Sevginar Sali

Ne güzel..

Aslında aklımda bir sürü konu var ama yazmaya gücüm yok : )
AK Parti muhalefetinin nihayet mecliste diş göstermesine değinmek lazım örneğin... Süreci Işıklar'ın izinli olduğu vakte denk getirmeleri büyük bir zamanlama hatası olarak önümüzde dursa da dokundukları noktalar epey can alıcı... Gerçi Işıklar mecliste olsaydı Melih Yıldız kadar sakin geçiştirilmezdi gibi muhalefetin önerge atağını... Ama iktidar mı cevapların, muhalefet mi soruların altında kalırdı hiç belli olmazdı...
AK Parti muhalefetinin son yıllarda en belirgin özelliği ne yazık ki Işıklar'ı köşeye sıkıştırmaya çalışırken kendini anlatma, reklamını yapma fırsatına çanak tutmaları oluyor da ondan pek emin olamıyorum bulundukları hamle hususunda...
Yoksa sorular on numara!
Melih Yıldız iyi direndi otopark önergesinin gündeme alınmaması ile ilgili... “Başkan burada yok” manasına gelen bir yanlışa düşer mi diye bekledim, düşmedi : ) Tebrik ederim... Meclis Başkan vekilliği hususunda boşluk yaratacak bir yanlışa düşmedi, işin kolayına kaçmadı, topu taca atmadı...
Yıldız'a ihtiyaç duyulduğu durumda CHP'nin “B Planı” olarak yaklaşılmasının boşuna olmadığının ispatıydı son meclis vekilliği performansı...
Şarbondu, dövizdeki uçuş moduydu hadi unutun bir kaç dakikalığına... Siyaseti daha çok, hem de kızışarak konuşmaya devam edeceğiz...
İki dakika nefes alın...

***
“Dört gözle beklediğiniz bir haberin gelmesi,
Sabaha dek uyutmayan diş ağrısının dinmesi..
Yıllar sonra bir gün bir yerde, çocukluğunuzda annenizin sizin için yaptığı kurabiyelere rastlamak...
Yağmurdan sonra, açan güneş...
Buz gibi sokaktan sıcacık eve girmek..
Yorgunluktan bitmişken yatağa uzanmak...
Tuttuğun takımın ezeli rakibini yenmesi...
Kızgın kumlarda uzun uzun yattıktan sonra bedeni
denizin serinliğine bırakmak...
Sabahları kızarmış ekmek kokusuyla uyanmak...
Bir doktor muayenehanesinin kapısından, şüpheleri dağıtmış olarak sevinçle çıkmak...
Yaz sıcağında, bir öğle uykusunun mahmurluğunu, buz gibi bir dilim karpuzla atmak.
Bir bahçenin önünden geçerken duyduğunuz
hanımeli kokusu.
Sabah uyanıp o gün tatil olduğunu hatırlamak...
"Artık bitti" derken sizi arayıvermesi...
Yaşlı ana babanızın, hala çaldığınız kapının arkasında ya da hattın öbür ucunda olması...
Fırından yeni çıkmış ekmeğin köşesi...
Bir köşede birbirine sarılmış uyuyan kedi yavruları...
Evinizden, pişmekte olan etli biber dolması
kokusunun yayılması...
Soğuktan titrerken elinize tutuşturulan bir bardakçay..
Meteliksiz bir gününüzde, çoktandır giymediğiniz
ceketinizin cebinden para çıkması...
Onunla ilk kez yalnız kalmak...
Uzun, sıcak bir yürüyüşten sonra karşınıza çıkan
bir çınar altı.
Sabahtan beri ayağınızı vuran ayakkabıları
çıkardığınız an...
Sudan bir sebeple küstüğünüz arkadaşınızla
barışmanız...
Yıkanmış, ütülenmiş, mis gibi kokan yatak takımlarını koynunda uyumak...
Bir sandalın kenarına oturarak bacakları denize
sallandırmak...
En sevdiğiniz yemeğin ilk lokmasını ağzınıza
aldığınız an...
En önemlisi, nefes almak, konuşmak, duymak,
yürümek, görmek, anlamak...
"Ne güzeldir"... ve ne güzeldir; arkadaşlarınızdan,
sevdiklerinizden alacağınız sıcacık bir Merhaba...”
*Alıntıdır

YORUM YAP