İbrahim Çeşmecioğlu

METAL ÇIĞLIK

Derİn göz çukurlarına, sertleşmiş, düğüm düğüm korku, ter ve toz ile karışıp çepeçevre yerleşmiş. Hiç sesleri çıkmıyor! En çok da onları ısıran, kanatan hayatı iplemiyorlar. Çığlıkları yok… Susup; ter, toz ve öfkelerini çelik sertliğiyle, kimsenin yüzüne bakmadan, kana banılmış bir fırçayla boşluğa yazıyorlar!
Haykırışları hapsedilmiş, insanlıktan arta kalanlar olarak işaretlenip, onların artıklarıyla doymaya çalışıyorlar!
Çığlıklarını söküp almışlar ses tellerinden, ağrı gibi, çürümüş diş gibi. Sonra hapsetmişler bir patlayıcının içine... ite kaka bin bir yakıcı şarapnel olarak; ölüm, kan isteyen ve arayan soğuk çelik parçacıklar gibi.
Herkes biliyor ki çığlıkları sökülüp alınanların, milyarlarca ahı, gözyaşı, hasreti, açlığı, alkol ve uyuşturucu kokan nefesi, keskin ayazın yüzlerindeki seğirmesi, her anlamda kirlenmişlikleri, karışık yapış yapış saçları, çelik gibi sert, geceyi iki karanlık parçaya bölen bakışları… ama ille de çığlıkları ile bekliyorlar! Çığlıkları karartmada, pusuda… ileniyorlar… gergin birbirine sokulmuş bekliyorlar.
Sökülüp ses tellerinden alınmış, tek beyaz kalmış haykırışları! Bir kürenin, patlayıcının öznesi, şarapneli olmuşlar. Muğlak değil, mutlak belli patlayacaklar; gürültüyle, isyanla…
Ve nerde patlarsa çığlık çığlığa insanlığın ciğerine saplanacaklar…
Sessizlikleri bütün kainatın seslerinin üzerine dikine saplanmış bıçak gibi; sıcak, usul usul akan kanın koyu sessizliğindeler. Geçmişi ve geleceği susturulmuş, iğdiş edilmiş umutlarının gerçekleşmeyen metal sükûtunda, onulmaz, onarılmaz yaralarla bekliyorlar.
Birleşip görkemini bulmuş sanılan insanlığın, ufalanarak insancıklara, yalnız çığlıklara dönüşmesini izliyorlar!
Bir de,
Kendilerinden kanırtarak alınan çığlıklarının, dünyanın her yerinde infilak edeceği günün küfrederek, zuhurunu istiyorlar.

YORUM YAP