Ferhan Tezcan

Gözbaşı'nda ''Gözyaşı'' yok

1967'de oynanan bir Kayserispor-Sivasspor maçında çıkan olaylar ülkenin yüreğini dağlamıştı. Onlarca ölü ve yaralının olduğu o unutulmayacak hadise yıllar boyu akıllardan çıkmadı. Zaman en iyi ilaçtır derler. Bazı yaralar öyle içten kanar ki, zaman da iyileştirmeye yetmez.

Ancak iki kentin özverili toplumu bu sıkıntılı günleri çabuk atlattı. Allah başımıza böyle olaylar vermesin. Kayserispor uzun yıllar ikinci ligde kaldı. Sonra birinci ligin yolunu tuttu. Birinci ligde de başarılı günler yaşadı. Ben Milliyet'te çalıştığım yıllarda sık sık Kayseri'ye maçlara gönderilirdim. Hele bir gün rahmetli Metin Oktay ile birlikte gitmiştik. Kayseri'de yaşadığımız olayı ve Kayseri halkının “kibarlığını” hiç unutmadım.

2000'li yıllarda Kayserispor birinci lige iyice yerleşti. Kulüp başkanlığına da Berna hanımı seçtiler. 

Berna Gözbaşı İzmir'de İngilizce İşletme bitirmişti. Bir süre Londra borsasında çalıştı. 2006'da yatak imalatı işine girdi. 60 ülkeye ihracat yapan bir şirketin sahibi. Ne zaman ki Kayserispor'a başkan oldu, çok zor günler geçirdi. Gözyaşı döktüğü günler oldu. Ama son iki senedir Gözbaşı'nda gözyaşı yok.

Hikmet Karaman ülkemizde son yıllarda yıldızı parlayan ve futbol hocalık işinde zirveye çıkmış biri. 1996'lı yıllarda Galatasaray'a Alman Saftig ile adım atan ve sonrasında birçok takımı çalıştırmış bir hoca. Dikkatimizi çeken başkan Berna Gözbaşı ile teknik direktör Hikmet Karaman'ın çok ahenkli bir uyum içinde çalışmaları. Üstelik son 18 gün içinde önce Beşiktaş'ı kupadan eleyip sonra ligde Galatasaray'ı yenip ardından kupada Fenerbahçe'yi saf dışı bırakmak her “babayiğidin” harcı değil. Ardından gittiğin Trabzon'da 2-0 öne geçip maçı 90 bilmem kaç artıda verilse de olur verilmese de olur bir penaltı ile kaybetmekte bir “hadsizlik” ve “başarısızlık” hiç değil.

Karaman ligde istediği gibi gidiyor ve başkanı Berna Gözbaşı'nın artık “gözyaşı” dökmesine müsaade etmiyor.

 

GALATASARAY'DA ÇALAN “ÇANLAR”

Guardıola geçtiğimiz gün İngiltere'den İstanbul'a bir mesaj gönderdi ve şunları dedi; “Torrent ve ekibi benim eski çalışma arkadaşlarımdır. Arteta'da (Arsenal hocası) öyle. Bu arkadaşlarım işlerini her zaman en iyi şekilde yaparlar. Umarım benim olduğum gibi onlarda beni unutmazlar” Torrent haftalardır Galatasaray'ın kısıtlı olanakları içerisinde yanındaki beş İspanyol ile birlikte bir yere varmaya çalışıyor. 

Ama umut bağladığı oyuncular olduğu kadar umudunu kestikleri de var. Biri Alpaslan, bir diğeri Morutan ve Halil Dervişoğlu. Bu oyuncuların ipi çekilmek üzere. Halil Trabzon yolunda. Alpaslan ve Aytaç'ın transferini rahmetli Mustafa Cengiz'in yönetimi yapmıştı. Bu iki oyuncu ne Fatih Terim'in listesinde vardı ne de Burak  Elmas'ın. O yüzden arada kaynayıp gittiler. Sportif direktör Sensibile'nin elinde tam 16 kişilik bir liste var. O da masasında oturmuş işini yapıyor. 

Torrent İspanyol ekibiyle harıl harıl kadro mühendisliği konusunda kafa yoruyor. Luıs Campos ise yukarda başkan Burak Elmas'ın kulağına bir şeyler fısıldıyor. Yani anlayacağınız Galatasaray'da işler yavaş yavaş yoluna oturuyor. 

FELSEFE'Yİ KİM YARATTI?

Eski Yunan'da felsefe teorisini çıkaran Heredot'tur. Ama Heredot bir felsefeci değil, tarihçidir. Sonra Socrates sonra Eflatun bunu geliştirmişlerdir. Aristo ise felsefeye bir adım attırmıştır. Sonra çok daha ileriki yıllarda Emmanuel Kant felsefe için büyük 'aşama' kaydettirmiştir. Ama Kant gerçekte bir Alman şairidir. Ardından Hegel'ler, Nıetzsche'ler, Karl Max'lar, Russo'lar felsefeyi çok ileri seviyeye taşımışlardır. Ancak son dönem felsefecisi Jean-Paul Sartre sadece benim için değil bütün evrenin saygı duyduğu bir üstadı. 1980'de ölmüştür. Yani bizim için ''dün''….. 

Hoşça kalın

YORUM YAP