Ahmet Yücegök

Hafta içi Silivri


Haftanın ilk günü Pazartesi…

Silivri Belediye Meclisinin Temmuz ayı çalışmasının ilk oturumu yapıldı…

Havanın sıcaklığı mı, yoksa Ramazan’ın etkisi mi bilinmez, toplantıya katılan Meclis üye sayısında epey eksik vardı…

En başta, Belediye Başkanı Özcan Işıklar yoktu. O nedenle, toplantıyı Melih Yıldız yönetti…

***

Bilindiği gibi, ayın ilk oturumunda gündemdeki maddelerin büyük çoğunluğu ilgili komisyonlara havale edilir…

Bu defa da öyle oldu…

***

Komisyonlar için genel olarak "her hangi bir işin meclisten çıkması istenmiyorsa komisyonlara havale edilir” derler… Ama bu yanlış bir değerlendirmedir… Tersine… İş Komisyonlarda görülür…

Çünkü… Konu Komisyonlarda görüşülürken, Belediyenin teknik elemanları dışında, komisyonların dışarıdan destek alma şansları da var...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel kurulunun çalışmalarını televizyonlardan izliyoruz, seyrediyoruz…

Herhangi bir yasa teklifi görüşülürken Meclis içinde kaç kişi oluyor, görüyoruz…

Ayrıca… Eğri oturup doğru konuşalım… TBMM çalışmaları sırasında Meclis içinde olanlar da, genel siyaset üzerinden daha çok "vitrine” oynarlar…

Kısaca… "Bütün İş komisyonlarda” diyebiliriz…

***

Gündemde ki konular, ilgili komisyonlardan, bitmiş halde Genel Kurul salonuna gelir…

Ve… Nadiren… Önergelerle, özüne dokunmadan ilaveler ve kısaltmalar yapılıyor...

***

Silivri Belediye Meclisi de, diğer Belediyeler de, TBMM’nin çalışmalarından farklı çalışmaz…

O nedenle…

Pazartesi günü bir iki "rutin” madde dışında diğerlerinin komisyonlara havalesi yapıldı…

Yalnız…

Bir ara Meclis üyesi Rıfat Kutlu muhalefet adına söz aldı…

Biraz acemilikten, biraz da "bak muhalefetin de sesi çıkıyor” mealinde görüntü vermek amacıyla yapılan bir konuşma oldu… Öyle olunca da… İktidar kanadından "kontratak” geldi… Meclis Başkanı araya girdi ve konu kapandı…

***

Cuma günü… Ve ikinci oturum… Başkan… AKP’nin talebine göre, toplantı saatini 11.00’e aldı…

Her zaman olduğundan farklı saatte toplanıldığı için olsa gerek, izleyici sıraları boştu…

Başkan, yeterli çoğunluğu bulunduğunu söyleyerek toplantıyı açtı ve çalışma başladı…

Gündemdeki, mali konular dışında gündem maddeleri, oy birliği ile geçti… TAVAK Üniversitesi için Gümüşyaka’da yapılan tahsisin iptali ve Aydın Üniversitesine tahsisi Eylül ayına bırakıldığına dair Komisyon Raporu oy birliği ile geçti. Ne var ki, bu madde ile ilgili olarak muhalefet adına Rıfat Kutlu söz aldı. Eleştiri mi, destek mi olduğu pek anlaşılamayan, uzun bir giriş yaptı. Bu arada konuyu biraz da dağıttı. Eh, öyle olunca da başkanın müdahalesi gecikmedi. Ve, ilgili madde oy birliği, mali konularla ilgili maddeler ise "oy çokluğu” ile geçti…

Ağustos ayında meclis tatilde olacak, o nedenle Başkan, Eylül ayında buluşmak dileği ile toplantıyı sonlandırdı… Silivri’de durum bu!

ANLAMAK ZOR

Konumuz "Kaçak İnşaatlar”… İmar alanı içinde olanı var, Hazine arazisi üzerine yapılanı var. İmar planı içinde olup Belediye’den izin almamış olanı var. Ki, bunu pek anlayamıyorum, burada kabul edilebilir tek neden "parasızlık” olmalı...

***

"Kaçak İnşaat” denince ilk akla gelen, Akören Mahallemizde rastladığımız "kaçak yapılar” meselesi, dün olduğu gibi bu gün de Silivri gündemini meşgul etmeye devam ediyor… Uzun zamandır iyi biliyorum ki, bu konu, genellikle mahallenin yerlilerini aşan bir konu…

Mahalle dışından bazı emlak ve inşaat şirketleri, vatandaştan aldığı tarlayı kâğıt üstünde kağıt üstünde, parsellemiş, satıyor…

Oysa orası İmar Planı dışında, dolayısıyla oraya parsel yapma izni verilmez. Ama ilgili şirket kağıt üstünde parsellemiş, (100) dönümlük tarlayı, birer dönüm şeklinde, 100/1 hisse olarak kişilere satmış. Kişi de "ucuz" ve "doğal güzelliğine” kapılıp almış. İçine de şöyle veya böyle bir yapı kondurmuş. Taa ki, birinin şikâyetine kadar. Sonra, zabıtanın yerine gidip gördükten sonra tutmuş olduğu tutak ve ardından Büyük Şehir veya İlçe Belediyesi ekiplerince yapılan yıkım…

***

Sonra… Yıkım kararı ve ceza için siyasileri, aracı sokmaya uğraşmalar…

Tesadüfen, rastladığım bir kaçı ile görüştüm "neden aldınız, neden inşaat yaptınız, buraların imarı yok bilmiyor musunuz?” dedim…

Cevap… "Fiyatı çok düşük, o fiyata başka yerde arsa bulma imkânı yok. Ayrıca, etrafında ki, parsellerde birçok yapılmış bina var, onlara ne olursa bize de o olur, diye düşüncem” dedi…

Öyleyse… Yapılacak bir şey yok dedim…

De… Aslında, burada olay ticari görünse bile, bana bir nevi dolandırıcılık gibi geliyor…

***

Bir başka (Köyde) Mahallemizde…

1989 Yılında Bulgaristan’dan ülkemize göç edenlerden bazıları, orman köylerinde "tapu” olmadığını bile, bile (10) kişi birleşmiş (10) dönümlük bir tarla almış. Tarlayı kendi aralarında (1)’er dönüm paylaşmışlar. Sonra, paylaştıkları bu yerlere birer de konteynır koymuşlar. Ki, yasaya göre o da izinsiz olmazmış. O yüzden İBB ekipleri yıkmış… Lakin… Burada ticari bir durum yok…

Sonuçta sığınacak bir yer… Tamam… Şehrin içinde Konteynır olmaz…

Tamam da… Dağın başında ki tarla da neden olmaz?

Anlamak zor…

EKMELEDDİN İHSANOĞLU

Sayın Başbakan, Sayın AKP Genel Başkanı ve AKP’nin Cumhurbaşkaı adayı meydanlarda atıp tutuyor. Bir sürü vaatlerde bulunuyor. Oysa Cumhurbaşkanlığı Makamı Anayasal bir kurum, neyi yapıp yapmayacağı da Anayasa’da gayet net açıklanmış. Ve yine ayni Anayasa’da, seçilenin yemin ederek göreve başlayacağı yazılı… O yemini etme nedeni de, kişi yarın kıvırmasın ve görevi dışında başka işlere burnunu sokmasın diye…

Ve… Anayasa gereği… Hiç kimse yemine sadık kalmayınca "Efendim ben yemini ederken ayağımı kaldırmıştım” diyemez…

***

Şimdi… Düşünebiliyor musunuz?

Sayın, Ekmeledin İhsanoğlu Cumhurbaşkanı seçilmiş, Başbakan da R.Tayyip Erdoğan sabahında "Başbakan bu gün kimi düşman ilan etti” diye düşünmeden güne başlıyoruz…

Huzurlu bir gün için bile Ekmeleddin İhsanoğlu’nu desteklemek gerekmez mi?

***

Diyelim ki… Sayın, Ekmeleddin İhsanoğlu Cumhurbaşkanı seçildi…

(56) İslam Ülkesinin üye olduğu örgütü yönetmiş biri Cumhurbaşkanımız, Irak, İran, Suriye ve Mısır’la sorun çözüm yoluna girdi. Kanlı bıçaklı olduğumuz komşularımızla bir anda görüşmeler başladı. Sınırla kontrol altına alındı. Alış verişler başladı. Kaçakçılık ve terör ortadan kalktı. Bu nede demektir?

Sırf bunu için bile Ekmeledin İhsanoğlu’nu desteklemek gerekmez mi?

***

"Kazanırsam yeni Türkiye’nin başlangıcı” olacak diyen birine karşılık "merak etmeyin, adalet işleyecek, hukuk işleyecek, herkes hukuk önünde eşit olacak, kimsenin günlük yaşamına müdahale edilmeyecek, kimsenin giyimine kuşamına, kaç çocuk doğuracağına, inancına, inanmadıklarına” kısaca "yasakların yasaklanacağını” düşünüp sırf bu nedenden dolayı huzur veren birini aramaz mı insan? Başka hiçbir neden olmasa bile yalnızca bu nedenlerden ötürü Ekmeleddin İhsanoğlu’na güç vermek gerekmez mi?

***

Siyasetle ilgilenen ilgilenmeyen herkese sesleniyorum…

Ekmelettin İhsanoğlu’na değişik noktalardan baktığınızda, şu veya bu nedenden dolayı çekinceleriniz olabilir. Yeteri kadar tanımadığınız için, içinize sinmeyen yanı olabilir…

Ama… Lütfen… Bu seçimi ıskalamayın!

Geçen hafta bu köşe de "iki şaraptan hangisi kötü” diye sorulduğunda, yalnızca birini içen, bundan kötüsü olmaz diyerek, diğerini tatmadan "o daha iyi” demesi gibi bir şey karşı karşıya kaldığımız durum.

SORUYORUM

Başbakanımız… AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı…

Ve… AKP’nin Genel Başkanı R.T.Erdoğan…

Meydanlarda (hangi bütçe ile yapacaksa) "yol, köprü yapacağım” diyor…

Ayrıca… Tarafsız olmayacağını, söylüyor… Laflara bakar mısınız? Yahu…

Devlet kim? Millet kim? Sen kimsin? Ve… Şu an Devleti yöneten kim?

Evet… Lütfen söyler misin? Kimsin sen?

MERAK BU YA…

Spor denince aklıma futboldan başkası gelmez. Onunla da, seyretmekten öte, hiç ilgilenmedim desem yeridir… Özgür Kurt’la ilgili haberlere takıldı kafam…

Kulüp başkanını rahatsız etmemek için telefon da etmedim…

O nedenle… Konuyu köşeye aldım… Amacım, eleştirme veya suçlamak değil, bilgi edinmek…

***

Özgür Kurt’un oynadığı çok az maçı izledim. Oyunu hakkında başkalarından edindiğim değerlendirmeler kadar bilgi sahibiyim… Ama… Özgür Kurt’un babasını, hatta sülalesini çok iyi tanırım…

O yüzden… Merak ettim…

VEFA İFTARI

Silivri’de AKP’nin sahiplendiği bir yemek adı "Vefa Yemeği”…

"Vefa” için Siyasetçiler… "İstanbul’da bir semt adı” der…

Şayet… Öyle değilse… Kime ve kimlere vefa?

***

İlk önce şunu sorayım… Beyler… Bu yemeğin parasını kim ödüyor?

Yani… İBB’ mi? Yoksa… Silivri AKP mi?

Açıklığa kavuştuktan sonra da söyleyeceklerimi söylemek istiyorum.

Ha… Diyorsanız ki, bu yemeği AKP düzenliyor, dolayısıyla davetliler de, eski ve yeni, kendi üyelerimiz ve yöneticilerimiz. Sorun yok… Kimse karışmaz.

Konuşmacıların siyaset üzerine laf etmelerine de kimse karışmaz…

***

Şayet… AKP’nin kendi üyeleri içinden Partiye Hizmeti geçmişler adına veriliyorsa bu "Vefa Yemekleri” durum farklı… Fotoğrafa bakıyorum…

Orada… Devlet memuru Müdürleri görüyorum…

GÖZLERİ KAPALI

Kelaynak Kuşlarını Koruma Derneği Başkanlığı’na bile aday olurken bir Parti İlçe Başkanıysan eğer istifa et deniyor… AKP Genel Başkanı ve Başbakan…

Ve… Ayni zamanda Cumhurbaşkanı adayı…

Bir koltukta (3) karpuz… Nasıl iş? Anlamakta zorlanıyor insan…

Efendim "Yasada Başbakan istifa eder diye, hiçbir yerde yazmıyormuş”…

Aslında… Yazıyor da… Varsayalım ki yazmıyor… Bu durum adil mi?

İçine siniyor mu?

***

Hafta içinde… Televizyonda "Tayyipgillerden iki adet gazeteci” kılıklı kişinin "papağan” gibi bu yarışı "meşru” olduğunu hem de "gayet pişkin bir şekilde sırıtarak” yapmış oldukları savunmaları izledim…

Programa katılan (4) kişiden ikisi, kurulu bebek gibi "yeni Türkiye, yeni bir dünya, yeni durum, geçmişin tümü berbat, Recep Tayyip Erdoğan bu yeni sürecin mimarı, eskiden kurtulmak için "yeni bir kurtuluş savaşı” veren bir kahraman…

Gazeteci kılıklı ikilinin verdikleri örnekler Osmanlıdan…

Ve söylediklerine kendilerinin de inandığına, ben inanmıyorum…

Kısaca… Gözleri kapalı, görevlerini yapıyorlar…

YOKLUK VE MÜCADELE

Her hafta bu köşede TAPUSUZ KÖYLER ve ECRİMİSİL meselesi ile işgal eden dünün orman Köyü bu günün mahalleleri bu hafta başka bir mesele ile karşınızda…

Silivri’nin mahrumiyet Bölgesindeki bu mahallelerimiz en başta geleni Danamandra, Sayalar, Çayırdere… Ve, Mahallede yaşayan insan sayısı azalmış olsa da Bekirli’yi de bunlara dahil edebiliriz…

Haberi, geçtiğimiz hafta gazetemizde okudum…

"Danamandra Mahallemizin gençleri Çatalca’va bağlı Ormanlı Mahallesi Turnuvasına katılmış bu yılın şampiyonu” olmuş…

Bence… Kutlamayı hak ediyorlar…

BENDEN SÖYLEMESİ

İlk önce şunu söyleyeyim…

Kamu da çalışan herkes bir Partinin değil. Hükümetin de değil, Devletin memurudur…

Ve… Her kamu çalışanı bunu böyle bilir, bilmiyorsa bile, öğrenecek çünkü bilmesi gerekir…

Ha… İstisnası yok mu? Devletin Memuru gibi değil de, Hükümetin Memuru, hatta "Partinin Memuru” gibi davrananı yok mu? Gayet tabii ki var…

***

Silivri TOKİ Anodolu Lisesi Müdürü görevinde iken, kapı, kapı dolaşarak Çanakkale, Biga İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak tayinini çıkartan Erdal Aslan diye biri, sosyal medya aracılığı ile önceki İlçe Milli Eğitim Müdürü S İkram Kayapınar tayini için "Zaten yeteri kadar bizden değildi” diyor…

Düşünebiliyor musunuz? Bu adam şu an Biga İlçe Milli Eğitim Müdürü…

Buradan… Bu kişinin orada, bir gün bile o görevde, kalmasının sakıncalarını düşünün, desem yanlış mı söylemiş olurum?

***

Unutmadan… Eski İlçe Milli Eğitim Müdürü İkram Kayapınar’ın tayini sonrasında yerine gelen Ahmet Ay beyefendi için de pekiyi şeyler söylenmiyor…

Mesela… "Silivri Belediye Başkanlığının vermiş olduğu uğurlama yemeğine davetli olmasına rağmen, davete icabet etmemiş…”

Neden acaba? Haaa… Yanlış anlaşılmasın…

Gitmek zorunda değil…

Ama… Bu davranışlar "O Silivri İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden daha çok AKP’nin Müdürü” olacak ön yargılarını güçlendirir… Benden söylemesi…

İSTER İNAN / İSTER İNANMA

"Güneş ışığı en iyi dezenfektandır. Yani, açık ve şeffaf bir süreç ne olursa olsun temizdir.”

(Brenda Smith-Amerikalı Hukuçu Aktivist)

TARİHTEN BİR YAPRAK

Hepimizin yakından tanıdığı Hitler tek başına iktidara gelebilmek için aklına ne gelirse yapıyormuş. En son olarak, vergi almadığı fakir mahallelerde oturanların cebine para da koymaya başlamış. Ardından yapılan seçimlerde %60 oy almış. Sonra, artık oy alacak tabanları kalmamış olan Komünist Parti ve Sosyalist Parti’yi kapatmış…

HERKES BİLDİĞİ İŞİ YAPMALI

Olayımız Silivri’de geçiyor…

Kapısı ve vitrinleri Uğur Mumcu Meydanı’na bakan Çarşının en güzel yerinde faaliyette olan bir kuyumcu dükkânı bu… Her sabah önünden geçtiğim bir dükkân, her sabah belli saatte açılır. Çoğu sabah koca çınarın altında biriken kuşlara yem atarken selamlaşırız. Son birkaç gündür kepenklerini açmadı "camında cenazedeyim” yazısını ben görmedim ama gören var. Sonra ki günlerde yine açılmayınca herkes gibi ben de merak ettim. Komşularından bazılarına "Ne oldu bunlara?” dedim. Aldığım cevap beni şaşırttı. Tabelasında "Kuyumcu”, vitrini "Kuyumcu” gibi olsa da, etraftan faiz karşılığı para topluyormuş. Tıpkı Bankalar gibi… Her ay sonunda da faizlerini peşin olarak ödüyormuş. Ve söylenene göre faiz Bankaların verdiğinden kat, kat fazlaymış. Birçok kişi, bu yüksek faizden dolayı parasını buraya yatırmış ve düzenli faizlerini alıyormuş. Parasını ve altınını buraya yatıranların sayısını pek bilen yok. Lakin birkaç isim söylediler. Ki, o kişilerin parasını almak maharet işidir…

Neyse… Kuyumculuk ayrı… Bankacılık ayrı… Herkes bildiği işi yapmalı…

***

Sonuç olarak… Üzülmenin anlamı yok, Silivri’de buna benzer olaylar yaşadık, o nedenle, uzun sürmez yakında dönerler, diyorum…

BU DA BENDEN…

"Üzümü ye, bağını da sor.”

YORUM YAP