Uğur Bakıcı

Millet İttifakı Dış Politika Yol Haritası

Ülkemizin kaderini belirleyecek seçime artık sayılı günler kaldı. Bazı kesimler tarafından seçim günü Cenk meydanına gidilme havası yaratılmaya çalışılsa da provakatif eylemler artış eğliminde olsa da seçimlerin bir an önce sükûnet içinde tamamlanmasını temenni ediyorum. Keza ülkemizin ciddi manada huzura ihtiyacı olduğu aşikâr. Bu huzuru ve barışı getirecek işlere imzasını atacak kadroları oylarımız belirleyecek. Seçim sonuçlarının açıklandığı gecenin sabahındaysa kimlerin başa geldiğini hep birlikte göreceğiz. Başa gelecek olan Cumhurbaşkanlığı ve meclis kadrolarının iç politikada alacakları kararlar kadar dış politikada atacağı adımlar da ülkenin geleceği için önem arz ediyor. Bu yazı dizimde seçime girecek kadroların ve Cumhurbaşkanı adaylarının seçim beyannamelerinde yer alan dış politika özelinde atmayı planladıkları adımları mercek altına alıyorum. Millet İttifakıyla başlayalım.
AB VE TÜRK DÜNYASIYLA BÜTÜNLEŞME PROJESİ
Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu ve ittifak liderleri seçim kampanyası süresince meydanlarda çok fazla dile getirmeye fırsat bulamasa da gerek söyleşilerinde, gerekse yayınladığı videolarda dış politikada neler yapılacağını fırsat buldukça dile getiriyorlar. Millet İttifakını batı yanlısı olarak propaganda yapanlara batı yanlısı olmadıklarının vurgulandığı paylaşımlarda; ‘Ne doğu ne batı, her ikisi de' sloganıyla ülkemizi Türk dünyasıyla buluşturacağını ve aynı zamanda Avrupa Birliğinden kopmadan tam üyelik hedefiyle ilişkileri daha da geliştireceği ilan ediliyor.
Çeşitli nedenlerden dolayı Avrupa birliğine tam üye olabilir miyiz onu ön göremiyorum fakat Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin Türk dünyasıyla olan ilişkilerini arşa çıkarma sözü beni cezbetti. Açıkladığı bu projeyle birlikte tarihi ipek yolunu canlandırarak ülkemiz Çin ile bağlanacak. Bunu hayata geçirmek içinse Türkiye-Çin arasında 'taşıma koridoru' oluşturmayı planlıyorlar. Bu kapsamdaysa özel olarak oluşturulacak olan kara ve demiryolu alt yapısıyla tarihi ipek yolu canlandırılıp Çin ile Türkiye birbirine bağlanması planlanıyor. Ağrı'daki Gürbulak sınır kapısından çıktıktan sonra İran üzerinden Türkmenistan'a, oradan Özbekistan ve Kazakistan takip edilerek Çine varılacak. Günümüzde uluslararası ticaretin %90'ının deniz yoluyla yapıldığını göz önüne alırsak projenin hayat geçmesi durumunda, bu hattaki ülkeler Türkiye üzerinden deniz ticaretine entegre edilmiş olacak. Bu ülkelerin denize ulaşımı olmadığını varsayarsak; ülke olarak Türk dünyasının ‘Deniz giriş kapısı' olma ihtimali bile heyecan verici.
Amerika'nın da Türk dünyasıyla olan ticaretinin bizim ülkemiz üzerinden yamasıyla ülke olarak daha da önemli bir konumda olacağımız aşikâr. En önemlisi de dış ticaret hacmimizin %50 artması ön görülüyor. Avrupa ve Asya arasında oyuna dahil olan değil, oyun kurucu olacağız. Ticaret hacminin artması açısından da ülkeler arasındaki siyasi ve kültürel etkileşimi de artıracağı için ortak tarihsel hafızamızı da güçlendirerek birbirimizi tanımamıza vesile olacak.
FABRİKA AYARLARINA DÖNÜŞ VE PARADİGMA DEĞİŞİMİ
Millet İttifakının ortak imzalanan metnine baktığımızdaysa dış politika özelinde diğer ülkelerin bizim iç işlerimize karışılmaması maddesi ilk sırada yer aldığını görüyoruz. Aslında uluslararası ilişkilerin en temel ilkesidir bu madde. İttifak metnine yazmaya bile gerek yok. Bir ülkenin başka bir ülkenin iç işlerine karışmaması gerekir fakat mevcut iktidar döneminde başta Suriye politikası olmak üzere çoğu karar aşamasında bunu uygulaması pek mümkün olmadı. Bundan dolayı da mutabakat metninin ilk sırasına bu maddeyi eklemelerini çok normal karşılıyorum.
Mutabakat metninin diğer maddelerine baktığımızdaysa ön plana çıkan Dışişleri Bakanlığının dış politika bağlamında karar ve uygulama sürecinde aktif olarak yer alması olduğunu görüyoruz. Bu aslında çok önemli çünkü diğer kurumlarda olduğu gibi bu kurumda zaman içinde mevcut iktidar tarafından partileştirildi ve kurumu ilgilendirenden önemli zirvelerde devre dışı bırakıldı. Toplantılara iktidar partisinin temsilcileri katıldı. Dışişleri Bakanlığı dış politika yapımında partileştirilmeden tamamen tarafsız bir şekilde dış politika yaptırılabilirse şayet işte o zaman daha etkin ve daha objektif bir süreç yürütülür. Bu sayede de dünya ülkeleriyle daha etkin görüşmeler gerçekleştirilebilir. Bu arada, bugüne kadar dışişlerinde kararlar yukarıdan aşağıya doğru alınıyordu. Millet İttifakı iktidar olursa şayet tam tersini yapmayı vaat ediyor. Kararlar aşağıdan yukarı doğru alınacak.
Hazırlanan yol haritası metninde ayrıca; sağladığı caydırıcılık bakımından ulusal güvenliğin sağlanması için NATO ile yola devam edileceği vurgulanıyor. Komşularla bozulan ilişkileri onarma vurgusu da bölgesel barışın tesisi için önemli.
Öte yandan dış politika yapım sürecinde iç siyasi hesaplara ve ideolojik yaklaşımlı uygulamalara son verilmesi planlanıyor. Metnin genelindeyse diyalog ve çok taraflı diplomasi ön plana çıkıyor. Dış politikanın önemli bir gereci olması açısından da önem arz ediyor.
Yol haritasına göre; genel bir paradigma değişimi söz konusu. Bu kapsamdaysa gündem oldukça yoğun olacak. Bunun en başındaysa terörle mücadele ve düzensiz mülteci sorunu geliyor. Avrupa Birliğiyle olan ilişkileri de etkileyecek bir durum.
Yazımın sonlarına gelirken seçimlere artık birkaç gün kalan şu günlerde karşımıza çıkan tabloya baktığımızda; 400 milyon doları aşan dış borcumuz, 120 milyar doları aşmış bir dış ticaret açığımız ve 150 milyar doları aşması ön görülen deprem hasarının yarattığı bir açık söz konusu. Tüm bu saydıklarıma ek olarak da %100'ü aşmış bir enflasyonla karşı karşıyayız. Millet ittifakının kadroları iktidara gelmesi durumunda bu tabloyu önüne koyarak vatandaşlarını rahatlatmaya çalışacak. Bu rahatlatmayı sağlarken de dış politika yapım sürecinde adımlarını atarken yukarıda saydığım iç etkenlerin dünya ülkeleriyle olan ilişkileri özelinde belirleyici olacağı ve buna göre adımlar atılması muhtemel.

YORUM YAP