Sevginar Sali

Nereye koşuyor bu adam?

Bir köyler, bir Ankara, İstanbul ve İBB, hafta içi ayrı, sonu ayrı teşkilatta her ne kadar görünmese de orayı da boş bıraktığı yok, en azından eli, gözü üzerinde…
Son müdürler toplantısında da tekrar ettiği gibi koşacak!
Seçimde verdiği vaatleri yerine getiriyor diye bir siyasetçiye kızılabileceği hiç düşünmemiştim; “Bana en çok yakın arkadaşlarım kızacak”, “Herkese eşit olacağım” vs hatırlarsınız çok kısa zaman geçti üstünden unutmuş olamazsınız : ) Liyakat mevzusu sakat tabi, bu zamanda küçükleri için şükredip, büyük yatırımlar için efor topluyor diye geçelim şimdilik...
Eşitlik mevzusunda iki kelam etmesem çatlarım... Ben mesela hırsıza, ahlaksıza, sahtekara eşit olmak istemem; dürüst, ahlaklı insanlara daha yakın ve onlara bu iyilik gayretleri için ayrıca yardımcı olmaya çalışır, hatta ayrıcalık gösteririm; adil olmadıktan sonra eşitlik ne menem bir şey?!
Konu ben değilim; herkesin bir gözünü üzerine çivilediği diğeri ile de kendi etrafını takip ettiği; belediye başkanımız...
Birlikte hareket ettikleri ile bu koşma durumundan kaynaklı arasında açılan mesafeyi nasıl kapatacağını zamanla göreceğiz…
Bir yılda öğrendiklerimizden yola çıkarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; kendi bildiğini okumaktan vazgeçmeyecek, kim ne söylerse söylesin tepkilerin sıcağında milim kıpırdansa mesele soğuduğunda unutturup bildiği, tutturduğu yola geri geliyor…
İnsan bedelini ödeyebileceği her şeyi yapabilir. Kimse de “sana başkanlık hediye ettik, hiç ettin” diyemez, söke söke en başta ve belirleyici biçimde kendi aldığına göre, süreci canı nasıl isterse, aklı nasıl uygun görürse yaşayıp, sonunda takdiri (görevi verirken olduğu gibi sona ererken de) devam ya da tamam noktasında halk verecek…
Çalışıyor mu? Bu kadar çalışmayla ortaya çıkan sonuç az olsa da en azından adaptasyon süreci sancısız geçti. Koşması izlemekten yorgun düştüğümüzden, dönüp ‘otaya konan ne var'ın değerlendirmesini kafayı toplayıp yapabilen kimse yok henüz sahnede.
Belediyecilikte temel eleştiri noktasıdır “Çöpü bile toplayamaz” derler. Silivri'de ihale edilmeden belediyenin kendi imkânlarıyla bu işi üstlenme girişimi hangi hikmetle geliştiyse hakkını teslim etmek gerek.
Uzun lafın kısası görünen o ki; kazanmak için her şeyi yapan, kaybetmemek için de yapacaktır… Şimdilik sahnede kendinden başka kaybetmesini sağlayacak bir faktör de aktör de yok görünürde.
Baştaki soruya dönelim mi? Volkan Yılmaz nereye koşuyor? Milletvekilliğine olduğunu düşünenlerin sayısı giderek azalıyor. Hali hazırda milletvekili olanlar belediye başkan adaylığına rotayı çevirmiş hissi uyandırırken şaşırmamak gerek…

YÜZÜNÜ HALKA DÖNEN SİYASET
Geçen dönemden ve seçimlerin etkisinde konuşulanlar, hatta ortaya dökülüp saçılanlardan herkes üzerine düşen dersi almış diyeceğim fazla olacak, çünkü almayanlar da var. Yüzünü halka dönen siyaset saflarını genişletip, güçlendirirken kendi çalıp oynayanlar kan kaybetmeyi sürdürüyor. Kazanmak kesinlikle gereksiz bir sahip olunan güce zarar verme durumu doğururken, kaybetmenin bile akıllandıramadığı yapılar yok olma mahkûmiyetine çarpılıyor. Siyasette iktidar mı zor, muhalefet mi inanın ayırt etmek dünyanın en zor şeyi. O kadar denk yaratılmış ve birbirinin etkisinde şekil alan süreçler ki!? Ayna etkisi ile tesir ediyorlar birbirlerine… Muhalefet kötüyse, iktidar da kötüleşiyor… İktidar iyi ise, muhalefet de iyileşiyor; yoksa hiçbir şansı olmadığını hemen idrak ediyor…

ACİL ŞİFALAR
Celaliye Kamiloba geçmiş dönem Belediye Başkanlarımızdan Rıdvan Yavuzbilge'ye bir kez daha acil şifalar ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Güzel haberlerini bekliyoruz inşallah.

YORUM YAP