Cemil Kenar

İnsanlar geçer ağaçlar kalır

Kültürel Mirasın temsilcisi olan Anıt Ağaçlar yüzlerce, binlerce yıllık hayatları boyunca ülke tarihinin adeta kilometre taşı olan tarihsel olaylara tanıklık etmekte bazen de bireysel duygulara tercüman olarak şair ve bestekârlara ilham kaynağı olmaktadır.

Mesela Sığacık Teos antik kentindeki 1800 yaşında olduğu rivayet edilen Umay Nine adı verilen Zeytin Ağacı, İstanbul Bahçeköy'deki yaklaşık 1000 yıllık Ağıl Çınar, Topkapı Sarayı'nda, Emirgan'da, Florya'da, Gülhane'de, Yıldız Korusu'ndaki yaklaşık 500 yıllık çınarlar Doğanın Sessiz tanıklarıdır.

Bugün gölgede ahkâm kesebiliyorsak bizden öncekiler ağaç diktiği içindir.
Bakınız Atatürk 1930 yılında Yalova'daki köşkün çatısına zarar vermeye başlayan çınarın kesilmesi önerisine karşı çıkarak köşkün kaydırılmasını istemiştir…
Yalova'daki yürüyen köşkün hikâyesi çevre bilinci açısından gösterilebilecek bir olaydır…
Günümüzde ise Kuzey Ormanları, dağ, dere, tepe demeden dümdüz ediyoruz. Örneğin, Ağlayan Ağaç Amasra Boztepe'de yaklaşık 500 yıldır denizden ve havadan aldığı nemi saklayarak bahar aylarında damla damla akıtmaktaydı, her bahar ağlıyormuş gibi bir görüntü verdiği için Ağlayan Ağaç adıyla anılıyordu.
İşte o ağacın anasını ağlatmışlar…
Kesmişler!...
Aynı adı taşıyan çay bahçesinin önünde kalan kökünü masa sandalye ile örtmüşler, gövdesini de çöp konteynırlarının yanına duvarın dibine yatırmışlar. İlgili yetkililer 500 yıllık anıt ağacı ayakta tutacak başka çözüm bulamamışlar!
Oysa Safranbolu Köprülü Camii avlusunda da böyle bir ağaç var. Adı Ağıt Ağaç ve Dimdik ayakta.
Tanıtım levhasında bir ağıt var. Şeyli diyor; “Seni koruyamadığımız için özür dileriz. Bu caminin avlusuna hayırlı bir imam gelip gencecik bir fidanken kardeşimi ve bine buraya dikmişti, iki kardeş insanların sevgisi, ilgisi, merhameti ile serpildik büyüdük cami avlusunu şemsiye gibi örttük, serinlettik, cenazelerinizde gövdemize dayanıp acınızı dindirdiniz, yapraklarımızla şifa kaynağı olduk. Dallarımıza yıldırımlar düştü yaramızı kendimiz iyileştirdik, acılı günlerinizde sizinle ağladık, bayramlarda sizinle coştuk. 350 yıl böyle birlikte mutlu yaşarken 2018 yılında bir gün biri gelip bir hiç uğruna kökümü kesti!
Şaşırdım!
Ne yapmıştım ki ona!
Koca ömrümüzde böyle kötülük yapmamıştık.
Sonra memleket sever, doğasever bir insan duymuş geldi yarama baktı sarıp sarmaladılar kurtarmak için çok uğraştılar ama olmadı. Kupkuru kurudum.
Nihayetinde öldüm…
Benim acıma dayanamayan o hayırsever insan aleme ibret olsun diye bine soydu, güneşten, yağmurdan, soğuktan korusun diye ağaç heykel yaptı. Siz insanlara hatıra ibret olsun.
Anıtın Ağıt'a dönüşmesi ilginç değil mi?
Peki, konunun yerel boyutu nasıl gözleniyor?
Dut, iğde, ıhlamur ağaçlarının esamesi okunmuyor, özellikle şehir merkezinde çam ağaçları azalıyor, asırlık olabilecek çınar ağaçlarının sayısı bir elin parmaklarını geçmez!
Bakıma alınmaları, korunmaları gerekirken kargaların insafına terk edilmişler. Kılavuz karga olursa sonuç kaçınılmaz!
Onun için belik birileri ilham alır diye Çevre derneğinde bir ağaca “O Ağacım Altı” tabelasını astık ve her gören altında bir çay kahve içip resim çektiriyor.
En kolay tarif edilen buluşma noktası oluyor.
Unutmayın İnsanlar geçen Ağaçlar kalır…

YORUM YAP