
CHP'nin yerel seçimlerde İstanbul'u farkla ve Türkiye genelini kazandığında bunun bir siyasi faturası olacağını herkes öngörüyordu. Ancak kimse, bu faturanın her sabah gözaltı haberleriyle uyanacağımız bir döneme dönüşeceğini, hukukun siyasallaşacağı bir sürecin kapısının ardına kadar açılacağını tam olarak tahmin edememişti. Bugün geldiğimiz noktada, hizmetin, yatırımın, kamu yararının çoktan ikinci plana itildiği, “siyasi intikamın” ise sistemli ve organize biçimde işlediği bir tabloyla karşı karşıyayız.
Eğer gerçekten mesele hizmet ve yatırım olsaydı, ne Ekrem İmamoğlu tekrarken hem de oyunu arttırarak sandıktan çıkar, ne de Silivri gibi kritik bir ilçede Volkan Yılmaz'dan sonra Bora Balcıoğlu başkan seçilirdi.
AK Parti, 2002'de iktidara geldiğinden bu yana hizmet ve yatırım yarışında hem algı hem de olgu açısından uzun süre liderdi. Ancak 23 yıllık iktidarın bu döneminde, hizmet ve yatırımlar; adaletsizlik algısı nedeniyle önemsiz görünmeye başladı. Bugün AK Parti, adaletini sorgulattırken, geçmişte yaptığı hizmetler ve belki gelecekte yapabileceklerine en büyük haksızlığı aslında kendisi yapıyor. Üstelik attığı son adımlarla, rakibini ancak adaletsizlikle alt edebileceği düşüncesini giderek güçlendiriyor.
CHP'li belediyelere yapılan operasyonlar, kamuoyunda yolsuzlukla mücadele değil, muhalefeti sindirme girişimi olarak algılanıyor. Ve bu tabloyu artık sadece CHP'liler değil, farklı siyasi görüşlere sahip yurttaşlar da bu şekilde görmeye başladı.
Geçtiğimiz günlerde gazeteci Fatih Altaylı'nın anlattığı bir anekdot bu dönüşümün çarpıcı bir örneğidir. Katı İmamoğlu karşıtı bir tanıdığı, yaşanan adaletsizlikleri gördükten sonra kendi elleriyle İmamoğlu tişörtü bastırıp yakın çevresine dağıtmaya başlamış. Bu sadece bireysel bir tepki değil; halkın vicdanındaki kırılmanın, adaletin yok sayılmasının tetiklediği kitlesel bir uyanıştır.
Silivri'ye dönecek olursak… Avcılar ve Büyükçekmece gibi ilçelere kadar ulaşan bu operasyon dalgası, bugün henüz hedef alınmamış olsa da, Silivri'nin de kıyısında dolanıyor. Ve tam da bu yüzden, Bora Balcıoğlu'na oy vermemiş, hatta performansını yeterli bulmayan yurttaşlar bile, “Bu yapılan adil değil” diyerek Başkanlarına sahip çıkmaya başlıyor.
Çünkü mesele epeydir sadece partiler meselesi değildi, artık hizmet ve yatırım bile gündemden düştü. Gündem; adalet.
Bugün geldiğimiz yerde asıl sorun şu: Bizi yönetenlerin adil olup olmadığını sorgulayamadan, CHP'lilerin gerçekten yolsuzluk yapıp yapmadığını sağlıklı biçimde tartışamıyoruz. Çünkü süreç en başından itibaren eşitsiz işliyor. AK Parti'ye yakın belediyelerdeki yolsuzluk iddialarının hiçbir zaman ciddi biçimde araştırılmaması, muhalefet belediyelerine karşı uygulanan çifte standardı daha da görünür kılıyor.
AK Parti, bu operasyonların siyasi olarak kendisini güçlendirdiğini düşünüyorsa büyük bir yanılgı içindedir. Çünkü toplum artık “hizmet” söyleminden çok “adalet” ihtiyacına odaklanıyor. Milletin derdi özgürlük ve adalettir. Ve bu adalet duygusu zedelenirse, kim mağdur ediliyorsa, halkın vicdanında o kahramanlaşır.
Unutmayalım: Adaletsizlik, her zaman sahibini yıpratır. Hele ki mağduriyet, toplumsal hafızada büyüyerek yer edinirse, siyasal dengeleri bir günde değiştirmez belki ama mutlaka değiştirir.