Sevginar Sali

“Söz ola kese savaşı…”

Futbolun üstüne spor dalı tanımayanların egemenliğindeki siyaset ve futbolcu geçmişi ile övünmeyi seven seçilmişlerimize önümüze koydukları tabloyu anlatmak için Şubat Meclisine bir maç örneklemesi yapalım.
Silivri Belediyesi Şubat Meclisine lig mücadelesinde rakiplerine karşı kazandığı skorlar ile ciddi bir fark atmış olarak giren Belediye Başkanımız yine galip geleceği bir karşılaşmayı neticelendirmek üzereyken aklına “Ben size gol atmaktan sıkıldım” serzenişi gelmiş olmalı! (Niyet okumak için illa seçilmiş olmaya gerek yok; muhalefet üzerinde iktidarın yapabildiği şeyi, siyasetçiler üzerinde gazeteciler de yapabilir sanıyorum…)
Volkan Yılmaz Başkanımız “Gol yemek nasıl bir şeydi ya…” deyip sahayı muhalefet için gol atmaya müsait duruma bizzat üslubu ile getirip topu rakibinin ayağına, kendi kalesinin filelerini havalandırmak üzere, pasladı.
Hem de iki defa…
Başkan Yılmaz başlı başına şahane bir yatırım müjdesi olan Piri Mehmet Paşa Mahallesi'nde yer alan Eski Belediye Binası, Fatih Mahallesi'nde bulunan Fetih Camisi ve ilçemiz genelinde tescilli 24 adet çeşme ile ilgili projelerin yapım ve uygulaması için İstanbul Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığından katkı payının talep edilmesi ve kullanılması doğrultusunda meclisten yetki istedi ve aldı.
Sadece istese iyi…
Muhalefetin niyet okuyuculuğuna soyunarak kendi kazanımını ve Silivri adına söke söke elde ettiği hakkı; söylemleri, yaklaşımı ile öyle bir parlatma şansı varken, pullarını sökmeyi uygun gördü!
Adeta muhalefete “Alın bakayım şu topu gol atmayı biliyor musunuz” dercesine daha sözünü bitirir bitirmez CHP Grup Sözcüsü "Nereden gelirse gelsin Silivir'ye hizmete tam destek" ifadeleri ile şutu doksandan çaktı. Atabiliyorlarmış gol! Kani olduk hepimiz.
Yılmaz, Belediye Başkanlığında, gol yemeye alışık olmadığından,“Sadece ben müsaade ettiğimde bana gol atabilirsiniz”i ispat etmek istercesine çöp ve temizlik işleri ile ilgili attığı akıllıca adımların haklı gurur sunumunda muhalefete ( “Lütfü Başkan siz zarar edeceksiniz demiştiniz…”, "Geçmiş dönem siz şöyle yaptınız/böyle ettiniz...") çengel takarak rövanşa soyundu. CHP'liler “Bizi zorlarsan bizim de elimiz armut toplamaz” karşılığını vermekte geri kalmadı. Veee sonuçta yakışıksız bir siyasi didişmenin aktörlerini şaşkınlıkla izleyenlere dönüştük.
“Başkan benim”, “Sözümü kesme”leri ve izleyenleri kaç defa daha duymamız gerekecek acaba? Peki “Kesersem ne olur?” bir cevap mı, sonuç mu?!
İki saate yakın Silivri ile ilgili bir dizi önemli konu ve olayın konuşmasından sonra sokakta büyük bir çoğunluğun dilinde; “Başkan, Melih Yıldız'a “Başkan benim kesme sözümü” demiş, o da “Kesersem ne olur?!” diye cevap vermiş!” noktasına gelmekten çekinmediniz anladık. Bunun kime, ne faydası oldu onu da düşünürsünüz herhalde?!
Göreve talip olurken önemli ölçüde “Yan yana gelmez denilen kesimleri el ele tutuşturma” vaadine istinaden arkasına on binleri alanların ‘böl, parçala, yönet' stratejisi ile iktidar sürmesi olacak şey mi?
“Olur”derseniz buyurun meydan da, top da, tüfek de sizin…
Volkan Yılmaz, 31 Mart 2019 yerel seçimleri ‘yaptıkları' ile değil, ‘söyledikleri' ile kazanmak durumundaydı. Kendisine Silivri ve İstanbul'a hizmet, Türkiye'ye örnek olma kapısının kilidini açan temel şey üslubuydu. Önünde açılmayı bekleyen daha çok kapı varken o üslup-kilidi kaybetmek ‘gol atmaktan sıkılmak' tan, kalenize bir düzine golün girmesinden bile daha büyük dertler açabilir, kayıplar verdirebilir…
Yunus Emre'nin;
“Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı...”
Sözleri ile özetle anlattığı üzere…
Ve her şartta, unutulmasın ki, en büyük sorumluluk Belediye Başkanımızın… Kimin gücü ve yetkisi büyükse sorumluluğun da büyüğü ondadır.

ÖZGÜVEN VE EGO ARASINDAKİ 4 TEMEL FARK
1. Ego gösterişi sever; özgüven başarı sürecini esas alır.
2. Ego başkasının konuşmasına izin vermez; özgüven dinlemeyi tercih eder.
3. Ego her konuda uzmandır; özgüven daima bir şeyler öğrenebileceğine inanır.
4. Ego yardım kabul etmez, zayıflıklarını göstermek istemez; özgüven desteğe ve nasihate açıktır.

YORUM YAP