Ferhan Tezcan

İHANETİN BEDELİ

Esaretin Bedeli diye bir Amerikan filmi vardı. 1994 yılında Oscar ödül töreninde ''heykelcikleri'' toplamıştı.

Morgan Freeman ve Tim Robbins başroldeydi. 1930'larınn Amerika'sı yani işsizlik, adaletsizlik, içki yasakları, yabancı göçü ve zenci karşıtlığı ve daha neler nelerle mücadele eden bir Amerikan hükümeti ve toplumu.

Buna bir de sokaklarda adam öldürmeler ve sendikacılığın yavaş yavaş büyümesi eklenmişti.

İşte Esaretin Bedeli bu çelişkileri ve hapis hayatını çok güzel anlatıyordu.

Bir de ihanetin bedeli vardı.

İnsanoğlunun bir özelliği de akılla donanmış olmasıdır. Yani hayvanda içgüdü. İnsanda akıl. Allah'ın bize verdiği daha doğrusu bahşettiği bir olgudur akıl. Akıl bizi eğer doğru ahlak ile birleşirse doğruya, yok yoldan çıkar ve geçen hafta yazdığımız gibi ahlak eksikleri ile sıvanırsa yanlışa götürür.

Temel olarak insan hayatında aklın payı büyüktür.

Buna eğer doğrular eklenirse insanın aklı-ahlak dengesi bütünleşmiş biri çıkar.  Yok ahlak yönü zayıflamış biri çıkarsa artık onunla bir iş yapmak ve ortak bir çalışma alanında da buluşmak doğru olmaz, mümkün olmaz.

Hepimiz ömrümüzün birçok bölümünde akıl ve ahlakı doğru yerine koyamamış insanlarla mutlaka karşılaşırız.

Onlara sırtını dönmek veya birlikte hareket etmek kolay değildir.

GALATASARAY'DA NE OLUYOR?

Felsefe çalışma alanımız.  Bir matematikçinin, bir kimyagerin, bir fizikçinin çalışmalarında belli konular vardır. Felsefede yoktur.  Her büyük felsefeci kendi doğrularını anlatmıştır. Başkaları da onları benimsemiştir.

Konumuz tabii ki Galatasaray.

1976 yılında ne zaman ki MİLLİYET'e girdim. Gözümü Galatasaray'da açtım.  Malcolm Allison İngiltere'nin en önemli hocalarından biriydi. Don Howe'dan sonra Galatasaray'ın başına geçmişti.

Başarılı bir dönem geçirdi. Sonra yıllar yılları kovaladı.

Galatasaray'ın o dönemki başkanı merhum Selehattin Beyazıt'tı. Efsane başkandı. İşte o geçen yıllar Sarı - kırmızılı camiaya hiç yaramadı.

1905 'de kurulan kulüp diğer yandaşlarını da yanına alarak uçuruma doğru gitmeye başladı.

Ben Galatasaray'ı konuşuyorum. Diğerlerini bilmem.

Ama zaten batağa girmişken konuşulacak ne olabilir ki.

İki defa değişen seçim tarihi. Biri çıkmış devleti de araya sokup oynamalar.

Galatasaray'da bir ihanet mi var acaba. Bu ihanetin temel taşları kimler.  İsimlerini biliyoruz ama söylesek mahkemelik oluyoruz. Gerek yok.

Ama Galatasaray'ı adam gibi yönetmenin zamanı gelmedi mi? 11 Haziran'daki seçim geç olmadı mı?

O tarihten sonra Ağustos 'un 5'inde başlayacak olan lige ne yetişecek?  Hoca mı, futbolcular mı veya takımın hazırlanması mı?

Yani Galatasaray tam bir  ''çorba'' olmuş durumda. Bakalım bu karışıklığı kim düzeltecek?

Hoşça kalın.

YORUM YAP