Ferhan Tezcan

Futboldan 'ahlak' çıkarsa

Ahlak, düşünce tarihinde çeşitli açılardan tartışılmıştır. Ahlaklı olmanın temelinde hangi ilkelerin bulunduğu ya da bulunması gerektiği ya da hangi davranış türlerinin veya 'ahlaklı mı?' veya 'ahlakdışı mı?' olduğu soruları çıkar.
Eski Yunandan skolastik felsefeye kadar 'felsefenin' ana konusu bu olmuştur.
Rönesans ve aydınlanma ile başlayan gelişme içinde büyük ölçüde Hıristiyanlığa bağlı ‘Batı Ahlak Sistemleri' büyük ölçüde değişikliklere uğramış ve katı kurallardan uzaklaşılarak ‘özgürlükçü' ve 'akılcı' bir ahlak anlayışına yönelinmiştir.
Bu süreçte en önemli yeri alan da Skolastik felsefede (Ortaçağ Felsefesi ) ünlü düşünür Emmanuel Kant'ın çözümlemesidir
Nedir Kant'ın söylediği?
Königsberg'lı Alman filozof kendi döneminden önce ahlakla ilgili düşüncelerin çoğunu eksik bulur. Gerçekten de birey dünya üzerinde iyiliği dünyada ya da öbür dünyada mutluluk umuduyla yapmaktadır.
Oysa Kant'a göre ahlakı değerlendirmeyi iyiliği bir eğilim sonucu değil, bir ödev olarak yapmalıdır. Kant'ın ahlakı insanlarda ortak bir değer olarak bulunduğu şeklindedir. Bu yetenek yasaya uyması bir iyi niyettir.
Karl Max, Engels ve Nietzsche ahlaka daha farklı biçimde bakmışlar ve komün (topluluk) zihniyeti ile değerlendirmişlerdir.
Ahlak konusu bir başka biçimde ortaya çıkardığımız zaman benim Kadri isminde sıkı bir Galatasaraylı dostum var. Kadri, köfte ve diğer etler konusunda çok titizdir. Mesela köfteyi içine neredeyse hiçbir katkı koymadan yapar. Yani yalın bir köfte olarak satar. İşte bu da bir ahlak yapısıdır. Dükkânı bir Edgar Monet (Ressam) düzeni içinde ''tablo'' gibidir. Bu da bir ahlak yapısıdır.
Kadri'nin ahlakı gibi tanıdığımız birçok kişi var. Ama çok değil çünkü günümüzde ahlaklı insanları arar olduk. Erdem yani ahlak artık hepimizin üzerinde bulunması gereken bir olgu iken, erdemli ve ahlaklı olanları bulmak zorlaştı.
Geçenlerde bir konu futbolda üzerimize yapıştı.
Zaha'nın transferinde iki kulüp birbirine girdi. Fenerbahçe, iki aydır bu oyuncunun peşinde koşarken Galatasaray aradan sıyrıldı. İki kulübün yöneticisi adeta birbirlerine girdiler. Hem de ne girmek.
Bu doğru mu? Bence değil. Ortalığı tahrik bu futbol konusunda en tehlikeli bir davranıştır. Çünkü konunun ucu açıktır. Yarın nereye varacağını bilemezsiniz. Öğrenince de kaldıramazsınız. Sonra da altında kalırsınız.
1976 yılından beri önce Milliyet Gazetesi'nde 17 yıl futbolun içinde oldum. Daha sonra Türkiye'nin en büyük televizyonlarında çalıştı. Kurucuları oldum. LİG TV'yi de kurup 5.5 yıl yönettim.
Neler gördüm neler.
Sayın Selahattin Baki, sayın Erden Timur, bu kapışma işlerini bırakın. Önce yıldızlar, sonra da futbolcu transferlerinden tribüne oynamayı bırakın.
Acı biberin lezzeti çok güzeldir. Ama sonrası…
Hoş çakalın

YORUM YAP