Şİddet geçmİşten günümüze farklı düzeylerde ve şekillerde devam eden şekli ve uygulaması bakımından evrensel düzeyde bir konudur. Türkiye'de ve dünyada şiddet; özellikle kadına yönelik şiddet üzerinde en çok durulması gereken problemlerin başını çekmektedir. Zaman ve kültürlere göre değişen bir durum olan şiddet olgusunu psikologlar şöyle açıklar; herhangi bir istekleri ve gereksinimleri engellediği zaman hayvanlarda, çocuklarda ve ergenlerde saldırgan davranışlar görülür. Bu saldırganlıkların her türlüsü kötüdür fakat insani olarak en kötüsü ise kadınlara yönelik şiddettir. Yapılan bir araştırmaya göre Arkeologların araştırmaları bize bu durumu gösterir; kadınların fiziksel şiddeti bizleri 3000 yıl öncesine götürür. Buluntular erkek mumyaların kemiklerinde yüzde dokuz yüzde yirmi oranında rastlanırken; bu oranın kadın mumyalarında %30 ,%50 olduğunu göstermiştir. Kadına yönelik şiddete ilişkin yasalar ve tıbbi çalışmalar ise 1800'lü yıllara dayanmaktadır Türkiye'de Yüzyıllar boyunca erkeğin eşini ve kızını dövmesi erkeğin hakkı hatta görevi sayılmıştır ‘Kızını dövmeyen dizini döver' yaklaşımı ile adeta bu durum desteklenmiştir.
Dünya genelinde 15-44 yaş arası nüfusun; şiddet nedeniyle gerçekleşen ölümlerin oranı kadınların erkeklere oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Şiddetin sonuçlarından etkilenen milyonlarca insan yaralanmakta ya da sakat kalmaktadır. WHO'ya göre şiddet önlenebilir sosyal sorunlardan biridir kadına yönelik şiddet konusunda çeşitli istatistikler dünyada kadına yönelik şiddetin boyutlarını anlamak açısından önemli ipuçları ortaya koymaktadır.
Kadınlar dünyanın birçok yerinde insan yaşamının gerektirdiği temel fonksiyonlarını desteklenmesi açısından zayıf kalmaktadır. Eşitsizlik yaratan bu durum kadınların insan olarak sahip olması gereken doğal ve insani yetkinliklere ulaşmasını engeller. Dünyanın pek çok yerinde de durum daha kötüdür; Kadınlar erkeklere göre daha kötü beslenirler, daha sağlıksız yaşarlar, daha çok fiziksel ve cinsel şiddete uğramaktadır. Daha da önemlisi erkeklere göre daha az eğitim alırlar, İş hayatına girmeye kalktıklarında çoğu hukuki yaptırımdan uzak, aile ve eşin karşı çıkması, işe alımında cinsiyet ayrımcılığı, iş yerinde cinsel taciz vb. durumlarla karşılaşır. Hayatın kadınlar açısından eşitsizlik yaratan alanlarından biri de bakım hizmetidir. Kadınlar hayatları bakıma muhtaç ve bağımlı küçük çocuklara, yaşlılara, engellilere dünyanın en temel zor ve tek bakım hizmeti veren cinsiyet grubudur bu durumda onları kendileri için yapmaları gereken durumlardan geri bırakmaktadır.
Kadınlar üzerinde aile içi şiddete ilişkin yapılan bir araştırmada fiziksel şiddet görme oranı %59. Sözel şiddet görme oranı %47.4, duygusal şiddet görme oranı yüzde 21.4 olarak saptanmıştır. Aynı araştırma şiddetin yüzde 91 oranın eş tarafından uygulandığını belirtmiştir. Kadın ve çocuklara yönelik bir araştırmada ise çalışmaya katılan 145 kadının yüzde 63.7'sinin çocukların ebeveynleri tarafından kendilerini vurulduğunu belirtmiştir. Aynı araştırmada ortaya çıkan diğer çarpıcı bir durum ise şiddete evet diyen oranın %78.1 gibi yüksek bir oran olmasıdır. (HIDIROĞLU 2006;198
Emniyet Genel Müdürlüğünden alınan verilerde kadınlara yönelik şiddet durumları ise şöyle sıralanmaktadır; polis ve jandarmaya 132 bin kadın başvurdu. 2013 yılında 99 bin olan kadına yönelik şiddet vakaları 2014 yılında 30 bin artarak 132 binlere çıktı. 2017 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun her ay basında derlediği veriler şöyle; 10 ayda en az 337 kadın öldürülürken, 314 çocuk istismar, 246 kadın cinsel istismara uğradı. 12 kadın kıyafeti dolayısı ile şiddet gördü. Kadın ve cinayetlerin sayısal artışının yanında işleniş biçimi de oldukça ilgi çekici. Daha ağır, daha vahşileşmeye başladı. Ülkede olağan ölüm neredeyse lüks duruma gelmeye başladı. Kendinden ayrılmak isteyen kadının arabasının su kanalına atılması, elinde dinamit patlatmak ile yetinmeyip iki çocuğu ile birlikte evinin ateşe verilmesi, hapishaneden kaçıp sokak ortasında eşini bıçaklayan adamın durumu vs. gibi insani olmayan ve her gün basında yer alarak bu çirkin durumların meşrulaştırılması bizi yeniden düşündürmeye sevk edecek, yeni çözüm yolları bulmaya yönlendirecektir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 7500 evli çiftin %38 ini boşanmaktan vazgeçirdiklerinden gururla bahsederken durumun ehemmiyetinin farkında olmadığını gösteriyor. Kadınların yaşam ve kıyafet tarzları ile de şiddet maruz kaldığını görüyoruz. İstanbul'da Melisa Sağlam adlı bir genç kızın ‘Ramazanda böyle giyinmeye utanmıyor musun?' diyen Ercan Kızılateş tarafından minibüste saldırıya uğradı; yine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı şiddet gören 300 kadının kimlik değiştirmek zorunda kaldığını söylüyor. Kimliği değiştirmek zorunda bırakılan kadın sistemde görünmüyor, çocuğun okula yollayamıyor, devletten yardım alamıyor. Bu tür mağduriyetleri yaşayan kadın üzerine müftülük yasasının hemen geçmesinin ardından AKP'nin yeni hamlesi boşanmaların artık mahkemeye gitmeden arabulucu tarafından çözülmesi durumu; kadınlara şiddetle dolu bir yaşamı mahkûm edilebileceği ve devletin sorumluluğu üzerinden atacağını belirterek tepki topladı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre: 2017 yılında 409 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 387 çocuk cinsel istismara uğradı. 332 kadına cinsel şiddet uygulandı.
Kadına yönelik şiddet; toplumsal bir mesele olup önem derecesi bütün ülkenin gündeminde olacak kadar önemli bir konudur. Devlet ve toplum tüm aktif organlarıyla elbirliğiyle çözüme yönelik yaptırımlar geliştirilmeli ve bunlardaki zihniyetin değiştirilmesine sebep olması sağlanmalıdır. Zihniyeti yerleşmemiş bir toplum her şeyden mahrumdur. Hukuksal yaptırımların, eğitim programlarının geliştirilmesi, medya ve internet üzerinden şiddet içerikli aktivitelerin izlenip takip edilmesi gerekir. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı ve kadına yönelik aile içi şiddetle mücadele edilip ilgili yasal düzenlemeler ve hukuki yaptırımlar yapılmalıdır. Uygulamadaki aksaklıklar giderilerek kadının sosyoekonomik konumu düzenlenmelidir. Temennimiz toplum olarak dünyada kadına yönelik şiddetin olmadığı huzur ve refahın üst düzeyde olduğu insani barışçıl bir toplum olmak. Kadına yönelik şiddetle mücadele ederken kadına zavallı, pasif, edilgen gözüyle bakmamayı aşılamalıyız. Kadına kendi gücünün farkında olduğunu, kendisine olan saygısının artmasını ve bütünsel olarak kapasitesinin geliştirilmesine olanak sağlanmasını toplum olarak daha da ilerilere taşımayı prensip edinmeliyiz.