Sevginar Sali

Denge...

“Kimden, ne beklemektesin? Hangi el uzansın diye gözlerini dışarıya dikmektesin. Kim seni, senden daha iyi tanıyabilir? Peki neden başkalarının, senin hakkında ne düşündüğü ile bu kadar ilgilisin? Onlar konuşur ve konuşacaktır da, onlar yargılar ve yargılayacaktır da, o hakkındaki fikrini merak ettiğin insanlar hiçbir zaman senin için doğru kelimeleri kullanamayacaklar; sen, kendin için doğru kelimeleri bulana kadar.
Yardım çığlıkları var içlerden gelen, dönsün denen devran. Peki biz ne yapıyoruz? Kendi devranımızı döndürmek için ne gibi değişikliklere açığız? Ne kadar izinliyiz duymaya kendimizi? Yargılamadan, katkı olmak adına ne kadar konuşuyoruz kendimizle. Kendimize ne kadar adiliz ki, çevremizden adalet bekliyoruz? Gelen her haber, okuduğumuz her şey öfke yaratmaya başladı, çünkü değişeceğine inandığımız hiçbir şey değişmemekte. Pozitif yönlerimizi görürken, negatif yönlerimizin üstünü örtmekteyiz. Çünkü onlar ‘kötü'. Çünkü bize yakışmıyorlar. Çünkü biz bu olamayız? En son sorumlulukların dışında, çevresel faktörlerin dışında, sabitlerin dışında, kendin için ne yaptın? Dön bir bak ve bu zamanı kimler için harcadığını gör. Kimlere tutundun bugüne kadar, kimler için kendi yolundan feragat ettin, bir bak.
İkili ilişkiler ne kadar sekteye uğruyor gibi görünse de, ne kadar iletişim kurmak da zorlanıyor olsanız da, ne kadar hareket alanınız kısıtlanıyor gibi hissetseniz de, ne kadar haliniz olmasa da, ne kadar eskiden keyif aldığınız şeyler şu an keyif vermese de ve bunu sorguluyor olsanız da, ne kadar kaygı ve korkularınız sizi ele geçirse de, şu an bir dengeye gelme halindeyiz. Bu denge; görmeye kendimizi kapadıklarımızı, halı altına süpürdüklerimizi, bilinçaltına kilitlediklerimizi, yok saydıklarımızı su yüzüne çıkarmakta. Önce reddetmek, sonra öfkelenmek, en sonunda kabul geçmek bu sürecin göstergeleri olacaktır. Biliyorum ki artık yoruldunuz, biliyorum ki artık ‘iyi bir şeyler olsun' diye söylenmektesiniz. Uyanıklık halinin kaosundan yorulup, tekrar uykuya dönme istekleriniz ağır basmakta. ‘Cehalet mutluluktur' fikri sizi provoke etmekte. Ancak uyanmak için çok uzun bir yoldan geldiğinizi, çevrenizi bu sayede tanıdığınızı, kendinizi bu şekilde bulduğunuzu, her ne kadar sıkıntılı süreçler gibi gelse de, bu süreçlerin sizi buraya getirdiğini ve evrende her zerrenin bir görevi olduğunu, bu görevin başlangıcında olduğunuzu ve hayatınızdaki kısır döngüyü kırmak için bir adım atmanız gerektiğini bilmelisiniz. Her ne olduysa oldu, şu an sen neredesin? Ve kendini seçiyor musun?
Yaşadığın hiçbir şey boşa değildi, zamanın boşa geçmedi. Sadece yolun biraz dönemeçliydi. Biraz daha tecrübe için, biraz daha uzun bir yoldan geldin. Biraz daha kendini bulabilmek için, dışarıya biraz daha geniş bir çerçeveden bakabilmek için, insanları ve evreni biraz daha iyi anlayabilmek için, doğayı biraz daha izleyebilmek için, yaşamın kaynağını biraz daha içine çekebilmek için yolunu uzattın. Ancak her şey seni buraya getirecekti. Kimseye kızma, her şeyi sen seçtin. Kimseye suç bulma, bu yolu sen seçtin. Kendine bahane bulma, çünkü en güzel seçimi yaptın; kendini seçtin.
Değişime direnç, şifalanmaya direnç, gerçek ile hayali ayıramama, karışık duygular, toplumsal olaylara karşı artık kayıtsız kalamama, içsel bir öfke hali, kimseyi dinlemek istememe, bir şeyler anlatmak isterken gelen durgunluk hali ve kendi halinde kalma gibi durumlar olağandır. Burada negatif bir durum yok, sadece olana izin verin. Zihniniz zaman zaman sizi provoke etmek isteyecektir, ancak bu durumu dışa aktarırken öfkeden işlev görmek sizi bir adım geri götürecektir. Kendinizi ezdirmeyin, ancak sizi ezmek isteyenlere onların istediği yoldan tepki göstermek yerine, alanınızın size ait olduğunu tam olarak gösterin ve bu alana onların adım atamayacağını kafalarına kazıyın.
***
Artık iyi bir şeyler olsun istiyorsak, kaygılarımızı indirgeyip bazı seçimler yapmalıyız. Bu seçimler, dış etkenlerden kurtulup sadece bize ait olmalı ve korkularımızı yok edecek kadar cesaret verici seçimler olmalı. Değişime ve akışa izinli olup, anlık kaygıların bizi ele geçirmesine izin vermemeliyiz. Ufak değişiklikler bile şu an büyük yollar açabilir.”

Yazar: Yiğit Penguen

YORUM YAP