Sevginar Sali

Seyyar savaşı!

Yaz sezonu hazırlıkları yavaş yavaş başladı. Hava sıcaklığı mevsim normallerinin üzerinde seyrederken, insanlar da güneşi görür görmez sahile akın etmeye başladı. Sahil bandı halkın rahat hareket etmesi, yürüyüş yapması üzerine tasarlanmış bir alan diye düşünüyorum. Ama her el arabasını kapan, kamyonetinin arka tarafına Hal'den meyve, sebze, balık yükleyerek satışa çıkarsa sıkıntı her yönüyle başlıyor. Şöyle ki; kaldırımda, yol üstünde faaliyet gösteren seyyar satıcılar, dükkân kirası, vergi kaydı, ruhsat, tabela ve bilimim vergi gibi masrafa katlanarak ticaret yapmaya çalışan, işyeri sahiplerine karşı boylarını aşan bir haksız rekabet mevzusunu çıkartıyor. ‘Aman dükkân açacak parası olsa kim seyyar satıcılık yapar? Dokunulmasın garibanlara…' diyenleri de anlarım ama halkın hakkını gasp eden, yerel yönetim unsurlarına yeri gelince posta koyabilen, kural tanımayana ‘gariban'dan önce bir şeyler söylemek ihtiyacımız doğacak korkarım…
Bir esnaf anlatıyor; “Gün içerisinde zabıtayı 9 defa aradım, 10. sunda vardiya değişmişti artık. Zabıta geldiği gibi gidiyor kamyonetinin arkasında meyve satan seyyar satıcı, onların ardından 10 dakika sonra aynı noktada satışa devam ediyor…” Seyyar satışların önlenmesi için kimi noktalarda; özellikle trafik yoğunluğunun olduğu bölge ve saatlerinde nöbetçi zabıtaların durduğunu fark etmişsinizdir. Zabıta kuralları işletmek, seyyar satıcı da çiğnemek için nöbet tutuyor! Buna kalıcı ve kesin müdahale mutlaka olmalı.
Bir de şu sorun var; vatandaş şikâyet ediyor, zabıta işlem yapıyor seyyar satıcı belediye başkanı veya bir başkan yardımcısını arıyor ve el konulan terazisi veya ürünleri geri iade ediliyor… Dert ne olabilir? Seçimle belirlenen yerel yönetim varsayalım, oy kaygısı… Şikâyet eden vatandaşın oyu yok mu? Ya tüm yasal zorunluluklarını yerine getirerek dükkân açanların?
Belediye adına yasa ve yönetmelikleri uygulayan ve sonra yaptığı işlemin hükümsüz kılındığını izlemek zorunda kalan belediye çalışanının/zabıtanın peki?
Belediyenin önünde veya herhangi bir biriminde bağırıp çağırdığı gibi kaymakamlık veya emniyetin önünde kimse kolay kolay cesaret edip tepkisini, nezaket sınırlarını aşan ölçüde, gösterebilir mi? Gösterdiğine çok şahit olmuyoruz çünkü onlarda oy kaygısıyla vatandaş karşısında kuralları görmezden gelme geleneği gelişmemiş. Belediye başkanımız; şu anki ve ondan öncekiler tarafından da sergilendiğine şahit olduğumuz kimi fevri durumlar var ya… İşte onlar bu iyi niyetle, oy kaygısıyla sağlanan iltimasların sonucunda gelen düzensizlik, saygısızlığın sonucu…
Uzun lafın kısası sahilimizi, yollarımızı, kaldırımlarımızı seyyar satıcılara istila ettirmeyin, işini kuralına göre yapan esnafı, vazife yapmakla yetkilendirdiğiniz kişileri hukuksuz iltimaslara ezdirmeyin… Üç kişi adına oy kaygısıyla yaptığınız düzenleme binlerce insanın tepkisine neden olmakta. Nasıl bir düzen gelir bilmiyorum ama mevcut olanın suyu çıkmış kabul edin.
Başkan Yardımcımız Bora Balcıoğlu'nun esnaflıktan gelişini takdir ediyorum, insani duygularının benim gibi düşünenlerden çok gelişmiş olmasına da saygı duyuyorum amaaaaaa yerel yöneticiler herkesin çıkarlarını hak, hukuk ve adalet çerçevesinde, eşit biçimde gözetmek zorunda. Özellikle bir seyyar satıcının ismi konusundaki şikâyeti yazmama gerek yok sanıyorum çünkü herkesçe biliniyor. Kamu kurumlarını yanlış siyasi hesaplar uğuruna ezdirmeyin, tüm sorumluluklarını yerine getirerek ayakta durmaya, en iyi şekilde hizmet vermeye çalışan esnafınızı küstürmeyin.

YORUM YAP