Uğur Bakıcı

Dünyamızda su tükenirse?

Bu yazımı kaleme aldığım dakikalarda Silivri'mizin güzide sahilinde dışarıda yağan yağmur sesinin verdiği huzur eşliğinde kahvemi yudumlarken birden var olma durumundan yok olma durumu bilinç altımda belirdi. Kendimi andan uzaklaştırıp zaman içinde dünyamızın susuz kalma ihtimali üzerine düşünmeye kaptırdım kendimi. Dışarıda bereket yağıyordu, bolca yağmur suyu gökyüzünden yeryüzüne iniyordu inmesine fakat bir gün ya susuz kalırsak peki o zaman ne olur sorusunu sordum kendime. Ve o iç sesimi bu yazı aracılığıyla siz değerli okuyucularımızla buluşturmak istedim.
Malumunuz vücudumuzun %60'ı sudan oluşmakta. Varolan bu su da vücudumuzun hücrelerine, hücrelerin arasına ve kanımıza dağılarak yaşam fonksiyonlarımızı sürdürebilmek için kullanılmakta. Vücudumuzsa su tüketim azlığına bağlı olarak susuz kalmaya başlarsa şayet; kandaki suyu kullanırsa örneğin yüksek tansiyona, omurlardaki suyu kullanırsa bel ve boyun fıtığına, kemiklerdeki suyu kullanırsa da romatizmasal hastalıklara neden olur. Bundan dolayıdır ki su 'hayattır'. Hayati önemi var yani. Bedenimizin içinde varolan su gün içinde çeşitli yollarla sürekli tüketildiği için takviye yapılması önemlidir. Peki ya o su takviyesi gün gelir de dünyadaki susuzluktan kaynaklı yapılamazsa?
Her ne kadar dünya genelinde yağışlar olsa da ne yazık ki tam tersi bir şekilde dünya genelinde su kaynaklarımız her geçen gün tükeniyor. Bunu ben değil işin uzmanları söylüyor. Durum öylesine hayati ki önümüzdeki yüzyılda dünya ülkeleri arasındaki savaş nedenlerinden en önemlisinin 'su savaşları' olacağını tahmin etmek için işin uzmanı olmaya gerek yok. Bunun bilincinde olan ülkeler arka planda önlemlerini almaya başladı bile. Dünyanın yüzde 70'şi sulardan oluşmakta nasıl tükenebilir diye soracak olabilirsiniz. Evet dünyanın %70'i su fakat bu oran sizi yanıltmasın. Nitekim içilebilir tatlı su kaynakları bu oranın %3'üne tekabül ediyor. Biz ise bu kaynakların sadece %1'ine ulaşabiliyoruz. Bu oran sonrasında sularımıza sahip çıkmanın ve tüketim bilincine acil olarak ulaşmanın önemini tam da bu noktada vurgulamamda fayda var. Nitekim Birleşmiş Milletlerin su krizi raporunu incelediğimizde insanlık olarak su krizinin ortalarında olduğumuzu vurguladıklarını görebiliriz. Nitekim televizyon kanalları da bu durumu vurgulayan haberler yapmakta. Hatta çoğu zaman haber muhabirleri barajların içine kadar girip baraj doluluk/boşluk haberleri yapmakta. Biz ise sıcacık evimizde o haberleri izlerken evimizden su akmasının etkisiyle de ‘İnşallah yağmur yağmaya devam eder' diye içten bir duayla bir sonraki iç karartıcı habere geçip susuz kalma özelinde olacak olanı hayal bile edemiyoruz veya etmiyoruz. Ama kriz kapıda. Bugün olmasa bile yarın. Bundan dolayı da ivedi bir şekilde tüm insanlık için su tüketim bilinci oluşturulacak projeler hayata geçirilmesi şarttır. Bireysel olarak da yapılacak çok şey var hiç şüphesiz. Harekete geçmek şart. Keza durum sanıldığından da ciddi çünkü. Öyle ki şu an bu yazıyı okuduğunuz dakikalarda dünya nüfusunun %40'ına tekabül eden 80'e yakın ülke su sıkıntısı çekiyor. Bunun en önemli sebepleriyse küresel ısınma ve dünya nüfusundaki artış hiç şüphesiz. Çok uzaklara gitmeyeceğim. 60 yıllara kıyasla örneğin dünya nüfusu 4 kat artmış durumda. Hal böyle olunca da su üretiminin olmadığı dünyamızda 4 kat fazla tüketim durumu susuzluğa gidiş yolunu hızlandırmış vaziyette. Dünya genelinde su tüketiminin yapıldığı en önemli alansa tarım alanı. Tarım alanında kullanılan su oranıysa kullandığımız suyun %71'ine tekabül ediyor. Bu oran ülkemizde %73. Sanayi alanında bu rakam dünyada %18, ülkemizde %11. Evlerde kullandığımız su miktarının dünya ortalaması %11 iken, ülkemizdeyse bu oran %16.
Peki ne yapılabilir?
Tüm inançlarda kutsal sayılan suyu kısa vadede 'bilinçli' kullanmayı öğrenip uygulamaya geçmenin dışında orta vade deniz suyundan ve bulutlardan yararlanmaya yönelik adımlar atılması elzemdir. Çok maliyetli bir işlem olduğu için şimdilik pek tercih edilmemekle birlikte maliyetten kaçmayan bazı Ortadoğu ülkelerinde ve Avustralya'da deniz suyundan içme suyu elde etme yöntemi uygulanmaya başlandı. İnsanlığın yok olmaması içinse uzun vadede neler yapılabilir durumunu inanın ben de bilmiyorum. Fakat tek bildiğim şey susuz kalan bölgelerden su olan yerlere gerçekleşmesi muhtemel su göçlerinin de sebep olacağı su savaşlarının önüne geçebilecek projeler üzerinde işin ehli uzmanların bir an önce çalışmaya başlaması gerektiği. Çalışanlar varsa da bir an önce hayata geçirmesi gerektiği. Nitekim üretimi olmayan şey tüketildiği sürece zamanla yok olur. Deniz suları bile. Peki ya sonra? Bu sorunun yanıtınaysa siz değerli okuyucularımızın hayal gücüne bırakıyorum.

YORUM YAP