Özgürlük direnişini Silivri’den yükselttiler

Özgürlük direnişini Silivri’den yükselttiler

12.01.2018 10:25:01

Basın Konseyi, 2018'in ilk toplantısını tutuklu gazetecilerle dayanışmasını göstermek amacıyla Gazeteciler Günü olan 10 Ocak'ta Silivri'de gerçekleştirdi.

Basın Konseyi, yılın ilk toplantısını cezaevindeki tutuklu gazetecilere destek vermek amacıyla Çalışan Gazeteciler Günü olan 10 Ocak tarihinde Silivri'de yaptı. Silivri Belediyesi Yaşar Kemal Sergi Salonu'nda Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç'in öncülüğünde kaydedilen toplantıya Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyelerinin yanı sıra Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar da katıldı. Özgürlüğüne yeni kavuşan Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet Gazetesi muhasebe servisi çalışanı Emre İper, Cumhuriyet Gazetesi çizeri Musa Kart da onur konuğu olarak yerini aldı. Basına karşı giderek ağırlaşan baskılara dikkat çekilen toplantıda, yaşanan hukuksuzluklar ve zulümlere karşı adalet kavramı üzerine bolca eğilindi.

TÜRENÇ: 10 OCAK BUGÜN İÇİN ÇALIŞTIRILMAYAN GAZETECİLER GÜNÜDÜR
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç konuşmasında, son süreçte muhalif gazetecilere ve basına yönelik uygulanan baskıların giderek arttığını ifade etti. Ülkemizdeki tüm tutuklu gazetecilere özgürlük talep eden Türenç, şunları söyledi: “Hepinize günaydın diyorum. Meslektaşlarımın her ne kadar kutlayamıyorsak da 10 Ocak Gazeteciler Günü'nü anmak istiyorum. Çünkü 57 yıl önce 10 Ocak'ta 212 sayılı yasanın hayata geçmesiyle gazeteciler yaşamsal, sosyal haklarına kavuşmuşlardı. Yıllar içinde bu hakları kaybetmeye başladık. Ama geldiğimiz bu noktada 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bugün için çalışamayan gazeteciler günüdür. Çalıştırılmayan gazeteciler günüdür. Hapise konulan gazeteciler günüdür. Binlerce gazetecinin işsiz kaldığı gündür. Sendikalaşmanın yok edildiği gündür. Ailelerin acı içinde eşlerini evde beklediği gündür. Babalarını göremeyen çocukların evlerinde hapisten çıkacağı günün özlemiyle yaşadığı gündür. 10 Ocak aslında uzun zamandır özellikle son 10 yıldır bitirildi. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye'de 145 civarında gazeteci hapishanede tutsak. 145 diyorum çünkü her gün bu sayı artabiliyor, eksilebiliyor. Haklarında dava açılan gazeteci sayısı her geçen gün artıyor. Gözdağı verilmeye devam ediliyor. Bunun ötesinde bizler için önemli olan gazetecilerin kendilerine uyguladığı oto sansürdür. Sansürün uygulanacağı gazetede kalmadı. Çünkü Türk medyasının %80'i bugün iktidar gücünün elinde. İktidar yanlısı bir medyaya sahibiz. Diğer kalanlarda kendine kısmen oto sansür uyguluyor, uygulamak zorunda kalıyor. Gazeteci kafasında oluşturduğu oto sansürün baskısıyla kalemini özgürce kullanamıyor. Yani bugün peşinde olduğumuz hak arayışının bence en önemli noktası, kaleme sahip çıkmamızdır. Kaleme sahip çıktığımız zaman, demokrasiye sahip çıkmış oluyoruz. Demokrasinin en önemli unsurlarından bir tanesi fikir özgürlüğüne sahip çıkmaktır. Bunun peşindeyiz.

“MESLEKTAŞLARIMIZIN BİR AN ÖNCE ÖZGÜRLÜĞE KAVUŞMALARINI İSTİYORUZ”
10 Ocak'ta Silivri'de buluşmanın önemi de şuradan kaynaklanmakta; bildiğiniz gibi hemen yanımızdaki o korkunç Silivri Hapishanesi'nde çok sayıda gazeteci özgür kalacağı günü bekliyor. Bildiğiniz gibi bu gazetecilerin içinde Cumhuriyet Gazetesi'nden arkadaşlarımız içerde. Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışanlar için açılan davanın son duruşmasında yine sanıkların tutukluluk haline devam kararı verildi. Türkiye'nin dünyadaki bu konudaki liderliği yine perçinlendi. Çünkü 155 ülke arasında Türkiye, tutuklu gazeteciler ve basın özgürlüğüne getirilen yasaklarla ilgili 134. sırada. Üstelik mahkeme son duruşmada anlaşılmaz bir kararla bir sonraki duruşmayı Silivri yerleşkesindeki mahkemeye aldı. Duruşma, 9 Mart 2018'de görülecek. Bunu da kabul etmiyoruz çünkü adil yargılanma hakkının vazgeçilmez unsuru olan yargılamanın aleniliği ilkesinin pratikte hayata geçmesi, ilgilenen herkesin duruşmayı takip edebilmesi asıldır. Duruşmanın ücra bir yerde değil, İstanbul'da görülmesini talep ediyoruz. Cumhuriyet davası ile ilgili gazetecileri de ilgilendiren diğer tüm ceza davalarının bir an önce bitirilmesini istiyoruz. Sanıkların makul süre de yargılanma haklarına uyulmasını da hatırlatıyoruz.
Meslektaşlarımızın bir an önce özgürlüğe kavuşmalarını istiyoruz. Yarın 11 Ocak. 11 Ocak'ın biz gazeteciler açısından bir önemi var. Anaya Mahkemesi'ne yapılan başvurular AYM'de görüşülecek. Umutluyuz. Umudumuzu yitirmek istemiyoruz çünkü suçlanan gazetecilik yayınlarında darbe çığırtkanlığı, subliminal mesajlar, cebir ve şiddet teşvikini aramaktan bir an önce vazgeçmek gerekiyor. Terör örgütüyle bağlantı kurmaya, twitter paylaşımlarından terör faaliyeti çıkarma çalışmaları eninde sonunda beyhude faaliyetler olarak hayata geçecek. Bütün bu çabaların nafile olduğunu biliyoruz ama yıllarımız geçiyor. Demokrasinin vazgeçilmez değeri olan ifade ve basın özgürlüğüne sahip çıkmak, bağımsız medyanın yaşaması ve yaşatılması için çalışmaya hep birlikte devam edeceğiz.

“DAYANIN ARKADAŞLAR!”
Yaşanan bu süreçte evet üzgünüz ama gelecek için umutluyuz ve kararlıyız. Yolumuz özgür basın yoludur. Çalışan gazetecilerin günü olması için 10 Ocak'ları yaşatmaya kararlıyız. Basın Konseyi olarak biz bu açıklamanın dışında Basın Konseyi'nin Yüksek Kurulu Üyeleri ile beraber Yaşar Kemal Kültür Merkezi'nde bir araya geldik. Tutuklu gazetecilerin eşleri, cezaevinden yeni çıkmış arkadaşlarımız, birkaç ay önce çıkmış olanlarla hep beraberiz. Sayın Özcan Başkanın bize açtığı bu salon için teşekkür ediyoruz. Silivri hep cezaeviyle anılsın istemiyoruz tabi ki. Silivri'nin başka sorunları var. Silivri'nin aslında çok güzellikleri var. Ama bugün geldiğimiz noktada Silivri hep hapishane başlığı ile bütünleştiği için sizin de işiniz zor biliyoruz. Bugün bizimle olan ve cezaevinden çıkmış üç arkadaşımız yanımızda; Önder Çelik, Emre İper ve Musa Kart. Geçtiğimiz günlerde cezaevinde görüştüğüm halen tutuklu olan Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın eşi de bizimle bugün. Tabi onların da size söyleyecekleri, paylaşacakları var. Bu karamsar tablonun dağılması için el birliğiyle çalışacağız. İçerdeki bütün meslektaşlarımıza, bütün yazar, çizer ve düşünürlere Silivri'nin Yaşar Kemal Kültür Merkezi'nden 10 Ocak'ta çalışan ama şu anda çalıştırılmayan gazeteciler gününde bir selam gönderiyoruz. Dayanın arkadaşlar diyoruz!”

CİNDORUK: ARKADAŞLARIMIZA YAPILAN YARGISAL İŞKENCEDİR
TBMM Eski Başkanı ve Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi Hüsamettin Cindoruk ise, "Düşünce suçları dediğimiz fikir ve ifadeyi özgürce dile getirme hakkının ihlalinden söz açıyoruz. Bugün cezaevinde uzun süredir tutuklu bulunan arkadaşlarımızın uzun tutukluluk sürecinden ötürü şikayetleri var. O şikayetleri paylaşıyoruz ama durum sadece o değil. Bugün bu arkadaşlarımıza yapılan, bu düşünce adamlarına yapılan yargısal işkencedir. Buna alışmamız çok yanlıştır buna alışamayız. Buna alışırsak demokrasimizin içinde bulunduğu sıkıntıları arttırırız. Demokrasimize kimse güvenmez. Bugün Avrupa Birliği ile açılan makas Avrupa Konseyi ile açılan makas bizim bu alışkanlığımızın, alışmamızın bir sonucudur. Hep beraber, herkesin iktidar partisi Cumhurbaşkanı dahil hepimiz fikir ve ifade özgürlüğü ile uluslararası değerlerde anlaşmak zorundayız.

“AİHM'DE HAK ARAR HALE GELDİK”
Askeri idareler dahil ifade ve düşünce özgürlüğüne bu kadar açık bir saldırıya hiç rastlamadığını söyleyen Cindoruk, "İçinde bulunduğumuz durum yargısal işkence kadar yargının düşünce ve ifade özgürlüğüne bir saldırısıdır. Üzüntü ile bakıyoruz bu saldırıyı önlemek için başvurduğumuz makam yurdumuzun içindeki mahkemeler veya Anayasa Mahkemesi olmaktan çıkmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) hak arar hale geldik." dedi.

DİNAMİT: GAZETECİLİK FAALİYETİ “TERÖR ÖRGÜTÜ ADINA FAALİYETTE BULUNMA” SUÇU OLARAK GÖRÜLEMEZ
Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın eşi Adalet Dinamit, Cumhuriyet Gazetesi davası sürecinde yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarına boğuldu. Duygu yüklü bir konuşmayla içini döken Dinamit, şunları kaydetti: “Eşim Akın Atalay ve Murat Sabuncu 437 gün, Ahmet Şık ise 376 gündür tutuklu. Cumhuriyet davası bize suç ve cezanın yasallığı ilkesinin açıkça çiğnendiğini göstermesi bakımından önemlidir. Bu davada gazeteciler ve gazetecilik yargılanıyor. Sorulan sorular, köşe yazıları ve haberler… Ya da yöneticilere Türkiye tarafından bilinen gazetecileri işe kimin aldığı soruluyor. Gazetenin yayın politikasının değiştirildiği suçlamasıyla karşı karşıya kalınıyor. Hâlbuki bir gazetenin yayın çizgisi okurlarıyla gazete arasındaki bir konudur. Okur beğendiği gazeteyi alır, beğenmediğini almaz. Ayrıca bilebildiğimiz kadarıyla Türk Ceza Kanununda yayın politikasını değiştirmek diye bir suç da yok. Medyanın, iktidarları ve yöneticileri eleştirme, sorgulama ve olan bitenden halkı haberdar etme görevi vardır. Bu davada sanıklar herhangi bir eylemleri nedeniyle değil, fikirleri nedeniyle ve gazetecilik yaptıkları için yargılanıyor.
Cumhuriyet davası basın özgürlüğü üzerinde tehdit gibi durmaktadır. Gazetecilik faaliyeti “terör örgütü adına faaliyette bulunma” suçu olarak görülemez. Gazetecilik faaliyetleri engellenemez.

“BU SINAV SALT AYM'NİN DEĞİL, TÜRKİYE'NİN SINAVI”
Tam da bu noktada Türkiye'de demokrasi ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi bakımından gözler en üst yargı merci olan AYM'ye çevrildi. Yarın Cumhuriyet davasından seçilen pilot dosya hak ihlali bakımından değerlendirilecek. Yarın yani 11 Ocak Perşembe 2018 tarihi, demokrasi sınavının nasıl verileceği konusunda önemli bir adım. Bu karar sadece Cumhuriyet Gazetesi tutukluları için değil, tüm hak ihlallerine uğramış gazeteciler için emsal teşkil etmesi bakımından çok önemli. AYM'nin varlık nedeni açısından önemli. Bu sınav salt AYM'nin değil, Türkiye'nin sınavı. Bu sınavın nasıl verildiğini bu davanın öznesi olan bizler de yaşayarak göreceğiz.
Sözlerimi eşim Akın Atalay'ın duruşma sırasındaki sözleriyle bitirmek istiyorum; “Dünyaya yüz defa gelecek olsaydım, her defasında bu davada savunma makamında olmayı tercih ederdim. Çünkü adalet, özgürlük ve demokrasi değerlerinin yanında saf tutmak onurdur. Vicdanım rahat ve huzurluyum. Hiç merak etmeyin; bugün güçlü gibi görünenler değil, haklı olanlar kazanacaktır.”

İPER: İÇERİ GİRMEK ZORMUŞ, DIŞARI ÇIKMAK DAHA ZOR
Cezaevinden yeni çıkan Cumhuriyet Gazetesi muhasebe servisi çalışanı Emre İper, “Herkese merhaba. İlk söyleyeceğim şey; içeri girmek zormuş, dışarı çıkmak daha zor. Arkada insan bırakmak, hele ki dik duran ve güzel insanlar bırakmak her şeyden zor. Çalışan Gazeteciler Günü'nde konuştuğumuz konuların başında çalıştırılamayan, baskı gören gazeteciler var. Daha acısı geçtiğimiz gün ölüm yıldönümünü andığımız Metin Göktepe, adını araştırmacı gazetecilik diye okuduğumuz Uğur Mumcu, bilgi ve öngörüleriyle yazan Ahmet Taner Kışlalı gibi katledilen gazeteciler var bu ülkede. Gerçekleri yazdığı için dik durabilen Ahmet Şık, sorumlu olmadığı konularda bile eğilip bükülmeyen Murat Sabuncu, hukukun ve basın özgürlüğünün üstünlüğünü savunan Akın Atalay gibi esaret çeken gazeteciler var bu ülkede… Bunların yanında bize düşen ise onların ölüm yıldönümlerini, esaret günlerini saymak ve umutla yapılan haksızlıkların bitmesini beklemek. Ama umut edeceğimiz günler git gide azalıyor. Fakat burada asıl bilinmesi gereken ve basında sıkça yer almasını umduğum ailelerin, çocukların çektiği acılar. Biz fiziksel olarak kendimizi her şeye hazırlıyoruz çünkü biz 60'larda, 70'lerde, 80'lerde, Balyoz ve Ergenekon sürecinde hep aynı yerdeydik. Hp aynı yerde dik durduk ve hep haklı çıktık. Bu birilerini her zaman çok üzdü. Çalışan Gazeteciler Günü'nde bütün gazetecilerin özgürce ve korkusuzca çalışması dileğiyle Silivri'ye selamlar, Silivri Belediye Başkanımıza da Silivri Cezaevi Kampüsü'nün en yakın zamanda Silivri Eğitim Kampüsü olması dileğiyle sevgiler...” diye konuştu.

IŞIKLAR: DÜŞÜNCELER HÜRRİYET VE BAĞIMSIZLIKLA EŞSİZ BİR DEĞER KAZANIR
Silivri'nin sadece cezaeviyle anılıyor olmasından duyduğu üzüntüyü dile getirerek sözlerine başlayan Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, şu açıklamada bulundu: “Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü… Bu vesile ile bir itirafla başlamak istiyorum. Hoşumuza giden haber yazdığınızda teşekkür etmek çoğunlukla aklımıza gelmez. Duymayı hoşlanmadığımız şeyleri yazdığınızda en yüksek voltajdan kızmakta ve bunu sizlere yansıtmakta her daim bonkör davrandığımız yol arkadaşlarımızsınız. Hakkınızı helal edin. Ne gazeteciler biz yöneticiler ya da siyasetçilersiz olabilir ne de biz onlar olmadan görevlerimizi tam ve eksiksiz yapabiliriz. Çok ayrı, bir o kadar da aynı yolda ve sürecin temel taşlarıyız. İtirafla başladık itirafla devam edelim. Çoğunlukla gözümüzden kaçan gerçekleri bize gösterdiğinizde en çok canımız yanar. Ama bu acının üstesinden geldiğimizde, bunun aslında ne kadar değerli ve varlığımıza, çabamıza artı katan bir şey olduğuyla olgunlaşırız. Bizler her ne kadar düşünce ve eylemlerimize destek beklesek de farklı görüşlerin toplumumuzu geliştirdiğini, bu gelişimle ilerleme kaydettiğimizi biliriz. Farklı fikirleriniz, özgür düşünceleriniz ve baskı altında hissetmeden yaptığınız çalışmalar ile toplumumuzu aydınlatmayı, demokrasi ve cumhuriyetimize katkı sunmayı sürdürmeniz dileğiyle… Düşünceler hürriyet ve bağımsızlıkla eşsiz bir değer kazanır, bu katkı geleceğimize taşımamız gereken en önemli miraslardan biridir.”

Toplantı sonunda Belediye Başkanı Özcan Işıklar, tüm gazetecileri temsilen Basın Konseyi Başkanı Türenç'e çiçek takdim etti.

Hazal BAŞARAN

YORUM YAP