“Savaşa devam gevşemek yok”

“Savaşa devam gevşemek yok”

27.04.2013 10:41:49

Ak Parti Silivri İlçe Başkanlığı 19 Nisan Cuma akşamı TV 24 Genel Yayın Yönetmeni ve Star gazetesi köşe yazarı Yiğit Bulut’u parti merkezinde konuk etti. İstanbul Milletvekili Gülay Dalyan’ın da katıldığı programı İlçe Başkanı Metin Karakaş’ın yurt dışında olması nedeniyle Başkan Vekili Dilek Demiral yönetti.

DEMİRAL: LİDERİMİZİN CESARETİYLE ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI
Açılış konuşmasını gerçekleştiren Demiral, birlik beraberlik mesajları verdiği sözlerinde şunları kaydetti: "Hepinizin bildiği gibi Türkiye için çok önemli bir sürecin içindeyiz. Bu süreç hepimiz için çok önemli bir fırsat. Sürecin başlangıcı ve şu anda yaşanılan sıkıntılar Allah’ın izniyle güzel güzel günlerin habercisi bana göre. Çok acılar çektik millet olarak anneler çok ağladı, koskoca bir millet aynı anda şehit haberleriyle sarsıldık. Anneler evlatlarını askere gönderirken canlarından can kopardılar. Küçük bir yer olmasına karşın Silivri’de bile birçok şehit ailesi var. Zaman zaman ziyaret ediyoruz, onların dertleriyle dertleniyoruz, hissettiklerini anlamaya çalışıyoruz. Tüm bunlara rağmen Allah’a hamdolsun ki liderimizin cesaretiyle adımlar atıldı. Ve oyunlar bozulmaya başlandı. Kanla beslenenler de şimdi huzursuz. Bizim üzerimize düşen bu süreci çok doğru anlatmak, hepimiz sahadayız. Bu yolda yapılacak her şey hepimiz için kutsal olacak ve bir tarih yazılacak.”

BULUT: TÜRKİYE BU GÜNLERE KOLAY GELMEDİ
Demiral’ın ardından söz alan TV 24 Genel Yayın Yönetmeni ve Star gazetesi köşe yazarı Yiğit Bulut, ülke gündemini değerlendirdi, Türkiye’nin başından geçen olayları farklı bakış açısıyla yansıttı. Başkanlık sistemine geçmenin gerekli olduğunu da vurgulayan Bulut, Silivri’de gördüğünün Ak Parti’nin en büyük ve iyi teşkilat binası olduğu belirtti. Seçimlerde de iyi sonuçlar alabilme temennisinde bulunan Bulut şunları kaydetti: "Gençler geçmişi çok iyi bilmedikleri için Türkiye’nin nereden nereye geldiğini çok doğru analiz edemiyorlar. Bakıyorlar ki faiz 5,5 halbuki faiz hep 5,5 değildi Türkiye’de. Bakıyorlar kaos yok, her şey düzenli bir şekilde ilerliyor. Kazanımlar var, Türkiye belli bir noktaya gelmiş, 750 milyar dolar GSMH var. Bu rakam Birleşik Arap Emirlikleri’nin 2,5 katıdır. Petrol ve gaz olmadan; bu çok önemli. Suudi Arabistan’ın 2 katıdır. Gençler sanıyorlar ki her şey böyleydi. Ama Türkiye bu günlere kolay gelmedi. Türkiye’de neler yıkıldı? Türkiye’de son 10 yılda neler yapıldı? 1999, 2001, 2003’ten 2013’a kadar gelirken neleri atlayarak geldi bunu çok iyi anlamak lazım.

"ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜNDEN SONRA TÜRKİYE BAĞIMSIZLIĞINI YİTİRMEYE BAŞLADI”
Her şeyden önce şunu söyleyeyim; Türkiye’nin 2 dönemi var, birincisi 1946’daki Recep Peker hükümetinin yaptığı devalüasyonla başlayan 2003’te Süleymaniye’de başımıza çuval geçirilmesiyle biten birinci dönem, 2003’te başlayan 2013’e kadar devam eden ikinci dönem. Şimdi bu birinci dönemi çok iyi analiz etmek lazım. Birinci döneme baktığımız zaman gördüğümüz çok önemli detaylar var. Türkiye nasıl bir ülkeydi? 1946’da bağımsızlığını tamamen kaybetmiş, dış yerleşik odaklar ve onların içerideki uzantıları tarafından yüzde yüz kontrol edilir hale gelmiş ve vatandaşın sistemden ayrıldığı, ötekileştirildiği, içerideki yerleşik düzenin her şeye hakim olduğu ve Türkiye’nin varlıklarının da onda birinin vatandaşa, onda dokuzunun da o yerleşik düzene aktarıldığı bir yapıya Türkiye haizdi 2003’ten önce. Sistem nasıl çalışıyordu?
Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye yavaş yavaş bağımsızlığını kaybetmeye başladı, özellikle 1940’larda attığı adımlar, anlaşmalar Türkiye’yi bu yöne doğru itti, 1946’da Türkiye tam olarak 1945’te kurulan İMF, Dünya Bankası, NATO, BM dörtlüsünün istediği noktaya geldi. Ve 1946’dan sonraki süreçte içerde dışarıdan türetilen bir yerleşik düzen oluşturuldu. Nasıl oluşturuldu? İçeride burjuvayı yaratmak için bir montaj sanayiyi kurdular, o montaj sanayinin içerideki çıktısıyla içeride bir burjuva sınıfı yarattılar. Bu burjuva sınıfı kendi medyasını ve kendi bankacılık sistemini kurdu. Ve Türkiye 1946’dan 2003’e kadar yaratılan yerleşik burjuvazi, burjuvazinin türettiği medya ve burjuvaziye bağlı finans sisteminin üçgeni içerisinde sürekli o köşeye çarptı, bu köşeye çarptı gitti geldi. Ne zaman ki Türkiye bu üçgenin dışına çıktı askeri darbeler oldu.

"MENDERES’İN TEK SUÇU YERLEŞİK DÜZENİN DIŞINA ÇIKMASIYDI”
1960 darbesinde Menderes’in suçu neydi? Tek bir suçu vardı; Ruslarla iş yapmak istemesi. Yok irticaydı, yok bölücülüktü bunların hepsi hikaye. Menderes’in tek suçu anlattığım yerleşik düzenin dışına çıkmasıydı. Denedi, küresel sistemin Türkiye’deki taşeronlarının istemediği işler yapmak istedi, Menderes’in kafasını kopardılar.
1980 darbesinin amaç neydi? Düşünen Türkiye’yi biçmek. 650 bin kişi tutuklandı, benim babam da milletvekiliydi. Sağcısı, solcusu, yukarıdan aşağıdan düşünen kim varsa yok ettiler. Bu 650 bin kişinin listesi dışarıdan geldi. Benim babamı götürdüler, bir saat sonra geldiler ODTÜ’de matematik dehası asistanını aldılar, götürdüler. 20 ay sonra geri geldi. Annesi nerede olduğunu hiç bilmedi ve delirdi sonra da öldü. Geldiği zaman ciğeri ve böbreğinde hasar vardı. Ama yılmadı bugün hala Türkiye’nin en büyük matematik beyni, ODTÜ’te profesör. Bunun gibi 650 bin kişi. Peki amaç ne? Amaç düşünmeyen apolitik, sadece tüketen bir topluma doğru Türkiye’yi itmek. Yok askeri darbe, yok düzeni kurmuş, Cumhuriyet’i laikleştirmiş, şeriatı bitirmiş falan hepsi bu işin kılıfı. Hep bu sistemle yönetildi Türkiye. Ne zaman birileri gelip yerleşik düzenin dışına çıkmak istedi onun kellesini götürdüler.

"ERGENEKON’UN BEYİN TAKIMINDAKİLER SİVİL”
Recep Tayyip Erdoğan’ı götürdüler Kırklareli cezaevine koydular. Ertesi gün Hürriyet gazetesi nasıl çıktı? ‘Artık muhtar bile olamaz’. Adamlardaki öngörüye bakın. ‘Bu adam bizim başımızı belaya sokar, bize biat etmez, ilerde başka şeyler yapar, biz bunu küçükken biçelim’. Ne yapalım? Tahrik edelim, içeri attıralım. Bu sistem hep böyle çalıştı. 1930’lardan 2003’e kadar hep böyleydi. Kimse bu yerleşik düzene karşı gelemedi. Bugün konuşuyoruz Ergenekon’u. 80 yaşında generalin hapse girmesinin hiçbir önemi yok. Çünkü o adam o Ergenekon’un beyin takımında değil. O beyin takımındakilerin hepsi sivil. Türkiye’nin bir numaralı generali sivildir. Dolayısıyla Ergenekon dediğiniz zaman bu tepedeki siviller kim? Bunları çok iyi analiz etmek lazım. Türkiye’nin en büyük sorunu Ergenekon da değil. Türkiye’nin en büyük sorunu finansal Ergenekon. Bu finansal Ergenekon nasıl çalışıyor bunu çok iyi anlamamız lazım.

"BAŞBAKAN’IN EN BÜYÜK BAŞARISI; FİNANSAL ERGENEKON’U DURDURMAK”
Ben siyaset konuşmam siyasetçi değilim. Ama Sayın Başbakan’ın en büyük başarısı finansal Ergenekon’u durdurmasıdır. Normal Ergenekon’dan çok daha tehlikelidir finansal Ergenekon. Çünkü bu damarınıza girer, kanınızı emer.
Başbakan’ın en büyük diğer başarısı İMF’yi tek başına ülkeden kovmasıdır. Bazıları diyor ki ‘biz de vardık’. Hayır ben şahidim Başbakan İMF’yi tek başına kovdu. 1876’da bu topraklara giren İMF, 2008’e kadar kanımızı emdi. Bugün Sayın Devlet Bahçeli çok milliyetçi olduğunu söylüyor, hiçbir Türk milliyetçisi Kemal Derviş’in önünde ceket iliklemez. Kemal Derviş, küresel emperyal sistemin Türkiye’ye gönderdiği mafyanın son tahsilatçısıdır. Kemal Derviş kendi bakanının kellesini aldı vura vura. Bu mu Türk milliyetçiliği?

"ŞİMDİ YAZSINLAR SÜRMANŞETTEN KÜFÜR MEKTUBU”
1992-2002, 10 yıllık süreç çok önemli. Türkiye’nin terziliğinin yapıldığı süreç. 92’de Turgut Özal dedi ki ‘Türkiye’nin Kürt gerçeği vardır, K. Irak’a bakmak gerekir, Türkiye Ortadoğu’nun lideri olabilir.’ Bu cümleyi söylemesinden sonra Hürriyet gazetesinin sahibi Simavi, gazetenin sür manşetinde Turgut Özal’a mektup yazdı. Ve şöyle diyordu mektubunda; ‘Sen bir mahlukatsın’ bunu söyleyen 4 tane matbaası olan bir adam ama Başbakan’a ve Cumhurbaşkanı’na küfür edecek gücü buluyor kendinde. Niye? Çünkü arkasında o yerleşik yapı var. 1993’te Özal, Uğur Mumcu, Adnan Kahveci gitti, Türkiye’de Kürt sorununu konuşalım diyen Eşref Bitlis’in Ankara’da -2’de buzlanıp uçağı düştü, 33 er Türkiye’nin petrol boru hatlarının keşif gezisi olduğu gün sivil minibüsle yola bırakıldı nedense ve şehit edildi. Madımak olayı, Başbağlar hepsini yan yana koyduğunuzda 180 gün içinde oldu bunlar. Sonra ne oldu? Özal gidince, Başbakan ve Cumhurbaşkanı değişti. Arkasından 1994 krizi geldi, Tansu Abla 90 günlü %50 net faizle hazine bonosu çıkardı. Ve o yerleşik düzen bütün varlığının yarısı kadar 90 günde para kazandı. Neyle? Tansu Abla’nın 90 günlü %50 faizli bonosuyla. Bugün yıllık faiz yüzde 5,5. Arkasından 94 krizi, 28 Şubat, 2001 ekonomik krizi, 2003’te Süleymaniye’de kafamıza çuvalı geçirdiler. Yani 93’te başlayan paketleme 2003’te bitti. Eğer o çuval tutsaydı, bugün Türkiye kesin bölünmüştü. Bir kişi o çuvalı yırttı.
Bütün zorluklar geçildi mi? Hayır daha tam yolun yarısı. Yerleşik düzen ‘koalisyon hükümeti’, ‘güçsüz başbakan’ sever. Şimdi yazsınlar sürmanşetten bir küfür mektubu hadi. Yazamazlar bu şu demek; devlet devlet oldu.

"BAŞBAKAN EKSİKLERİ ALLAH’IN VERDİKLERİYLE TAMAMLIYOR”
Başkanlık sistemi neden çok önemli? Çok açık söylemek gerekir, Recep Tayyip Erdoğan sistemin eksiklerini Allah’ın verdikleriyle tamamlıyor. Sistem bu kadar güçlü bir Başbakan yaratmaya müsait değil. Ama Recep Tayyip Erdoğan’dan da biz 20 yıl daha çalışmasını isteyemeyiz. Başkanlık sisteminin özelliği şu kim başbakan olursa olsun yüzde 50.01 ile seçilecek. Yani yerleşik düzene karşı yüzde 50 ile seçilmiş bir başkan. Sistem bu şekilde kalırsa çok büyük bir risk.

"YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ KURULUYOR”
Açılım süreci. Olaya sadece Türkiye Cumhuriyeti olarak bakmayın, 1900’lerin başında Osmanlı’nın yıkılmasıyla burada bir devlet biçildi. Ve o dönemde bu görev kimin üzerine düştüyse onlar bu görevi yaptı. Şimdi yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Ve 2000’lerin başında bölgedeki bütün sınırlar değişecek. Irak değişecek, yok çünkü öyle bir yer İngilizler zorla kurdular, cetvelle. Suriye değişecek, orta vadede İran değişecek. Türkiye’nin çevresindeki bütün sınırlar değişecek. Sadece Türkiye olarak düşünmeyin Amerika için de bütün bunlar geçerli. 3 tane büyük güç var, bir tanesi Amerika kıtası, AB yok olacak. İkinci büyük güç, Türkiye. Moskova, Orta Asya, Orta Doğu ve bu bölgenin periferisi, dört tarafı denizlerle çevrili büyük Türkiye. Dördüncü deniz Hazar Denizi.
Üçüncü büyük güç İran, Hindistan, Pakistan ve Japonya’ya doğru giden es kuşağı. Türkiye bugün bunu yaşıyor, bölgedeki diğer devletçiklerin Türkiye’ye eklenme arzusu.
Ben de Trakyalıyım, 10 sene içinde şunu göreceğiz Yunanistan bazı bölgelerin eklenmesi için Türkiye’ye başvuru yapabilir. Bulgaristan’ın bazı bölgeleri başvuru yapabilir, Kıbrıs tamamıyla katılmak isteyebilir. Kuzey Irak’ta referandum yapılacak ve Türkiye’ye katılma kararı çıkacak.

"GELDİĞİMİZ NOKTAYI KEŞKE MUHALEFET ANLASA”
Diyorlar ki Türkiye bölünüyor. Türkiye bölünemez Türkiye zaten bölünmüşün en küçük parçası. Daha fazla bölünemez. Bundan sonrası genleşme sürecidir. İçerideki yerleşik düzen son derece karşı niye? Onlar diyor ki ‘küçük olsun bizim olsun’. Bugün geldiğimiz noktayı muhalefet keşke anlasa. Devlet Bahçeli diyor ki ‘Biz çok milliyetçiyiz, günü geldiğinde vuracağız’ tavuk mu vuruyor? Ben ona şunu söylüyorum; Türk F 16’larının yazılımlarını 2008’e kadar İsrail yapıyordu. İsrail yaptığı zaman F 16 İsrail kimi isterse onu vurur. Başbakan 2008’de talimat verdi, proje daha yüzde yüz yeni bitti. Aselsan ve Tubitak tarafından hazırlandı. Bugün tamamıyla Türkiye’de yapılıyor. Ve onu yapan mühendis daha 26 yaşında. 26 yaşında bir adam bütün kriptoları çözdü ve F 16’ları tamamen Türk malı yaptı. Ben milliyetçiyim diyen arkadaşlar şuna cevap versinler: ‘O arkadaş mı daha Türk milliyetçisi siz mi daha Türk milliyetçisisiniz?’ O adam daha milliyetçi bir adam. Tek başına Türkiye’yi İsrail’in elinden aldı. Onun için ‘yeni dünya’ düzeninde milliyetçilik kavramını da çok iyi analiz etmek lazım. Etnik milliyetçiliğin hiçbir anlamı yok Başbakan’ın söylediği gibi.

"İNANÇ + BİLGİ TEMELLİ TÜRKİYE”
Geçmiş 10 yılda inanç temelli bir Türkiye sayesinde buraya geldik. Şimdi inanç artı bilgi temelli bir Türkiye’yi gelecek 10 yıla taşımamız lazım. İnancımız ve bilgimiz bizi 2023’e götürecek. 2,5 trilyona yakın GSMH bugünün Almanya’sına denktir. İtalya, Fransa, İspanya’dan büyüktür. Bütün değerler 3’e katlanacak önümüzdeki 10 yıllık süreçte. Bunun olmaması için o yerleşik yapı sonuna kadar mücadele edecek. Bunun içinde suikastlar da siyasi manipüleler de olabilir. Önümüze gelecek bir referandum çok önemli, eğer başkanlık sistemi 330 eşiğini atlarsa mecliste, ki ben atlayacağını düşünüyorum, CHP’nin içinde vicdan sahibi milletvekilleri var, yavaş yavaş kopmaya başladılar. O referandum Türkiye için artık ölüm kalım savaşı; ya yerleşik düzen kazanacak ya da Türkiye başkanlık sistemine geçecek.

"SAVAŞA DEVAM GEVŞEMEK YOK”
Önümüzde geçmiş 10 yıldan 10 kat daha zor bir 36 ay var. 2023’e giderken geçmişten geleceği tam ortada durduğumuzu bilmek lazım. Ben siyasetçi değilim, vatandaş olarak baktığımda ben köle doğdum, köle yaşadım şu anda da yarı köleyim. Ama benim çocuğum bu yerleşik düzenin kölesi olmayacak onun için savaşa devam, asla gevşemek yok.”

DALYAN: ARTIK UYUMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL
Yiğit Bulut’un partililerin sorularını yanıtlamasının ardından söz alarak konuşma yapan Bölgemiz Milletvekili Gülay Dalyan, meclisin çalışmalarından ve kendi programından bahsetti. "Durmak yok yola devam” mesajı veren Dalyan, "Basından takip ettiğim, bize muhalefet yapsın, yapmasın değerli bir gazeteci Yiğit Bulut, Allah hep daim etsin bu başarılarını. Doğru nerdeyse, doğru insan ordadır. Anlattıklarını dikkatli bir şekilde dinlediniz siz de bunları burada olmayanlara aktarın. Arkadaşlar yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisi. Biz hükümet ve Ak Parti olarak nerede bir Türk varsa oradayız. Nerede bir Müslüman din kardeşimiz varsa, acı çekiyorsa ordayız. Ama şu bir gerçek ki bizim bu geceden itibaren çok çalışmamız gerekiyor. Artık uyumamız mümkün değil. Çünkü insanlar hak ettikleri şekilde yaşıyorlar, Başbakanımız bize hak ettiğimiz hayat standartlarını sağlamak için uğraşıyor. Siz de Başbakan’ımıza belediyeyi almak için uğraşacaksınız. Durmak yok, yola devam.” dedi.

HEDİYELER SUNULDU
Konuşmaların ardından teşkilat üyeleri gazeteci Yiğit Bulut’a teşekkür plaketi, çiçek ve meşhur Silivri yoğurdu takdim ettiler. Sonrasında hep birlikte hatıra fotoğrafı da çektirmeyi de ihmal etmediler.
Esra TATAR

YORUM YAP