İbrahim Çeşmecioğlu

Salya sümük!

Çocukken ağır bir kabahat işlediğimde babam hiç bir şey demeden yüzüme bakardı sadece. Gözünü kırpmadan, konuşmadan ama öfkeyi de aşan derinlikte bakardı. Öylece! İşte o anda nolur bir tokat vursa da bu utancın bedelini bir an önce ödesem diye yalvarır gibi beklerdim önünde çaresizce. Yapmazdı çünkü işlediğim günahın ederi ruhun nankörlüğünü cezalandırmak olacaksa eğer, ceza kişiliğimin mimarı onura değil, ruhun yataklık ettiği nankörlüğe kesilmesi gerekirdi de ondan..

Şimdilerde, karşısına geçip kahvemi höpürdettiğim Marmara Denizi de yıllar sonra babam gibi aynı duyguyu yaşatıyor bana. Yüzü öfkeden bembeyaz kesilmiş, karşısında çaresizce fark ettiğim insanlığımı un ufak eden tekdüze gözlerle yüzüme bakıyor. Hissediyorum! Sessiz, sitemsiz ama içimi oyar gibi... çocukluğumda babamın dahilimde yer edinmeye çalışan nankörlüğü bakışlarıyla zehirlemesi benzeri suretimi süzüyor.

Keşke diyorum, keşke bütün o salya sümüğü yüzüme tükürse de öyle bakmasa gözlerimin ta en içine! Keşke tokat gibi güçlü bir dalga vursa da bu günahı tez kapatsak aramızda. Yapmıyor..karşısında eziliyor, üzülüyor, un ufak oluyorum!

 

MELÜH BULU'DA LAYIĞINI BULDU

E şimdi sormak hak değil midir: Günler geceler boyunca televizyon, gazete ve yetkili etkisiz organlarınızda Melüh Bulu'nun Boğaziçi'ne biçilmiş kaftan olduğunu anlattınız da, peki o zaman ne diye kıyıp bu yiğidi apar topar görevden aldınız?

Bravo Boğaziçililere... Bütün dünyanın önünde şiddetten uzak, demokratik ve akılcı yöntemlerle muhteşem bir direniş gösterdiler. Kendilerine baskının her türü yapılsa da onlar eylemlerini tutarlı ve çok insanca sürdürdüler. Hakkın sahibine verilmese bile direnerek geri alınabileceğini en onurlu biçimde hepimize hatırlattığınız için o temiz kalplerinizden öpüyoruz gençler.

 

MARKA

Demek lüksü ve ihtişamı seviyorsunuz ama nasıl ulaşacağınızı bilmiyorsunuz. Tamam, yol göstereceğim size ama bu kıyağımı da unutmayın şakın(!)

Para markada kardaşım.. Günümüzde marka demek mafya demektir. Son dönemin yükseleni Sedat Peker olmakla birlikte, ben Çakıcı ve Nuriş kardeşleride yabana atmayın derim. Haa bi de nasihat.. pastanın tamamını kendiniz yutmaya kalkmayın sonra sorun çıkıyor.

 

SADECE İSİMLERİ KALDI

Suatlar Sokağı yazan ve şu anda önünde bulunduğum yolun sağı solu dönümlerce bağ, incir, ceviz, zerdali...karamuk, güvem ve envai çeşit meyve ağaçlarıyla Silivri'nin en huzur veren yerlerindendi; insan ömrüne göre çok, ama dünyanın varlığına bakarak zerre kadar olmayan zaman aralığında buraları böyleydi...

Gönülleri güzelliğiyle, birde atalarımın öyküleriyle ağırlayan asude bölgelerindendi Suatlar. İçime posa gibi, çamur gibi, lığ gibi yığıldı çocukluğumun ve gençliğimin buralarda geçmiş anıları. Şimdi tamı tamına paranın gücüyle telef edilmiş en acınası bölgelerden sadece biri haline getirildi. Hangi yöne baksam, ne tarafı anlatsam doyurulamayan cahilliğimizden ziyadesiyle etkilenmiş durumda zaten!

Matematik biliminin sonuçlarını öyle istediğin kadar yakına ve uzağa çekip götüremezsin. Dedim ki kendi kendime, şimdiye kadar başka cümlelerle ama defalarca yazıp durduğum sancımı birde böyle yazsam nasıl olur acaba? Yani birbirimiz ile yerküreye yaptığımız riyakârlıkları birde riyaziye ile anlatsam dedim.! Ne de olsa görülür ve ölçülür bir sağlamlığı vardır matematiğin. Örneğin herhangi bir “tam sayının” önüne ya da ardına bir virgül atarsan, sonsuz sayıda rakam ekleyebilirsiniz, değil mi?

Anlayalım ki hayat, matematik biliminin rakamlara yaptığının aynısını insanlara da yapabilir efendim. Bir gün, ya önümüze veya götümüze bir virgül koyarsa (ki bu kaçınılmaz) fiyakası bozulmuş “tam sayı” misali küsürlü sayılmamız işten değildir. Kendini mal ve para ile tamamladı sayan insan, aslında baştan aşağı eksik ve küsürlü bir aptallık olduğunun son virajda farkına varmış olacaktır!

Peki sonra?

Virgülden sonrası kıyamettir, kıyamet!

Ve matematiğin lisanındaki “küsür” hayatın dilinde “kusur” diye anılır elbet.

E gayrı benden uyarması, size düşense tez elden tedbir alınmasıdır efendim...tabiatın geri dönülemez öfkesinden koruyun derim kendinizi. Mesela virgül yemeden mabadınızı kapayın şimdiden!

***

Efendim yarın bayram ya, siz bu yazıyı okuduğunuzda bitmiş olacak elbette.. Bendeniz de ufak bir hazırlık yapmıştım bayram için; bir eğitim kurumuna kurbanın ederi kadar olan miktarı bağışta bulunarak cahilliği kurban etmek istedim. Böyle şeyleri ne yazmayı, ne de söylemeyi uygun bulmam ancak örnek olması yurdum adına önemlidir diye düşünerek sizlere de duyurmak istedim. Hırsın, kibrin, kinin ve cahilliğin kurban edildiği nice bayramlara. Bütün dostlarımın bayramını candan kutluyorum.

YORUM YAP