Silivri Belediye Meclisi'nin Mayıs ayı ilk oturumu, alışılmışın dışında bir ilginçlikle değil; her zamanki gibi kendine özgü gerilim ve mizansenle gerçekleşti. Gerçi bizim meclis toplantılarımızın her biri başlı başına birer olay; taraflar belli, replikler güçlü, kulis bol.
İktidarın tüm okları –hatta nişan almayı henüz beceremeyen kör nişancıları dahi– bir kez daha yine AK Parti Grup Sözcüsü Celalettin Yazıcı'ya çevrildi. Ve ne gariptir ki, bu atışların isabet oranı da bir o kadar dikkat çekiciydi. CHP'nin meclisteki odağının artık net biçimde AK Parti'ye kilitlendiğini görmek mümkün. Bu tabloyu izlerken, Türkiye siyasetinde nadiren rastlanabilecek kadar “hoşgörülü” bir rekabetin yaşandığı yerin Silivri sınırlarında (tıpkı Marmara Cezaevi gibi) olmasına hayret ediyorum. Ne kadar demokrasiye saplanan hançerin yeniden bilendiği bir süreçte –İBB'ye yönelik operasyonların gölgesinde– "Silivri zindanı" mecazı hâlâ kulağımızda çınlasa da, gerçek şu: Hem zindan bizde, hem deprem bizde, hem yazlıkçılar hem de akın akın gelen insan seli yine bizde. Silivri'yi bu kadar ‘soğuk' ve karmaşık ama bir o kadar da vazgeçilmez yapan şeyin özünü, her meclis toplantısı aslında en çıplak haliyle ortaya koyuyor.
Mecliste yalnızca iktidar safları değil, seyirci sıraları da kalabalık ve dikkatle izliyor oturumu. İktidarın çok sesliliği muhalefet aktörlerinin dengesini zorluyor. CHP ile AK Parti arasındaki genel politik gerilim, yerel düzlemde sıkça Yazıcı'nın sırtına yükleniyor. Bunun bir nedeni de Yazıcı'nın olası bir belediye başkan aday adaylığı ihtimali. Siyasi hesapların keskinleştiği bu süreçte, yalnızca karşı cepheden değil, kendi içinden de zaman zaman baskıyla karşılaşması bu nedenle çok şaşırtıcı değil.
Geçtiğimiz hafta gündeme gelen bir kamuoyu araştırması vardı. Evet, söz konusu anketin AK Parti Silivri İlçe Başkanlığı tarafından yaptırılmadığı net; çünkü anketin içeriğindeki sorular, doğrudan yereli değil, daha çok il veya genel merkez seviyesini ilgilendiriyor. Fakat bu yoklama, CHP açısından bir uyarı niteliği taşır mı tartışılır. Ancak MHP önemli bir mesaj almış. Mayıs meclisinde MHP Grubu'nun neredeyse her üyesi söz aldı. Depremin yarattığı kırılgan atmosferin ardından yumuşatılmış bir geçiş havası ile olsa da MHP hazırlıklı geldi ve siyasi pozisyonunu net biçimde ortaya koydu. Bence bu performans, CHP'den ziyade doğrudan AK Parti'ye verilen bir sinyaldi. Cumhur İttifakı'ndaki “biz buradayız” mesajı, MHP'nin Silivri özelinde yalnızca destekleyici değil, belirleyici bir aktör olma arzusunun da altını çiziyor. Özellikle Gökalp Kalaycı'nın konuşması dil, üslup ve içerik açısından MHP Grubu'nun içinden dalgalanan Volkan Yılmaz bayrağı gibiydi. MHP Grubu içerisinde Volkan Yılmaz'ın siyasi mirasının hâlâ diri ve etkili olduğunun yüksek sesle ilanıydı.
Muhalefetin eleştirileri, iktidarın savunmasına bakıyorum da Silivri'de MHP ya da AK Parti yerel iktidarında belediye yönetim, iş ve işleyişin daha kolay olacağını bilmeyen yok. Buna rağmen halk tercihini CHP'den yana kullandıysa sandıkta yerel ihtiyaç ve beklentilerin değil ülke ile ilgili başka bir yönetim umudunun belirleyici olduğunu söyleyebiliriz.
MHP'nin köklü isimlerinden biri ile görüştük uzun bir aradan sonra. “Silivri nasıl gidiyor? Balcıoğlu'nun 1 yılı nasıl geçti?” diye sordu. Sonra da dedi ki: “Bora insanlara böyle sarılmaya devam ederse 15 yıl kalır Başkanlıkta.” Bocalamadığını ya da zorlanmadığını söyleyecek kimse yok sanıyorum. Ancak benim de beklentimin üstünde iyi direniyor Başkanlıkta Balcıoğlu. İktidar oldu, muktedir olabilecek mi bunu söylemek için daha zaman ve göstereceklerine ihtiyacımız var.
Velhasıl, Silivri Meclisi yalnızca kararların alındığı değil, siyasi niyetlerin, ittifak dengelerinin ve kişisel hedeflerin sahnelendiği çok katmanlı bir gösteri alanı. Her konuşma bir mesaj, her suskunluk bir strateji. Bu sahnede kimsenin rolü sabit değil; güç dengesi her oturumda yeniden yazılıyor. CHP, iktidar konforuna alışmaya; AK Parti, direnç göstermeye; MHP ise "gölge değil yön veren ortak" olduğunu hatırlatmaya çalışıyor. Ve ortada, beklentilerin üstünde direnç gösteren ama henüz muktedirliği kanıtlanmamış bir belediye başkanı duruyor. O yüzden bu perdenin kapanmaya niyeti yok; aksine, yeni perdeler açılmak üzere sessizce aralanıyor.