“En büyük hayalimiz sanatı Silivri’ye getirmek”

“En büyük hayalimiz  sanatı Silivri’ye getirmek”

19.12.2015 13:46:03

Üç ay önce dans ve müzik alanında Silivrililere hizmet vermek üzere kapılarını açan Özak Sanat Merkezi çalışmalarını sürdürüyor. Merkez ortakları Ozan Akyüz ve Mustafa Özel ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Genç müzik öğretmenleri kendilerini tanıttılar, yaptıkları ve ileride yapacakları sanatsal çalışmalara ve projelerine dair bilgi paylaştılar.

Renginar SALİ: Öncelikle
sizleri tanıyabilir miyiz?
Ozan AKYÜZ: Silivri'de ortaokula kadar eğitim gördüm. Piri Mehmet Paşa İlköğretim Okulundan mezun oldum. Ondan sonra Edirne Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Bölümünü kazandım. Keman branşını seçtim. Müzikal eğitimim bu şekilde başlamış oldu. Dört senelik eğitimimi tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümünü kazandım. Dört yıl da keman ve piyano branşında orada devam ettim. Profesör Yücel Elmas, Yrd. Doç. Bülent Albaşı ile çalışmalarımı sürdürdüm. Devlet sanatçısı doçent Mehveş Emeç ile piyano çalışmalarımı okulda tamamladım. Vatanimi görevimi yaptıktan sonra Silivri'ye döndüm. Çeşitli merkezlerde çalışarak öğretmenlik yaptım. Şu anda halihazırda Silivri Belediyesi Kültür Merkezinde Keman öğretmenliği yapmaktayım. Onun dışında böyle bir kurum açtık. Burada branş derslerimiz devam ediyor. Kendi merkezimizde keman ve piyano derslerine giriyorum. Bunun dışında da çeşitli organizasyonlarda yer alarak müzik yapıyoruz.

Mustafa ÖZEL: Hasan Özvarnalı İlköğretim Okulu, ardından da Silivri Lisesinden mezun oldum.  Daha sonra okul dönemine ara vererek müzikle devam ettim. Çeşitli enstrümanlarda uzun yıllar uğraştıktan sonra 2011 yılında Edirne Trakya Üniversitesinde müzik öğretmenliğini kazandım. Prof. Dr. Atilla Sağlam'la, Yrd.Doç.Tuncay Yıldız'la ve Bulgar piyano hocam Gergana İvanova ile çalıştım. Branşım kontrbas.
Ozan zaten çocukluk arkadaşım. Uzun bir kopma döneminden sonra anca eğitim dönemimizi tamamladıktan sonra tekrar bir araya geldik. Ondan sonra Silivri'ye böyle bir kurum kazandırma konusunda karar aldık. Yaklaşık 4-5 yıldan beri bu tarz düşüncelerimiz vardı. Silivri Belediyesi Kültür Merkezinde halihazırda üç yıldır piyano öğretmenliği yapmaktayım. Okuduğum dönemde de çalıştım. Buradaki asıl amacımız öncelikle eğitim.

ÖZEL: ON BİR YAŞINDA
GİTAR ÇALARAK BAŞLADIM
Renginar SALİ: Müziğe olan
ilginiz ne zaman başladı?
Mustafa ÖZEL: Benim müziğe olan ilgim on bir yaşında gitar çalmamla başladı.  Ailemde müzikle ilgilenen kimsenin olmamasına rağmen bende kendiliğinden gelişti.
 Silivri'de kısa bir süre eğitim aldım, ondan sonra kendim devam ettim. İçinizde biraz istek ve yetenek de varsa müzik virüs gibidir. Bir kere vücuda bulaştı mı çıkmaz. Gitarla başladım, lise yıllarımda basgitar ve bateriyle devam ettim. Liseden sonra da çeşitli müzik gruplarında devam ettim.

“LİSE SONDAYKEN GÜZEL
SANATLAR'IN OLDUĞUNU
ÖĞRENDİM”
O dönemde biraz zordu çünkü yönlendirmeler yoktu. İmkanlar kısıtlı ve insanların müziğe ilgisi de yoktu. Daha çok okul-ders gibi bir toplum yapısı vardı. Kimse bana ‘Sende yetenek var. Şunu yapabilirsin…' diyerek yola çıkmadık. Tam tersine sağdan soldan görerek, izleyerek kendi başıma başladım. Çok acı bir durum. Ben lise sondayken Güzel Sanatlar Lisesinin olduğunu öğrendim. Ben Varnalı'da, Ozan Piri Paşa'da okuduğu için birbirimizin irtibatı kesilmişti. Lise döneminde Ozan ortadan kayboldu.  Lise sondayken kendisiyle karşılaştığımızda Edirne Güzel Sanatlar Lisesinde okuduğunu öğrendim. Demek ki böyle bir yer varmış dedim. Çok üzüldüm çünkü daha ortaokuldayken konservatuara giderim diye düşüncelerle büyüdüm. Geç kalmışlığımın sebebi birazcık da yönlendirmenin zayıf olmasından kaynaklı.
Sağ olsunlar sonra yeteneğimi fark ettiler, ailemin desteği ve kendi çabamla 2011 yılı itibariyle müzik öğretmenliğini kazanmış oldum. Güzel bir sürece başlamış oldum. Eğitimimi tamamladıktan sonra şu anda 29 yaşındayım ama geç kalmış sayılmayız.

AKYÜZ: MÜZİĞE İLGİM
AİLEDEN GELİYOR
Ozan Akyüz: Babam bağlama çalıyordu. Ağabeyim de lise yıllarındayken, ben ilkokuldayken gitar almak istedi. 1995-96 yıllarında  şimdiki gibi internetten gitar siparişi, fiyatları kontrol etmek veya Silivri'de bulabilme imkanımız hiçbir şekilde yoktu. Kredi kartı da yoktu. Annem senetle ağabeyime bir gitar almıştı. 12 ay boyunca o senet ödenmişti. Bu şekilde güzel bir gitar sahibi olduk. Ağabeyim böyle başladı. Babam da bağlama çaldığı için, düğüne falan gittiğinde beni de götürürdü. Orada beni hemen sahneye atıyorlardı. Mikrofon elinde küçük bir çocuk şarkı söyleme modu vardı. Müziğe olan ilgim ufak yaşlarda çok belliydi. Ağabeyimin “Güzel Sanatlar Lisesi varmış Ozan'ı oraya gönderelim” demesiyle eğitim dönemimiz başlamış oldu.

“SOLAK OLARAK SAĞ
GİTARI ÖĞRENMİŞ OLDUM”
Benim için en zor olanı şuydu; ben solağım ve normalde bütün enstrümanlar sağ çalınacak şekilde üretilir. Evde bir tane gitar var o da sağ. Bağlama da sağ. Ben solağım. Dolayısıyla başlangıçta öyle bir sancım olmuştu. Solak olarak sağ gitarı öğrenmiş oldum. Biraz kendimi zorlamış oldum, ondan sonra da sağ devam etti. Biraz daha üstünde çalışabilecek durumum olabilirdi aslında ama öyle bir dezavantajım oldu. Kemanı seçince okulda biraz daha rahatladım. Ailede müziğin olması çok farklı bir durum. Dışarıda imkan yoksa da bir şekilde başlamış oldum.

“SANAT HER İNSANIN
HAYATINDA OLMALI”
O dönemde gerçekten Silivri'de çok büyük bir eksiklik vardı. Kültür Merkezi her zaman vardı. Artık insanlar internetten araştırma yapabiliyor, istedikleri metoda kitaba ulaşabiliyorlar. Eskiden bunlar yoktu. Biz o koşullarda bir şeyler yapmaya çalıştık. Bugün de eğitim şartları çok kolay değil, insanlar İstanbul'a gitmek istemiyor. 8-9 saat ders görüp bize geliyor. Bunun dezavantajını yaşıyoruz. Sanatın her insanın hayatında olması gerekir.

ÖZEL: DİNLERKEN HİSSETTİĞİNİ,
ÇALARKEN KARŞIYA
HİSSETTİRMEN GEREKİR
Renginar SALİ: Müzik size
neler hissettiriyor?
Mustafa ÖZEL: Aslında dinlemekle çalmak arasında fark var. Dinlerken o andaki iç dünyasına göre hareket edilir. Mutluyken hareketli, can sıkıntın varsa ona göre müzikler dinliyorsun. Fakat çalarken durum biraz da konsantre, disiplin ve bilinç gerektiriyor. Müzikte dinlerken hissettiğin çalarken de karşı tarafa hissettirmen gibi bir durum var. Oradaki o ahengi ve nüansları hissettirmek önemli. Sahneye çıkıyoruz çalıyoruz. İnsanlara ‘Oh ne güzel valla be, çıkıyorlar çalıyorlar hem keyifleri yerinde hem de mis gibi bir iş yapıyorlar' gibi geliyor. Aslında durum çok farklı. Keşke bir kereliğine de olsa onlar da bunu yapabilseler ve o sorumluluğu ve yükü görseler. O duyguyu tatmalarını istiyorum. İşimizi iyi yapmak için çaba gösteriyoruz. Dinlerken ise durum farklı. Müzikle uğraşıyor ve müzisyenlik gibi bir durumun varsa dinleme tarzın da değişiyor. Biz dinlerken şurada şu enstrüman çalmış, burada bu çalmış gibi analiz ederek dinliyoruz. Normalde vur patlasın çal oynasın gibi dinlendiği de oluyor. O keyif almak için. Bizde durum biraz farklı.

AKYÜZ: DIŞA VURUŞUMUZ
TAMAMEN MÜZİK ÜZERİNE
Ozan AKYÜZ: Aslında çok tuhaf bir durum. Müzisyen olmayan bir insanla hiçbir şekilde aynı değil. Algı çok değişik. Bir şarkıyı dinlediğinde çoğu zaman Türk insanına şarkının sözleri bir şey anlatıyor. İnsanlar şarkı sözünün anlam bütünlüğüne bakıp o şarkının hissiyatını anlamaya çalışılıyor. Normalde bunun dışında şarkının alt yapısıyla ilgili kullanılan enstrümanlar veya matematiksel müzik yapısıyla ilgili birçok düşünülmesi, anlaşılması gereken şeyler var. Dolayısıyla ben bir konsere gittiğim zaman dans ederek izleyemem çünkü tamamen müziğin alt yapısına kanalize olduğum için sessiz bir şekilde dinlerim. Kendi dışa vuruşumuz bizim tamamen müzik üzerine. Hiç sözü olmasa bile farklı şeyler dinleyip bizde farklı hisler uyandırabiliyor.

“ÜLKEMİZDE DEĞER
VERİLMEYEN TİCARİNİN
DIŞINDA KALAN”
Ülkemizde kötü müzik dinlemek diye bir şey de var. Yani tamam ben hepsini dinliyorum, hepsine saygım sonsuz, hepsinin mutfağında çalışan değerli insanlar var. Bu değerli insanlar da maalesef para için bu şarkılara eşlik etmek zorunda. Politik ticari durumlar da var. Ülkemizde değer verilmeyen en büyük kısmı ticarinin dışında kalan. Bir tiyatro, konser salonu, ücretsiz konserleri biz bulamıyoruz. İstanbul'daki konserlere giderek dinlemeye ve gelişmeye çalışıyoruz. Maalesef ilçemizde bir konser yaptığımız zaman halkımızın bakış açısı çok da iyi değil ama yine de sunmak gerekir.

ÖZEL: MÜZİĞE İLGİSİ OLAN
ÇOCUK ÖZGÜR BIRAKILMALI
Renginar SALİ: Müziğe ilgisi olanlara
veya velilerine ne tavsiye edersiniz?
Mustafa ÖZEL: Mutlaka çocuk özgür bırakılmalı. Benim en çok karşılaştığım problem şu oluyor; veli gelip diyor ki “Ben çok çalmak istedim yapamadım çocuğum çalsın”. Dakika bir gol bir. Tamam sen çok istemişsindir ama belki çocuğunun kemana veya gitara ilgisi var. Branş olarak başka bir enstrümana ilgisi var. Velilerin bu düşüncesi bir kere çok yanlış. Kendi istediğin şeyi başka bir bireye dayatamazsın. İkincisi, keşfetmeleri, çocuklarla ilgili olmaları lazım. Çizgi film izlerken bile eğer çocuk elleriyle vuruyorsa onun ritim duygusu, müzik kulağının olma veya bir enstrümana ilgisinin olma ihtimali çok yüksek. Velilerden ilk başta istediğimiz şey takipte olmaları. Yakaladıkları an tutup ileriye götürmeleri lazım. Görürse ilgisi daha da artar. Sadece bu konuda bilinçli olmalılar.
Müzikle, dansla veya herhangi bir kültürel faaliyetle tanıştığında çocuğun çevresi değişiyor. Çok farklı ortamlara girmeye ve diyaloglar kurmaya başlıyor. Sanata ilgisi olan hiç ummadığı kişilerle aynı ortamda bulunabiliyor çünkü sanat böyle bir şey. Evrensellik bu kısımda var. Herkes bir amaç uğruna herhangi bir seviye gözetmeksizin aynı ortamda bulunabiliyor. Küçük yaşta yönlendirmeyle bu sosyal ve kültürel çevreye çok daha kolay geçebiliyor. Kötü alışkanlıklardan kurtarılıp veya uzak tutulup, çocuk sahilde orada burada boş yere zaman geçirmek yerine bir çaba içinde olabiliyor. Büyüdüğü zaman da bir şeylerin peşinde olmuş olabiliyor.

AKYÜZ: TOPU NASIL
KOYUYORSAN ENSTRÜMANI DA
ÇOCUĞUN ÖNÜNE KOYMAK
ZORUNDASIN
Ozan AKYÜZ: Evet, bir çocuğumuz var. Hayati gereksinimleri, ardından  veli olarak okulu için bir şeyler yapma peşindeyiz. Çocuk okulda hemen hemen her dersi görüyor. Ki bizim eğitim sistemimiz iyi değil, fazlasıyla ders görüyor. Çocuğun kafasında net hiç bir şey kalmıyor. Ödevler, testler, sınavlar derken her yere bölünüyor. Veli de ödev verilsin diye bakıyor. Böylece çocuğu çok çalışacak sınavdan yüksek puan alacak diye düşünüyor. Yani önem verdiğimiz her şey bunlar üzerine kurulu. Ben mesleğimde ne kadar çok para kazanabilirim, çocuğum büyünce  şu mesleği edinebilir mi gibi bir kavram kargaşası içindeyiz ve bu hayatımızı negatif olarak etkileyecek bir durum.
Çocuklar genelde 6-7 ve 12 yaşları arasında net bir şekilde bir şeyleri belli etmeye başlıyor. Ama belli etmeyip çok ciddi bir müzik yeteneğine sahip çocuk sanattan mahrum kalabiliyor. Bunun sebebi de şu; velisi her erkek çocuğa futbol oynatır. O topu önüne koyar, o çocuk vurur vurur vurur… Yıllarca böyle devam eder. Ondan sonra bunların arasından çok iyi futbolcular çıkabilir. Futbol için (genelde sanatın önünde tuttukları için söylüyorum) nasıl o topu çocuğunun önüne koyuyorsan bir piyanoyu veya kemanı ve gitarı da o çocuğunun önüne koymak zorundasın. Çocuğun bu alana ilgisinin olup olmadığını öğrenmek istiyorsan her şeyle belirli bir zaman ilgilenmesini sağlamak lazım.

“MÜZİK MATEMATİĞİ
GELİŞTİRİYOR”
Velinin aslında Matematik, Türkçe'den ziyade bunlarla çok daha fazla uğraşması gerekiyor çünkü müzik matematiği çok ciddi bir şekilde geliştirebilen bir daldır. Bateri çalarken beyni dörde bölüyorsun. Sol elin  sağ elin, sol ve sağ ayağın farklı. Bunu hiçbir problemle kıyaslayamazsınız. Çok başka bir durum. Piyanoyu beyni ikiye bölerek çalıyorsunuz. Sol eliniz farklı, sağ el farklı bir melodi çalıyor. Bundan yola çıkarak çok güzel bir müzik ortaya çıkabiliyor. Bunların matematiksel, sosyal, zihinsel olarak geliştirdiği bilimsel olarak açıklandı. Tabi ki çocuğunuzu bir sene boyunca piyano kursan gönderin demiyoruz ama çocuğa bu fırsatı sağlamak lazım. Piyano pahalı, gitar şöyle diye düşünmek çok yanlış çünkü bir gitar şu anda bir aylık sigara ücretidir. Bunu velisi çocuğuna çok görüyorsa söyleyecek bir şey yok.

ÖZEL: BRANŞ ÖĞRETMENLE-
RİYLE ÇALIŞIYORUZ
Renginar SALİ: Özak Sanat Merkezini
konuşalım biraz. Çalışmalarınız
nasıl gidiyor?
Mustafa ÖZEL: Kurumumuzda eğitim verenlerin hepsi branşlı müzik öğretmenleri. Bu konuda çok dikkatli olmaya çalışıyoruz. Genelde her kurumda biraz gitar veya başka enstrüman çalanlar öğretmen olarak çalıştırılıyor. Biz bu konuda biraz daha duyarlıyız. Kesinlikle branşı olan insanlarla çalışmaya özen gösteriyoruz. Sağ olsunlar hepsi bizleri seviyorlar, kendileri bizim öğretmenlerimizdir. Kurum olarak doğru adımlarla düzgün bir eğitim vermeye çalışıyoruz. Bu konuda herkesten destek geliyor. Gerek yönlendirmeler konusunda herkes bir çaba içerisinde. Merkezimiz üç katlı. Üst katımız derslik olarak, alt katımız ise bale dans salonu olarak tasarlandı. Giriş katımızda enstrüman satış ve velilerimizi ağırlama bölümü yer alıyor. Arkada davul odamız var. Orayı aynı zamanda aranje olarak da kullanıyoruz.

ÖZAK SANAT MERKEZİ TARAFIN-
DAN VERİLEN HİZMETLER
Reklam cingılları, film müzikleri ve çeşitli istekler olduğunda onları karşılayabiliyoruz. Albüm çalışmalarına ön hazırlık olarak kayıtlar yapıyoruz. Düğün ve özel günlerde kullanmak üzere söylemek amaçlı kayıt alıyoruz. Şu anda çok revaçta olan bir durum var; gelin ve damat kendileri bir şarkı söyleyip kaydedip düğün törenlerinde o şarkı eşliğinde dans ediyorlar. Bu tarz bir çalışmaya da girdik. Onun dışında gelin ve damat olarak kartografiyi soruyorlar. Benim aynı zamanda şefi olduğum Major İstanbul orkestrası var. Yaklaşık bir buçuk seneden beri çalışmalarımı onunla da sürdürüyorum.
Bizim bünyemizde yine bir dizi organizasyonlar yapılıyor. Müzik organizasyonu olarak sahne ve ses sistemleri, gecenin konseptine uygun orkestra temini gibi hizmetlerimiz de var.  Kurum olarak asıl amacımız birebir özel dersle bir enstrüman, bir sanat dalını karşı tarafa doğru şekilde aktarabilmek ve onu geliştirmek. Bunların yanı sıra okulların yetenek sınavlarına hazırlık eğitimi de veriyoruz. Kendimiz de o yoldan geçtik ve biliyoruz. Özel Yetenek Sınavlarına belirli bir alt yapıyla giriliyor. Bilgi birikimiyle gitmek gerekiyor. Öğrencilerimizi o sınavlara hazırlıyoruz. Bu şekilde halihazırda 3-4 öğrencimiz var. Kısmetse yaz döneminde onları çeşitli okullara yerleştirerek ileride meslektaşlarımız olarak göreceğiz.

AKYÜZ: ORKESTRA VE
KOROLARI SİLİVRİ'YE GETİRİP
HALKI BİLİNÇLENDİRMELİYİZ
Renginar SALİ: Müzik adına
hayaliniz ve ya projeleriniz neler?
Ozan AKYÜZ: Üç dört aylık bir eğitim kurumu olduğumuz için öncelikli hedefimiz burayla ilgili çok ciddi etkinlikler yapmak. Aklımızda olan tabi ki kolay bir durum değil ama Özak Sanat bünyesinde Fazıl Say'ın geldiği Piyano Günleri v.s gibi beş gün arka arkaya bunları koyabileceğimiz bir etkinlik. Gelebilen ama kimsenin haberi olmayan orkestra ve çoksesli koroları ilçeye getirip öncelikle halkı bilinçlendirmek. Her şeyden önemlisi budur.

“YILSONU KONSERLERİ YAPMAK
EN BÜYÜK TEMENNİMİZ”
Bu tarz kurumlar çok iyi eğitim verse de şöyle bir eksiği oluyor; veli öğrencinin bir şey yapıp yapmadığını görmek zorunda. İşte maalesef bu yapılmıyor. Sonuçta böyle bir olay var. Bizim 40-50 öğrencimiz varsa yıl sonunda en azından yarısından çoğunu bir etkinlikte konser ortamında çalmalıyız. Hem kendi farkındalığını ve özgüvenini arttırırız, sosyal ortamda kendisini anlatmasını sağlarız. Çocuğu geliştirici bir durumdur. Aynı zamanda veli için de bir gururdur. Bunu konserle yapmak en büyük temennimiz.

“SANATI SİLİVRİ'YE GETİRMEK
EN BÜYÜK HAYALİMİZ”
Bunun için Silivri'de eksiklerimiz var. Bu konunda Belediye ile de görüşmeler yapıyoruz. Güzel bir konser salonuna ihtiyacımız var. En azından çocuğumdaki sinema salonu olmalı. Onu bile özlüyorum. Çocukluğumda burada haftanın iki üç günü tiyatro izliyordum. Benim için büyük bir lükstü. Şu an öyle bir şey yok. O kadar bina dikilirken sanatın olduğu bir bina yapmamak çok acı. Tabi ki bununla ilgili çalışmalar var. Takip ediyoruz. Kesinlikle kimseyi suçlamıyorum. Yapısal olarak Silivri sıkıntılı bir durumda. Yıkılması gerekenler var.
Ondan dolayı asıl beklenilen süre bizi üzüyor. Bu olduğu sürece bizim ve bizim gibi müzik öğretmenlerin çok ciddi atılımlarla sanatı Silivri'ye fazlasıyla getireceklerine inanıyorum. En büyük hayalimiz şu anda bu. Bunun daha üstünde albüm yapmak gibi bir düşüncemiz yok çünkü şu anda eğitimcilik boyutundan bahsediyoruz. Bizim için en önemli olan öğrencilerimizi iyi enstrümanist, iyi müzisyen olmalarını görüp bundan gururlanmaktır.

YORUM YAP