bari.

Ey ahali.. bilmem ne sağlık merkezinde, doktor bilmem ne, sabah 09:00 ile akşam 17:00 arasında hasta kabulüne başlamıştır. Benim gibi nankör olup kimseye kem söz etmeyin, kimseye kötü gözle bakmayın emi..

Hadi Tanrı size sağlık versin. Eğer hastalanırsanız da endişe etmeye kalkmayın katiyen. Sanki sağlık parayla mı satılıyor yurdumda (!)

 

EĞER AZİZ OLMASAYDI İNSANI SEVMEK..

Lâkin,

gönlün insanı, özün doğayı bilmeden,

gövden toprağa varmasın fani.

Eğer aziz olmasaydı insanı sevmek,

kutlu olmasaydı

doğayı derinden bilmek

denir miydi hiç,

en yüce değerdir bütün kâinatta emek!

Denir miydi,

sevilmeyi beklemeden çok sevmek gerek!

İnsanın beyninde dinlendirdiği,

yorgunluktur o halde sevmek..

Zerre bile değilken uzayın karnında,

zerrece emek verenlerce

varlığın itibarı büyüyecek..

O halde sevmek emek,

emekse çok sevmek demek..

 

AYŞE ÜZGÜN ABLAMIN ARDINDAN

Kolay kabul edemezsin, elindeki simidin tamamını kıyamet gibi üzerine yığılmış martılara kıyamayıp da paylaştıran.. önünde su içen bir kumruyu ürkütmeyen adımlarla sessizce yürüyen insanların gidişini, kolay kabul edemezsin..

Ah kıymetli ablacım, türküler sesini ve içtenliğini, biz senden çevrene yayılan huzuru, inceliği ve bulunmaz dostluğunu yitirdik gidişinle. Güle güle özün huzura varsın, sonsuz yurdunda sonsuz olsun huzurun.

YORUM YAP