Sevginar Sali

Dost Acı Söyler


Bir süredir dile getirilen eleştiriler vardı. Haklı olduğuna içten içe inanmasam değil onlara katılmak, cevabını bile kendimi muhatap kabul eder vermeye kalkardım. Çünkü haksızlığa dayanamam.
"CHP'nin eleştirilen tek meclis üyesi Hürhaber'e en yakın olanı Ahmet Yücegök mü?" deseniz kesinlikle değil.
Ama anlayışın baştan yanlış inşa edildiğini fark ettim ve Ahmet Yücegök'ün açıklamalarıyla bundan emin oldum.
Ben uyarmaya en yakın bulduğumdan başlamak istedim varsayın!
Yazım köşe yazarımız Ahmet Yücegök ile ilgili değil. CHP Belediye Meclis Üyesi Ahmet Yücegök ile ilgili. Tesadüfe bakın ki o da bana cevap vermek zorunda kalmayacak olsa Pazartesi günü "Başlarım böyle siyasete" başlıklı bir yazı yazmaya hazırlanıyormuş.
Yücegök'ün böyle düşünmeye hakkı yok oysaki bana göre. 20 veya 30 yaşlarında, damdan düşer gibi meclis üyesi veya siyasetçi olsa 6 ayın sonunda böyle bir isyanı dile getirebilir. Yücegök, yıllardır Silivri'nin siyasi, sosyal ve kültürel yaşamı üzerine fikir üretmiş, kamuoyunun nabzını tutmuş bir köşe yazarı. Ve bunun için bugün bulunduğu konuma gelmek için yıllardır siyasette maddi manevi emek sarf edenlerin yerinde oturuyor, onların o çok isteyip de alamadığı olmadığı söz hakkına, yönetim yetkisine sahip. Yok öyle altı ayın sonunda "Başlarım böyle siyasete" deyip feryat, figana sarılmak. Siyasete yön vermek üzere aday olup, seçilmiş kişilerin isyan etmeye hakkı yok! Vatandaş isyan eder, seçmen eder ama sizin, yapılan hatalardan rahatsız olup, düzeltecek mercilere gelenler bu haktan yoksunsunuz.
Benim "Muhalefet" dediğim zamanlar içerisinde Yücegök kendini sıradan bir vatandaş sayıyor. Silivri'nin meseleleri üzerine yıllardır, yazı yazan kişi sıradan bir vatandaş olamaz. Ahmet Yücegök, CHP'nin listesinden 2. sıra meclis üyeliğine ‘sıradan bir vatandaş’ olduğu için girmedi, sakın buna inanmamızı beklemeyin! Böyle eften püften gerekçelerle karşımıza çıkıp ne basını, ne de kamuoyunu hafife almayın!
Yücegök'ü ben, Silivri'nin öz değerlerine, çevresine duyarlı bir köşe yazarı, yolsuzluk ve haksızlıklara karşı ısrarlı tutumuyla tanıdım. Pek çok Silivrili bu yüzden kendisine saygı duydu. Ama özellikle son beş yıldır rahatsız olduğu konular ile ilgili çözümü geçtim, gündeme taşınması noktasında bile pasifliği iktidar temsilcisi olduktan sonra rahatsızlık verici.
Seymen Villaları, Risus, Boğluca Deresi, Toplu Sünnet törenleri, çevre konularıyla ilgili sorunlar olduğu gibi duruyor.
Bunları Yücegök mü çözecek tek başına?! Hem de 6 ay içinde… Çözüm bekleyecek kadar saf değil kimse, ama üzerini örten yaklaşım da hiç hoş değil.
Sorun aslında sadece Yücegök ile sınırlı değil. CHP'nin muhalefetteyken eleştirip, dava üstüne dava açtığı konular ile ilgili iktidara geldikten sonra sergilediği duyarsızlık ile alakalı.
Ve bir zamanlar CHP'nin sesi gibi köşesinden Silivri çıkarlarının korunması adına adeta yayın yapan bir köşe yazarının, iktidar olduktan sonraki sessizliği. Silivri halkının çıkarları AKP iktidardayken korunmalı, CHP gelince bu konuda kaygılanmaya gerek yok diye düşünülüyor her halde?! İktidar değişikliği ile Silivri sorunları tümden ortadan mı kalktı yoksa? Ya da "Konuşmak/yazmak kolay da icraat zor be Sevginar" mı diyorsunuz.
Madem ki elinizi taşın altına koydunuz sorunları çözün.
Ahmet Yücegök yine söylüyorum CHP meclis üyeleri arasında eleştirilecek en son isimler arasında olabilir. Ama yarattığı beklenti ile sergilediği seçilmişlik tutumu tatminkar değil.

CHP'li meclis üyeleri üzerine sanki bir duyarsızlık örtüsü serilmiş. 7. ayda sesini duymadıklarımız çoğunlukta (Aklımdan geçenleri yazıp yazmama tereddüttü içerisindeyim ama…) AKP'li meclis üyelerinin hemen hemen hepsinin en azından sesini duyduk.

Meclise girmek için verilen mücadeleleri, harcanan paraları düşünüyorum da bi etiket için sadece nasıl değiyor anlamlandırmak istemiyorum.
Çalışmayacaktınız madem, o listelere verdikleri emeğe karşılık girmeyen insanları hiç mi düşünmediniz de vicdanınız sızlamadı.
Belerttiğim gibi sorun bireysel değil ama ilk etapta tepkilerden nasibini alanlar en dikkat çeken isimler. Bunun için darılsanız veya küsseniz bile gerçeği bilmenizde yarar var. Kimseye akıl verecek durumda şahsen değilim, dışarıdan hakkınızda konuşulanları, düşünülenleri bilin, nasıl olsa yine alıştığınızı yaparsınız!
Yücegök'ü düşünüyorum da 15-20 yıldır bölgenin cesur kalemşoru olduktan sonra siyasette görev alıp yarattığı intibadan memnunsa ne ala… "Sevginar düzen böyle ben değiştiremem" diyorsanız o zaman bu işin içine hiç girmeyecektiniz. Belki değiştirip, harekete geçirecek başka cesur yürekler çıkardı!

Benim ne bitmez derdim varmış; İnsanın dostları çok olunca durmadan acı söyler vaziyette geziyor. Şimdi birden mazi canlanıverdi gözümde; iktidar meclis üyesiyken seslerini hiç duyamadığımız, beş senede belki bir kez işittiğimiz AKP'li meclis üyeleri vardı hani; Şimdi yok. Masal anlatır gibi dinleyebileceğiniz Karakaş, kimseyi kırmamak için kat kat olan İnci Aydar kaldı geriye. Bir de Osman Nuri Karabulut vardı… Ne düzgün konuşmayı öğrendi ne de susması gereken yerleri bilebildi defteri pek kibar dürüldü…
Konuşun dediysek aman yanlış anlaşılmasın. Söyleyecek sözünüz olmalı konuşabilmek için de. Meclis dediğiniz ortamda herkes kürsüye çıkıp fikrini söylemeli. Bizimkilerde bir başkan bir de grup temsilcileri konuşuyor. Zaten fazladan bir iki kişi konuşsa yadırgar duruma gelmişiz; "Aman AKP'de her kafadan farklı ses çıkıyor" veya CHP'den diye eleştiririz. Her kafadan doğru düzgün bir düşünce, sağlam fikir çıksın. Her biri sorunlara katkı sunsun çözülsün sıkıntılar!  

Günümüzde tuhaf bir görüntü var. Akıllı kabul ettiğimiz insanlar fikirsel bazdan çıkıp düşüncelerine eyleme dönüştürmekte son derece çekingen. Oysa sokaklarda cesaret bayrağını dalgalandıran pek çokların zeka, bilgi ve beceri noksanlığı fazla. İnsan çok akıllı olunca, atacağı her adımı fazlasıyla tartıyor. Eylem zamanını atlıyor, fırsatları kaçırıyor galiba. Bu görüşüm nedeniyle örneğin Özcan Işıklar'ın CHP'nin adayı olacağı gerçeğine inanmakta epey zorlandım. Sahalarda fırtına gibi esen başka isimler vardı. Başarılı olunca, kendi bildiğimi sorgulamaktan ziyade karşımda duran kişi ile ilgili fikrimi yeniden değerlendiriyorum.
Çok zeki olduğunu düşündüğünüz insanlara basit hataları yakıştıramıyorsunuz. Bilgisine güvenmediğiniz insanların başarılarına karşı sergilediğiniz önyargı gibi.
Bu durumlarda açılan uçurumlar çok büyük oluyor. İnsanları yutuyor…

Eleştirmekten bıktım deyip deyip, yazılarımın devamında aynı yaklaşımın sürmesinden ben de hiç hoşlanmıyorum. Bana bunları yazdıranlar yerine kendime kızıyorum.

7 aydır hiç mi iyi bir şey yapan olmadı?! Olmuştur doğrular yanlışları götürdü anlaşılan. Başlangıçta idare edilse de durum, bundan sonra hoşgörü daha da azalacaktır. Aman dikkat!

YORUM YAP