Ahmet Yücegök

SİLİVRİLİYİM

Benİm de içinde olduğum Silivri Kent Konseyi'nin yeni yönetimi, ilk olarak Silivri Kaymakamını ziyaret etti.
Ardından Silivri Belediye Başkanını.
Ardından, Silivri Cumhuriyet Başsavcısı'nı ziyaret etti…
Bunlar olması gerekenlermiş …
***
Konsey ardından…
Haftalık olağan toplantısını yaptı…
Toplantıda önemli kararlar alındı…
Kararların açıklanması konusu gayet tabii ki Konsey Başkanı Doç.Dr.Oğuz Özyaral'a düşer…
De…
Konsey Başkanı Doç.Dr.Oğuz Özyaral hocamın izin vereceğini umarak Silivri'de oturan, işini, aşını ve geleceğini burada planlayan herkesin, gururla ben Silivriliyim diyeceği bir Silivri için altyapı çalışmasına başlandı diyebilirim…
Yani … Bunun altı nasıl doldurulmalı?
Neler yapılabilir?
Ve… Nereden başlamalı?
Gibi, gibi… Bir çok başlık altında çalışma gurupları oluşturuluyor…
İyi haftalar…

“TEKRAR SARAY” OLUR MU ?
Silivri'de…
CHP'li gençlerin öncülüğünde “referanduma yönelik olarak “Birinci vazifeye çağrı” adında bir etkinlik vardı…
Konuşmacı olarak, iyi bir hatip olan İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'yu misafir etmişler…
Toplantı, yığınsaldı… Ayni zamanda…
Hareketliydi de… Ağırlık verdiği konular…
Ana başlıklarıyla temsili demokrasilerde insan hak ve özgürlükleri bu özgürlüklerin korunması,genişletilmesi ve insanlık tarihindeki bu mücadelenin günceli olan “Referandum” üzerineydi…
İlk konuşmayı ev sahibi CHP İlçe Gençlik Kolu Başkanı Berker Esen yaptı...
Ardından iyi bir hatip olan İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu kürsüdeydi…
O da, ülkemizde ve dünyadaki demokrasi mücadeleleri ve tarihsel gelişmeler ile temsili demokrasilerde olması gereken mekanizmalar ve onların korunmasına işaretle, konuyu önümüzdeki referandum çalışması üzerine getirdi ve “yedi cephede savaşarak kurduğumuz bu cumhuriyeti, yedi tepede yenilmedenasla terk etmeyiz” dedi ve konuşmasını tamamladı…
Ardından…
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar söz aldı ve referandum için özetle “bu köprüden önce son çıkış olabilir” benzetmesini yaptı...
Son konuşmacı…
CHP İlçe Başkanı Suna Göçengil'di…
O da özetle “bu mesele, tek başına, bir partinin meselesi değil çünkü, yapılmak istenen Cumhuriyetle saraydan alınıp, millete verilen egemenliğin, milletten alıp tekrar saraya verilme meselesidir. En azından biz öyle değerlendiriyoruz” dedi...
Böylece etkinlik tamamlanmış oldu...

VE, ÖLÜM BACALARI
Silivri - Çerkezköy hattında yapılması düşünülen “Kömürlü Termik Santraller” sorunu henüz masadan kalkmış değil…
Silivri Çevre Derneği…
Durmadan…
Dinlenmeden…
“Silivri'de Ölüm Bacaları İstemiyoruz”
“Toprağına, Suyuna, Havana Sahip Çık”
“Termik Santral Nedir?”
“Kömürlü Termik Santralin Zararları” diyor.
Ve bu başlıkları altında basılan bildirilerle, ulaşılabilinen neresi varsa oraya uzanmaya çalışıyor...

KONTROLSÜZ GÜÇ
Her olay ona göre yorumlanıyor…
Nereye gitsen…
Hangi konuda lafa girsen sonunda varılan durak REFERANDUM oluyor…
Evet, çok iyi biliyorum benim de HAYIR diyeceğimi söylemeden önce “mesele şu veya bu şahsın meselesi değil” diyeceğimi zannediyorsunuz...
Gayet tabii onu da diyeceğim ama esas söylemek istediğim o değil …
Önce... Bu kadar tantana varken …
Bırakın her şeyi…
Henüz “(15) Temmuz Kanlı Darbe Girişim” sonrası ortalık toz duman “Olağanüstü Hal” bile ilan etmek durumunda kalınmışken. Ne oldu da referanduma ihtiyaç duyuldu?
Nereden çıktı bu mesele?
Ya da… Biz neyi oyluyoruz?
Neye “HAYIR veya EVET diyeceğiz?
Evet … Soru bu!
Ve … Sorulara devam…
Önümüze konulan REFERANDUM nereden çıktı? Neden çıktı? Çünkü, biliyoruz ki, referandum demek “yönetenlerin kararsız kaldıkları, çıkmaza sürüklendikleri bir durumda vatandaşın aklına ihtiyaç duyma halidir.”
Yani... Adına…
İster “Sistem” deyin, ister “Rejim” deyin... Bütün mesele “Biz nasıl yönetilmek istiyoruz?” ona karar vereceğiz…
Şu an Meclisin yetkisi ne?
Yapılmak, istenen değişiklikler neler?
Şu an Cumhurbaşkanının yetkisi ne?
Bu konuda…
Yapılmak istenen ne?
Başbakanlık neden kaldırılıyor?
Her yetkiyi alan bu BAŞKAN nasıl denetlenecek?
Yasama - Yürütme - Yargı...
Neden üçü de birleştiriliyor?
Bütün bunlar REFERANDUM süresince konuşulacak…
Benim gözümde…
Özetin özeti:
“KONTROLSÜZ GÜÇ, GÜÇ DEĞİLDİR”
(bir banka reklamından alınmıştır )

İŞGALCİ DEĞİLİZ
Yıl 2002 Kasım ayı…
Sayalar, Çayırdere ve Danamandra henüz köy...
Köy sakinleri tarlalarını ekip biçiyorlar...
Ve TAPU meseleleri var ama ECRİMİSİL ödemiyorlar…
Ve… Bir gün geliyor…
Bu gün hala iktidarda olan PARTİ “biz tek başına iktidarız, biz bu TAPU meselesini çözeceğiz” diyor ama bırakın çözmeyi bir de “ECRİMİSİL” almaya başlıyor…
“Ödeyin çözelim” diyorlar…
Ödüyorlar…
Çözümden yana TIK yok…
Tekrar seçim var…
Yine “Çözeceğiz” diyorlar…
Yine TIK yok…
Tekrar bu defa çözeceğiz “DİYORLAR”
Yine TIK yok…
Ve Hala DİYORLAR…
***
Tekrar, tekrar söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim…
“Çayırdere, Sayalar ve Danamandra'daki ECRİMİSİL sorunu bu günkü AKP Hükümetinin eseridir.”
Ve, köyde tarlası olan. Hatta, oturduğu evin, samanlığının tapusunu alamamış herkesi “İŞGALCİ” diye tanımlayan ÖDEME emirleri yağmur gibi geliyor…

GÜNE UYAN
“İnsan, bir kere aldanır. İki kere, aldanır. Üçüncüde aldanırsa, artık onun adı aldanma değildir.”
(Anonim)

YORUM YAP