Ali Gülcü

Kleptomani

Ahmet Hakan geçenlerde kaleme aldığı bir yazısında; farkında olmadan arkadaşlarının çakmaklarını cebellezi ettiğini yazmıştı...
Aynı illet bende de var ve hatta daha ileri boyutlarda!
Eğer masadaki paketin markası benimkiyle aynıysa, hem çakmağı hem paketi götürüyorum!
Başkalarının tütününü ikram ediyorum!
Akşamları eve geldiğimde, salondaki yemek masasının üzerine ( sıkılarak yazıyorum) ceplerimden çıkan üç, dört paketi bıraktığım oluyor, çakmaklar da cabası!
Gün boyu iş sebebiyle onlarca kişiyle görüştüğüm için ganimetlerin! Sahiplerini de hatırlamak zor oluyor...
Kaldığım durumu düşünsenize, adam müşterim, yeni tanışıyoruz, ben sürekli deplasmanda olduğum için onun işyerindeyiz... Çaylar geliyor, çalışma sistemimizi anlatıyor, giderken de masanın üzerindekileri toparlıyorum...
Utanç verici!
Adam arkamdan seslense; “ küllüğü unuttun” dese!
Bereket götürdüklerim hep ucuz çakmaklar...
Ya günün birinde ensesi kalın birinin Dupont’unu ceplersem!
Yarabbiiiii dağlara taşlara, kendimi anlatabilir miyim acaba?
“Kahrolası huyum bu benim, kusura bakmayın” dersem, yeterli olur mu acaba?

&&&

İşin enteresan tarafı; vatandaşın hem paketi hem çakmağı alıp gitmeme ses çıkartmaması!
Ya utandırmak istemiyorlar?
Ya en az benim kadar dalgınlar?
Aynı durumu benim yaşadığım da oluyor... Daha eli çabuklar, daha hızlılar var...(!)
Mesela; Müfit!
Geçenlerde Nuri Baba’nın kahvehanesinde laflıyoruz, adama bir telefon geldi, kaşla göz arasında “ on dakikaya kadar dönerim” deyip gitti...
Biz ne olduğunu anlamadan bir de baktık ki; masanın üzeri tertemiz olmuş...
Yere mi düştü, o mu aldı, bu mu cebellezi etti, yanlışlıkla çöpe mi attık tartışmaları yaşanırken, güvenlik kameralarının kayıtta olduğu aklımıza geldi...
Kaydı geri aldık, koca kara kediyi yakaladık!

Haberin devamı 29.09.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…


YORUM YAP