Engin Akın

Son Yazısı 03.02.2010


 Yine de bir takım eksiklikler de olmuyor değil. Şimdilik aksayan konular değil de gelecek ile ilgili meseleler önemlidir. Yaşanan her türlü olumsuzluğa rağmen kör topal ilerleme sağlanıyor. Burada dış güçlerin yanıldığı ise yönetimdeki Silivrispor için çalışan insanların yaptıkları işin bilincinde olmasıdır. Yönetimdeki birçok ismin dışında içeride ne türlü sıkıntıların yaşandığından herkes bihaberdir. Geçmiş yönetimlerde de olduğu gibi hiçbir işe karışmayan isimler bu yönetimin içinde de mevcuttur. Allah'tan hem işe yaramayanlar hem de iyi giden tekere çomak sokanlar kendilerini asimile ettiler.
Dışarıdan atıp tutmak kolaydır da işin içine girdiğinizde olay tamamen farklılaşıveriyor. Bana göre şuan tek problem gelecekle ilgili sıkıntılar. Onlar da aşıldığında daha bir parlak olacak gelecek.

Fatih Hilal maçının kritiğini yapmak istemiyorum. Rakip o kadar kötüydü ki bunu kelimelere dökmek sayfamı kirletmekten öteye gidemez. Alınan üç puanla öndeki takımlara bir adım daha yaklaşıldı. Bundan sonra Kağıthane maçı var. Bu maçın da alınacağına eminim. İyi bir seri yakalayan takımın çıkışını devam edecektir.

Hiç alakası olmayan konu
Şimdi nereden çıktı diyeceksiniz. Olsun içimden geldi yazdım. Üstüne alınan alınsın alınmayan da ne isterse yapsın. Mesele, çok büyük ya da küçük olmasından ziyade ilke ve prensipler etrafında değerlendirilmelidir.

Örneğin benim bu zamana kadar yazdıklarımı, ilke ve prensip ölçüsü ile değerlendirenler, bana hak vermişlerdir. Ben, kimse bana yazdıklarımızdan dolayı hak versin diye de yazmıyorum… Ben önemli gördüğüm bir konuyu, gazeteci kimliği ile sorgular ve yorumumu yaparım… Bu sorgulamadan, üzerine düşecek payı alması gerekenler alsınlar… Almak istemiyorlarsa,  paşa gönülleri bilir… Şimdi ise ortalıklarda benim yazdığım köşelerden sonra "Bak Engin sana ne biçim geçirmiş" gibisinden prim çıkaracağını sananlar gülüyorum size gün görmemiş yerlerimle… Öncelikle yazılarımı iyi okumanızı tavsiye ederim. Hiçbir zaman bana sırrını anlatanların sırrı ile tehdit etmedim. Yaptığım özel konuşmaları kendime malzeme yapmadım. Her ne kadar kızsam da kavga da etsem eninde sonunda haklılığım gün yüzüne çıkıyor. Bu da bana yeter şükürler olsun. En azından çarşıya çıktığımda selam veren ve selamımı alan insan sayısı birçok başkandan çoktur.  

Bir gazeteci sır saklamasını bilmeli. Sır saklayamayan gazeteci zaten bulunduğu kurumu en kısa zamanda ya terk eder ya da gazeteciliği bırakır. Mahrem toplantıların içeriğini, ara başlıklarla servis yapmak iş ahlakına uygun düşmez… Biz bu kabiliyeti gördük ama ahlaki olmayan davranışların, o kişi ve kişileri hayatta hep lekeli kılacağını da vurgulamak istiyorum… Sır saklayan kişinin karakteri, her zaman için toplumda ışıl ışıl parlar… İşte onlara güven, onlarla ölümüne yürü…

İşte size "güzide ilçemden insan manzaraları":
Adam köyün birinde muhtardır lakin kendini cumhurbaşkanı görür…
Adam belediye meclis üyesidir kendisini parlamenter görür…
Adam il genel meclis üyesidir kendini vali görür…
Adam milletvekilidir bir anda kendini memleketin sahibi görüverir. Fakat memleketten haberi yoktur. Yoktur amma memlekette de yapılan her şeyi "Ben yaptım" diyerek üstlenir.
Adam bir fırsat yakalar, üç beş kuruş para kazanır. Bir ofis kurar, bir iki gayrimenkul alır. İnsanlara tepeden bakmaya başlar. Eski dostlarını unutur. Aslında yalnız kaldığının farkında bile değildir. Nedeni kendini bir şey sanmasındadır elbette…
Adamın okuma yazması kıttır. Gazeteci kimliğiyle dolaşır. Çaldığı her kapının basiretsiz idareciler tarafından kendine açıldığını görünce ne oldum delisi olur. O artık Demokles'in kılıcıdır.
Eline kalem alan allame kesilir…
Eline kamera alan yapımcı kesilir…
Olmayan Türkçesiyle bir sponsor bulup kitap çıkarır, yazar kesilir…
 Bir dairede odacıdır. Müdür değil, genel müdür değil, müsteşar gibi satar kendini…
 Bir dairede, bir masa başında bir memurdur. Zavallı halka zart zurt ederek imparator olur adeta…
 Hırsızın, uğursuzun biridir. Rüşvetçidir, yalancıdır. Ahlak üzerine konuşmaya başlar, mangalda kül bırakmaz…
 
Dünyanın en hantal, en tembel kişisidir. Çalışan, üreten insanları eleştirir…
 Örnekler çoğaltılabilir. Ama örnekler çoğaldıkça bana kızanların sayısının arttığını hisseder gibi oluyorum. Olsun ya, dünya üç günlük değil mi? İkisi gitti biri kaldı alan alsın artık ne diyim…

YORUM YAP