Uğur Bakıcı

Ekonomide Çin Modeli -2-

ÇİN MODELİ TÜRKİYE EKONOMİSİNE UYGULANABİLİR Mİ/ UYGULANMALI MI?

Yönetim şekli, ekonomik dinamikler ve eğitim kültürü tamamen farklı olan Çin'in bu model özelinde örnek alınmasının Türkiye için büyük riskler barındıracağını düşünenlerdenim. Çin bile bu sistemden çıkıp farklı bir model benimsemeye çoktan yöneldi. Keza günümüzde ucuz iş gücü ve düşük maliyet dönemi sona erdi. Bunun yerini üretimde giderek yaygınlaşan otomasyon ve robot kullanımı aldı. Dolayısıyla insan emeğine olan ihtiyacın giderek azalmaktadır. Bu da başlı başına farklı bir modeldir. Çin kendini yeni sisteme entegre ederken ülkemizin günümüzde ucuz emek ve ucuz iş gücü politikasının uygulanmaya çalışılması beyhude bir politikadır bu nedenden dolayı bir an önce bu stratejiden vazgeçilmesi ve yeni bir Türk tipi ekonomik modelinin hayata geçirilmesi daha uygun olacaktır.

İhracat boyutunu ele aldığımızdaysa da ‘Çin modeli' üretim kapasitesinin dış talebe yönelik oluşturulması stratejisini uygulamıştır. Bu konuda başarılı olmuşlardır. Fakat Türkiye'de üretim kapasitesi her zaman iç piyasadaki talep baz alınarak oluşturulmaktadır. Böyle olmasının nedeni de karlılığın yüksek olmasıdır. Dış pazardaysa karlılık iç piyasaya kadar yüksek değildir ve ülke içinde yerli para kullananların, dövizle işi olmayanların aleyhine olan bir sistemdir.  Nitekim Çin hükümeti dış talebe yönelik oluşturduğu stratejide başarılı olmasına rağmen pandeminin de etkisiyle yeni stratejisiyle iç piyasaya odaklanmayı planlamaktadır. Bunun bir diğer sebebi de Amerika ile arasındaki gerginleşen ilişkilerden kaynaklı Avrupa pazarının Çin'den uzaklaşacağını ön görmektedir.

Tam da bu noktada Türkiye olarak Çin'e azalması ön görülen ilginin Türkiye pazarına kaydırmayı planlamak ve buna yönelik adımlar atmak önemlidir. Avrupalılar her ne kadar Polonya, Bulgaristan ve Macaristan gibi kur farkı olmayan ülkeleri tercih etmeleri muhtemel olsa da Türkiye'ye yatırım gelmesi ihtimali bu bağlamda çok düşük olsa da orta ve uzun vadede bu başarılabilir. Yatırımcılar ülkeye çekilebilir.

Nitekim Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre Çin'de yatırım yapan Alman şirketlerinin %54'ü Çin pazarından başka pazarlara yönelmeyi planlamaktadır. Türkiye'ye pazarınaysa enflasyon noktasında zararlı çıkacaklarını düşündükleri için gelmeye çekinmektedirler. Pazara yakın olmamız avantaj. Limanlarımız iyi olması avantaj. Çin'den gelen 1 Kuşak 1 yol Türkiye üzerinden geçmesi de avantaj. Dolayısıyla Türkiye yatırım konusunda cazip bir noktaya konum itibariyle geldi fakat yatırımcı ülkeye gelmekte çekiniyor. Bundan dolayı da bize yakışan Çin modelinden ziyade kendimize has bir Türk modelidir. Oluşturulacak Türk modelinde;

Kur ve faizle oynamak yerine eğitime, bilime, teknolojiye ve sanayide verim arttırıcı politikalara yatırım yapılması çok daha kıymetlidir,

  1. Vergi mevzuatında çok sıkı kontrol yapılması ve vergi kaçırılmaması önemlidir,
  2. Bürokratik oligarşinin önüne geçilmesi gerekmektedir,
  3. Gümrükleri yeniden organize etmemiz gerekmektedir,
  4. Devlet kademelerinde kendine çalışan (rüşvet alan) isimleri tek tek tespit edip temizlemek şarttır.
  5. ‘Mültecilerle büyüme' ye yönelik bir strateji kesinlikle bu modele dahil edilmemelidir. Almanya'da bu model başarılı oldu ve bu bağlamda hükümetimiz de ara sıra bu modele atıfta bulunmaktadır fakat uygulanması durumunda ülke içindeki dinamikler göz önüne alındığında faydadan çok zararı vardır. Mültecilerden ziyade hapishanelerdeki kader mahkumlarının (ağır suç işleyenler hariç) bu yeni model kapsamında üretime dahil edilmesi daha uygun olacaktır.

Bu liste uzar gider. Tamamen bizim değerlerimize uygun oluşturulacak bu modeli milli bir şuurla, sıkı bir disiplinle ve kutuplaşmadan hayata geçirmeliyiz. Eğer bunu başarabilirsek; Türkiye Avrupa'nın üretim üssü olacak ve dengeler değişecektir. Bu durumda da diğer ülkeler Türk modelini örnek almaya başlayacaklardır. Vakti geldiğinde Çin bile..

 

YORUM YAP