Ahmet Yücegök

Sahil Düzenlemesi



Öyle olmasına rağmen  muhatapları,  belli değil. Kim karışıyor kimden izin alacaklar. İşletme ruhsatlarını kim  v.s…Karma karışık. Ve, işleticisinin işi çok zor.
Görünürde Silivri Belediyesi sınırları içinde ama İstanbul Büyük Şehir “buralar benim” diyor. Maliye hazinesi ECRİMİSİL bana ödenecek, diyor… Deniz kenarı olduğundan Denizle ilgili bakanlık “ buralar benim” diyor …
Tek Silivri Belediyesi’nin karışma hakkı yok…
Olacak şey mi?..
 Neyse.
Umarım sorun çözülür.

SON YILLARIN SORUNU
Köy yakınında,  tarım için en güzel  alan. Ama,  bir de bakıyorsun o güzelim arazi içinde fabrika … İstanbul Sanayi odasına mı? Nereye kayıtlı?. Temel,Temel üstü ruhsatları , iskan, işletme ruhsatı almış mı?..Bunlar varsa  kim vermiş?.. Bunlar hepsi sorun. Bakıyorsun, kimi Muhtardan izin almış. Muhtar “ köy muhtarlığına bir miktar  bağışta bulunmak kaydı ile yapabilirsin” gibi sözlerle bir sürü para  harcamış. Şimdi o muhtar yok. Hoş, olsa da fark etmez, ne mülkiyeti belirleme  yetkisi var. Ne de diğer izinleri verme yetkisine sahip. Çıkmaz sokak. Akören köyünde geçen bir olay, adam “ henüz imar planı olmayan bir yeri kağıt üstünde parsellemiş. Satmış. Satın alanlardan bir kısmı evini yapmış. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tespit etmiş. Sonrası malum….Fabrikasından villasına, bir  sürü kaçak yapı...    
O yerleri alan, kişilerin  işine gelmiş. Çünkü piyasaya göre ucuz…Satan kişinin işine gelmiş kayıt olmadığı için, kaçak olduğu için vergi ve harç yok. İşin bir de siyasi tarafı var…
Siyaseten nemalananlar da var…
İlk önce, İşletmeciye göz yumuluyor. Yap işlet deniyor. Diğer taraftan, “ Maliye Hazinesi İBB’yi sıkıştırıyor”  , alan kişi “aman”  diyor. Hallet şu işi, diyor. “Zahmeti neyse” hallederiz, diyor.
En kötüsü de o siyasetçi, göz yumduğu veya hallederiz merak etme diye sözde izin verdiği o yerlerden dolayı kişileri sürekli baskı altında tutuyor …
Değişik bir sorun. Eskiden de vardı belki ama bu kadar yakıcı ve yaygın değildi...

PAYIMIZI ALMALIYIZ
Silivri sahi şehri…
Ve, yaz geliyor. Havalar ısındı. Piknik zamanı. Her taraf yeşil…
Ve, bu gün yarın kıyılar temizlenecek…Boğluca deresi kokusundan Silivri Belediyesi’nin haberi var. Tedbirini alacak…Kıyılarda pislikler temizlenecek…
Deniz denince akla Balık geliyor…
Balık lokantası geliyor….
Ne  yazık ki, İlçemizde, yeteri kadar olmayan işletmeler bunlar…Hatta, bakıyorum da “Marina Balık Lokantası” kapalı gibi …Yazık .
Özetle, deniz kasabasında  en bol olması gereken BALIK LOKANTASI parmakla gösterecek kadar az…
 Silivri’nin YOĞURDU desen öyle, yok  olmuş neredeyse…Hazır bir MARKA  kayboluyor... Yoğurt, imalatı çok zor  değil. Esas olan satışı, tüketimi. O nedenle, acilen, yalnız yoğurt satan küçük küçük  satış reyonları açılmalı…Yeme yerleri olmalı. Ve, Yoğurdu “meyveli ve dondurmalı v.s. “gibi çeşitlendirmeli. Güler yüzle sunmalı alıcısına. Müşterisine…
Ve, kazıklamadan …
Bağlı olduğumuz (15 ) Milyonluk İstanbul Merkezden pay almalıyız. Bilhassa hafta sonları. Yoğurt satan reyonların önlerinde kuyruklar oluşmalı.
Balık lokantalarında gelen yer bulamamalı. İnternetten yer ayırtmalılar….
Ve, bunlar hayal değil…

RİSUS   
Adını nereden almış?.. Sözlük anlamı nedir?...
 Bilmiyorum…
Yapımına başlandığı günler gözümün önüne geliyor. Geniş  bir alana o devasa ağaçların dikilmesi ve denizin içine kadar yapılan ahşap  döşemeler ve iç kısmında o alışılmadık düzenlemeler.  Önceki, Yerel Yönetim zamanında yapılmıştı. Konuşlandığı yer bakımından uzun süre tartışıldı. Yeni yönetim zamanında da Ruhsat  tartışmalarına sahne oldu. Yatırım olarak masraflı bir yatırım …
Tarihi esere olan yakınlığı, sahili kapatması  ve mülkiyetten kaynaklanan bir kısım sorunlar yüzünden bir süre başı ağırdı. En son işletmecisi de  değişti  dediler. Demek, o sözünü ettiğim sorunlarda halledilmiş…
Lakin,geçtiğimiz hafta “bazı yerleri yanmış” dediler.
 Üzüldüm…  

VE, TARİHİ KALE PARK
Silivri’nin en güzel yerlerinden biri…
Güzelliği, tek  eski oluşundan değil…Denize olan manzarası. İçindeki yeşil ve şehre yakınlığından… Lakin, ne dendir bilinmez, işletenlerin bir türlü yüzü gülmedi…Renkli televizyonların ilk çıktığı yıllar açık hava sineması gibi her akşam dolardı…Gündüzleri öyle. Bilhassa akşam üzerleri yakın mahallede evler boşalırdı…Havadar. Ağaç gölgesi. Alan geniş. Çocuklara oyun yeri…
Büyüklere…
 Manzara…Ve, bolca  tarihi eser.
Dediğim gibi…
 Doğal yapısı çok farklı…

HAFTANIN İÇİNDEN
Silivri Belediye Meclisince Nisan ayının ikinci birleşiminde okundu ve görüşüldü.
Oylandı ve oy çokluğu ile kabul edildi.
Silivri Belediye Meclisi, belki tarihinde ilk defa bu kadar kalabalıktı. Oturma yerlerinin tümü dolmuş. Aralara getirilmiş sandalyelerde dolmuştu. Ayakta izleyenlerin sayısı neredeyse oturanlara yakındı…
Rapor üzerine yapılan tartışmalar hafta içinde, yerel basının tamamında yer almıştı… Eleştiriler zaman, zaman sertleşse de, sözlü sataşmayı aşmadan sona erdi…
Her kes takımını alkışladı…
Alkışları ilk başlatan da, AKP’nin çiçeği burnunda yeni ilçe başkanı ve ayni zamanda Silivri Belediye Meclis Üyesi Metin Karakaş’ın taraftarlarıydı…
 
İSTER İNAN /
İSTER İNANMA
“Biz  iktidara geldiğimizde, önceki yönetimin  bırakmış olduğu borçlardan hiç söz etmedik.Yani, borç edebiyatı yapmadık. Kimsenin ekmeği ile oynamadık”
(Metin Karakaş /AKP Silivri İlçe Başkanı )

GÜNE UYAN
“Klise ve ordu yapay gruplardır, yani çözülmeyi engellemek ve yapıdaki değişmeleri kontrol altına  tutmak için dışarıdan belli bir güç uygulanır.”    (Sigmund Freud)
 

YORUM YAP