Ahmet Yücegök

SİLİVRİ'DE SEÇİM - 2 HAZİRAN SALI

Siyaset, bazı kesimlerce kötü bir şeymiş gibi gösterilmek isteniyor.
Ama, insanoğlu var oldukça siyasette var  olacaktır.
Siyaset var oldukça da, siyasetçi olacaktır.
Siyasetçinin yeri de, temsili demokrasilerde,  genellikle, siyasi partilerdir.
Demokrasi kültürünün güçlü olduğu ve sınıfların kalın çizgilerle ayrı olduğu   toplumlarda   her siyasi  partinin tabanı bellidir.
Dolayısıyla,   her siyasi partinin seçim , çalışmalarında müracaat edeceği hedef kitle bellidir.  O nedenle, siyasi partiler kendi hedef kitlesinin dışına pek girmezler, müdahalede bulunmazlar. O nedenle de, bu ülkelerde siyaset  zevkle yapılır.
Bir de,   temsili demokrasiyi  benimsemiş ama henüz çok  demokrasi kültürünün çok taze olduğu  toplumlar vardır. Henüz  demokrasinin  ergenlik çağına varmadığı için  siyaset zordur ve  çok zahmetlidir.  Bu toplumlarda ,siyasetin zemini   kaygandır ve çok fazla  bezirgan siyasetçi üretmeye uygundur.
"Bezirgan siyasetçi  tipi” demek.
Her  türlü düzenbazlığı  meşru kabul eden tiptir.

***
Seçime. Az kaldı.
Ve, miting meydanlarında gördüklerimiz, bu güne kadar gördüklerimizden çok farklı.
Öyle ki.
Ekran başında haberleri izleyenlerin ezici çoğunluğunun şaşkınlıkla izlediği bir kampanya bu. Öyle  yürütülüyor. Bilhassa , iktidar partisi ve onun paralelinde Cumhurbaşkanımız  tarafından yürütülen çok berbat bir kampanya .
İnanabiliyor musunuz…
Tarafsızlık yemini etmiş bir Cumhurbaşkanımız her gün bir veya birkaç meydanda kelime oyunu yaparak AKP propagandası yapıyor.
Aslında.
Başbakana da yazık ediyor ya, neyse.

***
Dediğim gibi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan .
Oy devşirmek amacı ile meydanlarda ama yeni bir şey de söylemiyorlar. Onun yerine  toplumun kutsallarını parti bayrağı gibi meydanlarda  sallıyorlar. Her ikisi de, her gün.
Toplumda, ne kabul görmüş  değer varsa, onları siyaset malzemesi olarak kullanıyor.
Ve, o değerler üzerinden, muhalefete meydan okuyorlar.
Ve, hızlarını  alamıyorlar
Muhalefet kanadı tarafından, söylenmemiş bir çok lafı söylenmiş gibi dillendirip muhalefet temsilcilerini  meydanlarda  yuhalatıyor.
Muhalefet kanadı.
Her seçimden farklı olarak bu seçimde ilk defa,   iktidarın yapmış olduğu saldırılara karşı, laf yetiştirmiyor. Ve, ilk defa bu ölçekte, toplumun sorunlarını başa almış, gelecekte ne yapacaklarını  anlatma çabasında.

***        
Evet.
Seçime çok az kaldı.
Meydanlardan seçim sonucunun  ne olacağını tahmin etmek çok güç.
Her parti mitinginde  inanılmaz kalabalıklar görüyoruz.
Şu kadarını söyleyeyim!
Her partini mitingine gelenler farklı insanlarsa eğer, inanın,  meydanlara toplanan kalabalıkların toplamı, o ilin nüfusundan fazladır.
Ha, olaya böyle bakarak "vatandaş birilerini aldatıyor ama hangilerini belli değil” diyemeyiz. Çok, çok "vatandaş her partinin davetini çevirmiyor” diyebiliriz.
Veya Meydanları dolduran kalabalıkların, yevmiye karşılığı, başka illerden otobüslerle taşınan topluluklar, diyebiliriz.

BİR BİLENDEN   
İki tip siyasetçi vardır.
Biri.
"Ben güçlenirsem parti güçlenir, ben varsam parti var” der.
Diğeri.
"Mezarlıklar vazgeçilemeyenlerle dolu "lafına uygun olarak” parti güçlenirse ben de güçlenirim” der.
Bence.
İkincisi desteklenmeli.
                                           
ÖNEMİNE BİNAEN
Silivri Belediye Meclisi üyesi Lütfü Vardar’ın  AKP’den Gümüşyaka’daki istifa  olayının ardından  Partiden istifalar  hız kesmeden devam ediyormuş.
"Eee, ne olmuş yani, altı üstü bir kişi giderse gitsin, ne olur yani” demeyin.
Şekilde görüldüğü gibi .
Çok şeyler oluyor.
İnanın.
Benden söylemesi.
 
KAYNAK MESELESİ  
Koskoca Cumhurbaşkanı.
Koskoca Başbakan.
Gözlerimizin içine bakarak AKP adına oy devşirmek  için meydanlarda.
Meydan mitinglerinin maliyetini hepimiz biliyoruz.
Bu maliyetlerin. Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun cebinden karşılanmadığının da farkındayız.
Ve Cumhurbaşkanının  bir Partinin "Eş  Başkanı” olmadığını da biliyorum ve  bu seçimle ne ilgisi olduğunu  anlamaya çalışıyorum
Ve Kimi yerlerden gönderilen "TAMİMLERLE” ve  kimi, Devlet Memurlarının  AMİRLERİ tarafından  meydanlara "davet edilmekte” olduğunu da çok iyi biliyorum..
Kimi mitinglerde de.
Yevmiye ödenerek otobüslerin doldurulduğunun da farkındayız.
Emeğe saygılıyım da.
Ya.
Paralar!  
Onların kaynağı!

HAKKIMIZ DEĞİL Mİ?
Silivri İlçe Milli Eğitim  Müdürü.
Tek.
Meziyeti.
Eğitim Bir Sen üyesi olmak.
Ondan öçte.
Geldiği günden bu güne dek, eğitimle ilgili olarak, olumlu denebilecek, tek bir eylemini görmedim, duymadım.
Ama.
Duymak istiyorum.
Çünkü.
Bu benim hakkım.

GEÇMİŞE SAYGI
Başı sıkıştıkça eski defterleri karıştırıyor.
Yetinmiyor.
"OY  DEVŞİRMEK” için  belli hassas noktalara tırmalıyor.
Geçmişte ,kırılgan ne kadar olay varsa hepsini kaşıyıp duruyor.
 Yetmezse.
 TEK PARTİ dönemine gidiyor.
 Hatta.
 OSMANLI dönemine bile.

***
Bir gün geliyor.
"sanki görüşen o değilmiş gibi "çözüm süreci” görüşmelerine atıfta bulunarak HDP’yi suçluyor.
Bir başka gün.
1960’lı yıllara gidip sanki "Demokrat Parti” mirasçısı gibi "timsah gözyaşı” dökmekte.
Sıkılmadan 12 Eylül mağdurlarının cenazelerine göz yaşa döküyormuş gibi gözünden yaş geliyormuş gibi rol kesmekte. Tıpkı, yalan söylemenin GÜNAH  olduğunu bildikleri halde haram ve israfın haram olduğunu bilmelerine rağmen yaptıkları gibi.   

ÇÖZÜM SÜRECİ  
Görülmüş şey değil.
Bu ne  yüzsüzlük böyle!
(13) yıl olmuş bir satırlık bir meseleyi çözmemiş bir iktidarın uzantıları, hala salına salına ortalıkta dolaşıyor.
Yetmiyor "destek” istiyor.
Pes ki pes.

***
Tarlasının, arsasının, bahçesinin tapusunu alamamış, ECRİMİSİL meselesinden bunalmış olan dostlara burada  sesleniyorum.
Yapmayın!
Etmeyin!
Eylemeyin!
Lütfen…
Bakın!
Tekrar ediyorum.
Yanlış anlaşılmasın.
Her hangi bir  partiye "oy verin” demiyorum.
Ya da.
Herhangi bir partiye   destek olmanızı talep etmiyorum.
Gayet tarafsız biçimde.
Tıpkı.
Cumhurbaşkanımızın meydanlarda söylediği  gibi. "AKP’ye vermeyin” diyorum, o kadar.
Ha. Gerekçem de belli.
Çünkü. Bu parti.
Tam (13) yıldır TEK BAŞINA iktidarda .
Yani.
Elini tutan yok.
Engel olan yok.
O kadar ki.
Bir gecede "YÜZLERCE”  yasa yaptı.
"YÜZLERCE” yasada değişiklik yaptı.
Ama.
Her hafta bu köşede dile getirdiğim  TAPU ve ECRİMİSİL  meselesini çözmedi.
Bakın.
"Çözemedi”  demiyorum.
"Çözmedi.”
Ben çözülsün istiyorum.

UNUTTURAMADIKLARINDAN
AKP (13) yıldır İktidarda.
• Avrupa Birliği görüşmelerinde "tamam” dendi Ankara’da havai fişeklerle kutlamalar yapıldıydı,  o mesele ne oldu?
• Mavi Marmara gemisinin Gazze’ye gidişine izin verildi, İsrail’in girişimi ile (9) kişi hayatını kaybetti. Zamanın Başbakanı olan bu günün Cumhurbaşkanı Gazze’ye gidecekti. Gitti mi,gitmedi mi? Ne oldu o mesele?
• ABD ile  Büyükelçilik meselesinde " tavır koyan bu günkü Cumhurbaşkanı, sonrasında  neden  geri adım attı?
• Yine, zamanın Başbakanı ve bu günün Cumhurbaşkanı "Kürt  Sorunu” meselesini  "çözme” konusunda, yapılan kesin konuşmaların sonucu ne oldu? Sorun çözüldü mü? Yoksa, ortada mı?
• Libya meselesinde ilk önce "Nato’nun orada ne işi var” diyen  Başbakanımız, neden sonrasında   Kaddafi’yi  öldürenlerin en önüne geçti.
• 17-25 Aralık, "ayakkabı kutuları, para kasaları, paralar” o mesele kapandı mı? Kapandıysa paralar ne oldu?
• Kumpas meselesi vardı "o ne oldu ?” Olay kapandı mı? Kumpastan içerde yıllarca yatmış olanların zararı ne oldu? Ne yani, bu olayda iktidar sorumluluğu yok mu? Yoksa, kim sorumlu? ve o mesele ne oldu?
• Gülen Cemaatinin yapmış oldukları etkinliklerde "iktidar adına yapılan konuşmalar” ve konuşanlar konusunda ne düşünülüyor? ABD’ye yapılan ziyaretler konusu kapandı mı?  Gidip gelenler için disiplin konu edildi mi?
• 17-25 Aralık Ülke Tarihinin görmüş olduğu "iktidarın devleti” soyma görüntüleri kapatıldı mı?  Ayakkabı kutusunda ve yatak odalarından çıkan  paralar ne oldu?
• Cumhurbaşkanı yemini nasıl bir şey ki üzerinden atlandı. Yeminin üzerinden atlanmak Anayasa sucu sayılır mı, yoksa "isteyenin” uymayabileceği kurallardan mı? Hükümetin bu konuda sorumluluğu yok mu? Ne dersiniz?

YORUM YAP