İbrahim Çeşmecioğlu

ÖLMEZSE BAHAR ÖLMEZ

Bahar…
Bahar hünsa… Bahar gövermiş…
Bahar yemyeşil bir tansık gibi bilinemez güç ve enerjiyle yansır ölümlü bedenimize.
Düşünüyorum…
Ölmek zor diye düşünüyorum!
Güneşin renk renk değirmi ışılamasında...
Ölümün uğursuz kontrastında!
Düşünüyorum…
Hasan Hüseyin Korkmazgil'in, "Haziranda ölmek zor" dediği gibi, Nisan'da, Mayıs'ta da zor birader, zor ahretlik.
Hele de şimdi bulunduğum yerdeki gibi yosun, çim, gül, çam, toprak ve duvara sarılmış kolları yeşil, çiçekleri som pembe sarmaşık, varoluşu çıldırmışçasına kutsarken… Neydi acaba; hatırlayamadım bu pembe, bu yaşamak için düz duvara sarılmış çiçeklerin ismini. Hay Allah! Hiç bir tutamağı yokken birbirine, sonra kendine ve duvara içrek bir uzlaşmayla direnişi müphem olmaktan çıkarıp ve resmen gözümüze gözümüze sokarak örgütleyen pembe isyanın, direnişin ismini, hatırlayamadım. Üzüldüm buna çok.
İnsan bilmez mi dedim.
Bilmez mi dimdik beton duvarda büyüyüp çiçeklenen yaşama sevincini…
Bilmez mi kokuları birbirine girmiş, rüzgar ve güneşle kokuşan, yayılan; her canlının içinde izli mermi gibi patlayan, yanıp yanıp sönen ölümü, ölgünlüğü lanetleyip, yaşamı, direnmeyi süfli olmaktan çıkaran kokunun ismini…
Bilmez mi?
Lanet olsun bana lanet!
Ona doğru yürüdüğüm çay bahçesinin hoparlöründen mavi, turuncu, yeşil, kırmızıyı çekip kınından çıkarmış gibi, renk renk ışılayan güçlü sesiyle Edip Akbayram. "Haramilerin saltanatını yıkacağız" cümlesi ve umuduyla dolduruyor içimizi. Sesinin ırmağında yıkadığı renklerle, yepyeni baharı, tiz ve basla yekinen direnci, vücudumdaki bütün tüyleri ürperterek, burnumun direğini sevinçten sızlatan derin, pürüzsüz, aram sesiyle söylüyor.
Anlıyorum yaşamın çekirdeğine doğru başımı uzatıp!
Ölmek zor, zor, zor!
Direnmek, yaşamak, sevmek varken...
Dümdüz bir duvarda iz bırakan ve başını sürekli güneşe uzatan o pembe çılgınlığı görünce… Çok zor çok…

YORUM YAP