Mertöz: ‘Az ama hep kâr’ anlayışını benimsedik...

Mertöz: ‘Az ama hep kâr’ anlayışını benimsedik...

18.06.2019 10:37:31

Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Mertöz ile kurucusu olduğu ve 40 yılı büyüyüp, gelişerek deviren Mesan Kilit'i, iş prensipleri ve hassasiyetlerini konuştuk...

Geniş bir yelpazede güvenlik kilitleri üreten ve 90'ının üzerinde ülkeye ihracat yapan Mesan Kilit, Türkiye'de sektöründe birinci Avrupa'dan ilk üç firma arasında. İhracatının yüzde 50'sini sanayileşmiş Batı Avrupa ülkelerine gerçekleştiren Mesan Kilit, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya gibi önemli ülkelere ürüt satıyor. Ortadoğu'da özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuzey Afrika'da Mısır ve Cezayir firmanın gelişen pazarları arasında. Ayrıca Güney Asya, Kuzey Afrika, Avustralya ve Amerika Kıtası gibi bölgelere de ihracatları kapsamında 5 kıtaya ürünlerini ulaştırıyorlar.
Mesan'ın kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı, bir dönem İhracatçılar Birliği Başkanı ve halen Silivri SİAD Üyesi Rıdvan Mertöz ile 40 yıllık sanayi tecrübelerini paylaştığı “İlhan dolu hayat” biyografik kitabı üzerine görüştük.

Sevginar Sali: Rıdvan Bey kendinizi nasıl tarif edersiniz?
Rıdvan Mertöz: Teknik bir insan, makine mühendisiyim. Birçok arkadaşımız meslekleri dışına çıktı ama biz içinde kaldık. Teknolojiye uyum sağlayarak mühendislik konusunu devam ettirdik. İlkokuldan beri hayalim; makine mühendisi olmaktı. Allah nasip etti hayalimizdeki mesleğimize ulaştık. Üniversiteden mezuniyetinin ardından iki yıl bir fabrikada mühendis olarak çalıştıktan sonra kendi işimi kurdum. Bu günlere düşe kalka geldik. Zor günler geçirdik. Hele kuruluşumuzda iş yaptığımız firmanın iflas etmesiyle biz de iflas ettik. Gençliğimizin en güzel dönemini acılarla geçirdik. 3-4 sene sıkıntılar, kabuslar ne ararsanız var yani…

“FİRMAMIZ BÜYÜSE DE YAKLAŞIMLARIMIZ DEĞİŞMEDİ”
Sevginar Sali: Geçiyor, unutuluyor mu bu sıkıntılar?
Rıdvan Mertöz: Geçiyor geçmesine tabi de insanın hayatında etkiler, izler de bırakıyor. Ama öyle ama böyle atlattık. Her daim mütevazi olmaya çalışıyoruz, işveren olarak işçilerimizin gerçeklerinden kopmadan süreçte onlarla ilerlemeye gayret gösteriyoruz. Firmamız büyüse de yaklaşımlarımız değişmedi.

“GÖZÜMÜZÜ DIŞARIYA DİKTİK, ÜLKE ÜLKE DOLAŞIP ÜRÜNÜMÜZÜ TANITTIK”
Sevginar Sali: Mesan Kilit'i bize özetlemeniz gerekse; nasıl ifade edersiniz?
Rıdvan Mertöz: Mesan'ı 1979 yılının Nisan ayında kuruldu, 40 yıllık bir firma. 2019'un Nisan'ında da 40. Yılımızı kutladık. İnşallah Allah nasip ederse 50. yılını da göreceğiz. Bu 40 yılda gözümüzü dışarıya diktik, ülke ülke dolaşıp ürünümüzü tanıttık, müşteri kazanmak için büyük bir gayret ile çaba sarf ettik. Bugün yaşadığımız olumsuz koşullarda pek çok insan şikayetçi; biz hiçbir krizde sızlanmadık. Acı çektik, 4 büyük kriz yaşadık. Bu krizler canımızı acıttı, yalnız 2018'in Ağustos ayında başlayan bu son kriz biraz fazla uzun sürdü, halen de devam ediyor. Diğerlerini 5, maksimum 6 ayda atlatmıştık.

“PARANIZIN HESABINI BİLECEKSİNİZ”
Sevginar Sali: Mesan nasıl etkilendi bu son süreçten?
Rıdvan Mertöz: Mesan olarak çok sarsıldık mı diye bakacak olursak; ‘Sarsıldık' dersek yalan olur. Satışımızın %60'nın ihracata dayanması ve alt yapımızın güçlü olması, banka borcumuzun yok denecek kadar az olması bizlerin olumlu yanları… Finans yönetimini iyi yaptık. İyi bir teknik mühendis olabilirim ama finans yönetimi bir işletmeci için daha önemli. Paranızın hesabını bileceksiniz. Harcananları, alınanları bileceksiniz, bütçenizi, gelecekle ilgili planlarınızı sağlıklı şekilde yapacaksınız, planları, uygulamaya göre adım adım takip edeceksiniz. Biz daha küçük bir firmayken bunları yaptık. Yıllık hedefler, üretilecek ürünlerimizi, hitap edilecek sektörü önceden belirlerdik.

Sevginar Sali: Mesan'ın üretim süreci hakkında bilgi verir misiniz?
Rıdvan Mertöz: 7-8 farklı sektöre yönelik çalışıyoruz. Kilit deyince yapı, inşaat anlaşılıyor, biz kapı kilidi yapmıyoruz. Mesan olarak bizler endüstriyel kilitler üretiyoruz. Ağırlıklı olarak da elektrik piyasasına çalışıyoruz. Elektrik pano, bilgisayar kabini, Telekom kabinleri, demiryolu sektörü, taşımacılık/otomotivde endüstriyel kilit kısmındayız.
Yatırımlarımızın çoğu Silivri'de. Durumlar iyi olursa yeni fabrika inşaatımıza Hadımköy'de başlayacağız. Yoğunluk burada ama kısmet olursa başka yerlerde de yatırımlarımız olacak.

“İLHAM DOLU BİR HAYAT” NASIL DOĞDU?
Sevginar Sali: Kitap fikri nasıl çıktı?
Rıdvan Mertöz: Gündelik hayatta sürekli notlar alan biriyim. Tecrübelerimizi kitaba dökmek konusunda çok tavsiye aldım. Basın danışmanımızın da önerisiyle kitap hikayemiz başladı. Bir de editörümüz vardı; başarılı bir ekonomi muhabiri İbrahim Ekinci ile çalıştık.
İstedik ki hem gençlere mesaj verelim, yaptığımız iyi şeyler de örnek alınabilirse ne mutlu bize.
Kitapta her şeyin, her yaptığımın kökünün geçmişte olduğu inancından hareketle Malatya'daki çocukluk günlerimden, Anadolu'dan zanaatın metropolde Seferağa Sanayi Sitesinden endüstriyele, Mesan'ın günümüzde kilit sektöründe Türkiye'de pazar payı en yüksek şirkete dönüşüm yolculuğumuzdaki aşamaları aktarma sorumluluğu hissettik ve buna cevap olarak kitap doğdu diyebiliriz.
İkinci baskı ile birlikte kimi düzenlemeler ile kitabı kitapçılarda satılacak düzeye taşıyacağız.

“EMEKLERİMİZ VE HİZMETLERİMİZLE ANILALIM DİYE GAYRET ETTİK”
Sevginar Sali: Tevazu ve alçakgönüllülük başarıyla çok yan yana yürüyemez, bir arada kalmalarını nasıl sağladınız?
Rıdvan Mertöz: Babadan, aileden gördüğümüz terbiyeden diyebiliriz. Rahmetli babam da çok mütevazi yaşardı… Düstur kabul ettik, tevazu ve mütevazilikten hiç zarar görmedik, inşallah ömrümüzce böyle devam eder…
Birlik Başkanlığı dönemlerimizde de dahil olmak üzere hiç ön planda olmak gibi bir çaba içinde olmadım. Fotoğrafta çıkalım, önde görülelim yaşına hiç girmedim. Görev ve sorumluluklarımızı yaptık, bilen bilsin, bilmeyen de bilmesin deyip reklamı çok önemsemedik. Emeklerimiz ve hizmetlerimizle anılalım diye daima gayret ettik. Böbürlenmek hem insana hem de Yaradan'a karşı saygısızlık. Bundan belli bir süre önce aracımızı değiştireceğiz, “Mercedes alalım” dedi bir arkadaş. Ben de dedim ki ‘Yok ya biz onu daha hak etmedik'… Ama kapımıza gelen tedarikçilerimizin bile araçları bunlardandı.

“ ‘ÇOK KAR EDELİM'DEN ZİYADE, ‘AZ AMA HEP KAR EDELİM' ANLAYIŞINI BENİMSEDİK”
Sevginar Sali: Sıkıntıları, krizleri fırsata çevirerek kurduğunuz ve büyüttüğünüz bir firma var. Bu süreç hakkında neler söyleyeceksiniz?
Rıdvan Mertöz: Biz iş hayatımızın başında deyim yerindeyse ‘tokadı yediğimiz', çalıştığımız firmanın batması sonucu iflas ettiğimiz için kılı kırk yarıp, yoğurdu üfleyerek yedik… Ama bu çok da böyle cesaretimizi kırmadı. Bazı insan içine kapanır, daha cesaretsiz olur bu iş yaşantılarına da yansır. O dönemi atlattıktan sonra yavaş yavaş kendimize geldik. ‘Çok kar edelim'den ziyade, ‘az ama hep kar edelim' anlayışını benimsedik. Ufak bile olsa zarar ihtimali olan işlere girmemeye çalıştık. Hatta şimdi de teknik ekibime söylüyorum; ‘Milyonda bir ihtimal, zarar ihtimali varsa girmeyeceğiz'…  Devlet, taahhüt işlerine girmedik. 1981-1982 yıllarında birkaç devlet ihalesine girdik ama orada yaşanan sıkıntılar, sorunlar ve hatta usulsüzlükleri görünce uzak durmaya çalıştım. 15-20 sene devlet işinden hep uzak durduk. Ama Türk Telekom mesela özelleştirildikten sonra hep bizden ürünlerini aldı, bizden vazgeçemez oldular. Şu anda kısmen de olsa kumu işlerimiz var. Kılı kırk yararak gitme, zarar riskini doğru hesaplayarak yol almak bunlar bizim en önemli prensiplerimizdendi ve biz faydasını gördük. Hep kazandık ama az kazandık; bu konuya da çok önem verdik. Böyle yaklaşan iş insanlarımız da zarar görmez diye düşünüyorum.
Büyüme işine gelince bizde işler biraz da rast geldi. Örneğin, iş yerimiz İkitelli'deyken “Silivri'ye gitme çok uzak olur”, “Hadımköy'ü geçersen sorun yaşarsın; işçilerin gelmez, orada çalıştıracak insan bulamazsın” diyenler oldu arkadaşlarımızdan ama biz cesaretle önce Silivri'deki arsamızı aldık. Bulunduğumuz binayı yaptık, 2009'da inşaata başladık, 2011'de taşındık. 2015'te artık buranın bize yetmeyeceğini gördük yan tarafımızdaki arsayı da satın almıştık. 2017'de de yan tarafımızdaki ilave fabrikamızı da faaliyete geçirdik. Toplam 330 çalışanımız var. Bunun yaklaşık 62-63'ü beyaz yakalı; bunların 37'i mühendis, biri de benim.

“BİRİNCİ ÖNCELİĞİMİZ ‘İÇ MÜŞTERİ', İKİNCİSİ ‘DIŞ MÜŞTERİ”
Sevginar Sali: ‘Müşteri memnuniyetinden' çok ‘çalışan memnuniyeti' ilkesindeki ısrarınız pek çok insana anlaşılmaz gelebilir, aynı zamanda değişik de? Bunu biraz anlatır mısınız?
Rıdvan Mertöz: Mesan'da değişen ne olursa olsun, çalışanlarımızın memnuniyeti her daim mühim bir kıstas olarak kalır. Biz ‘müşteri'yi ikiye ayırıyoruz; çalışanlar ‘içmüşteri' bizde. Birinci önceliğimiz ‘iç müşteri', ikincisi ‘dış müşteri'lerimizin ki.

“EZİCİ REKABET İFHAL ETMİYOR”
Sevginar Sali: İş hayatında ‘rekabet'e yaklaşımınız, bu konuda tavsiyeniz ne?
Rıdvan Mertöz: İhracatçılar Birliği Başkanıyken birçok sektör bana bağlıydı bunların içindeki aşırı rekabete şahitlik ettim. O rekabet üretici ve ihracatçılarımızı iflah etmiyordu; aynı bir kanser virüsü gibi yiyip bitiriyor. Kendi sektörümüze gelecek olursak endüstriyel kilit üreten 10 firmayız. Hiçbir zaman bunları yok edelim, zarar verelim gibi bir görüşüm olmadı, olmayacak da. Biz beraber büyüyeceğiz, birlikte hizmet edeceğiz düşüncesini savunuyorum. Aşağı yukarı hepsi de büyüyor… Tabi ki ufak tefek şeyler oluyor ama yok edici, ezici rekabet olmaz. Yurt dışında büyük firmalar bizleri yok etmek için aşırı rekabet uyguladılar. Örneğin Alman rakibimiz, dünyada ikinci büyük firma… 2007 yılında bir fuarda geldi “Sizi yok edeceğim” dedi ve Türkiye'de bizim fiyatımızın altında satışa başladı. O gün bugün fiyatları hep bizimkilerin altında. Bu firmanın 2007'deki cirosu Euro bazında 2017'de de hemen hemen aynı kaldı. Biz bu süreçte iç piyasada 4 kat büyüdük.

“ATATÜRK'ÜN SPORCU DÜSTURUNDAN YOLA ÇIKARAK AHLAKLI VE ÇEVİK SANAYİCİ OLMAYA GAYRET ETTİK”
Sevginar Sali: Nasıl oldu bu?
Rıdvan Mertöz: “Alman malı kötüdür” diyemeyiz, Çin malının adı çıkmıştır; o da kötü değil de… E Alman malı bir de bizden %10 ucuz. İthal mala rağbet de toplumsal anlayış eğilimi olarak fazla olur. Yabancı mal, markaya ilgi genel toplumsal yaklaşım özelliğimiz maalesef. Müşteri ilişkileri/hizmeti, zamanında teslim, ürettiğimiz ürünün arkasında durmakla başardık. Yoksa kimse bizim kara kaşımıza kara gözümüze hevesli değil, Alman malı da bizim kinden kötü değil…
Müşteriye özel ürün üretimi yapıyorduk örneğin bu büyük bir memnuniyet ile karşılandı. Bir Alman o kadar kıvrak ve çevik tabi ki olamaz. Bizim büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün sporcularımıza söylediği gibi; “Sporcunun ahlaklı ve çevik olanını severim” diyor ya, biz de sanayici olarak bu özelliklerimizi geliştirmeye gayret gösterdik.

“ÇİN MALININ, ENDÜSTRİYEL KİLİT SEKTÖRÜNE GİRMEDİĞİ DÜNYADAKİ TEK ÜLKE TÜRKİYE”
Biz her zaman müşterilerimize güvendik onlar da bize ve pazarımızı yabancılara kaptırmadık. Bu çerçevede bir de şununla övünüyoruz; en büyük rakibimiz de Çin. Çin malları için İhracatçılar Birliği Başkanlığım döneminde yüksek gümrük vergileri koyulmasını sağlayarak kendimizi koruma altına alabilirdik. Çok bununla uğraşmadan 20 yıl evvel ‘Biz bu Çin'i sektörümüze sokmayacağız' dedik. Slogan gibi kullandığım şekliyle aktarıyorum; Çin malının, endüstriyel kilit sektörüne girmediği dünyadaki tek ülke Türkiye. Vergi de yok denecek kadar az. Peki niye giremiyor Çin malı? Çünkü ürettiğimiz mallar Çin fiyatında, Alman kalitesinde. Bunun için kimse Çin mallarının yüzüne bakmadı.

“MÜŞTERİYE SAYGIDAN HEP AZ KÂR'I PRENSİP OLARAK ALDIK”
Sevginar Sali: “Az kâr, sürekli iş” diyorsunuz… Açalım mı bunu biraz?
Rıdvan Mertöz: İlk endüstriyel kilit üretimine başladığımızda, bir arkadaşımız bizden çabuk elini tutmuş piyasaya ürün çıkarmıştı. 10 liraya satıyor bizim fiyatımız da 6 lira. “Niye fiyatımızı kırıyorsun?” dediğinde, 'Sen kilitçi değilsin, işine bak biz müşterimize saygıdan bunu yapıyoruz. En kârlı ürünümüz de bu… Buna koyduğumuz kâr oranı diğerlerinden daha yüksek. Sen bizim fiyatın altına in çünkü ürün maliyetin de bizim kinin altında' dedik. Arkadaş küstü, kızdı yıllarca da bizimle konuşmadı, müşterimiz olmasına rağmen mal da almadı. Müşteriye saygıdan hep az kâr'ı prensip olarak aldık. Hatta o arkadaş şunu söyledi “Senin malın bizimkinden kaliteli, 15 liraya satsan satarsın”…

Sevginar Sali: Hiç mi sizi cezbetmedi; yüksek karlar?
Rıdvan Mertöz: Yoook saygısızlık olarak görüyorum. O zamanki kârlarımız da %30 şimdi %15 koyuyoruz ürünlerimize. Ama sözünü ettiğimiz %20 kârla çalıştığımız dönemdi. Yeni çıkan bir üründü. ‘Biz %20 karla çalışıyoruz daha fazlasını koyarsam saygısızlık olur' dediğimde adama inandırıcı gelmedi. Daha sonraki yıllarda daha da düşük karlarla çalıştık tabi.

Sevginar Sali: Bu anlayışlar kapsamında da küçük bir atölyeden Türkiye'de sektör birinciliği, Avrupa'da üçüncülüğe gelinebiliyor diyorsunuz özetle…
Rıdvan Mertöz: Evet bunu anlatmaya çalıştım.

“BİR FİRMA EĞER ÖRNEK OLACAKSA, HER ŞEYİYLE OLMALI”
Bir de legal çalışma hassasiyetimizi ifade etmek isterim. Ülkemizde özellikle bizim satıcı sektöründe bundan 20-25 sene evvel, fatura kesemezdik adeta. Hep mücadele verdik. ‘Bizde kayıt dışı olmaz' dedik. Örnek olmak için bunlar gerekli. Bir firma eğer örnek olacaksa, her şeyiyle olmalı. Çalışanına, müşterisine bakışıyla, etik duruşuyla, legal çalışmasıyla, yaptığı ürün kalitesiyle olacak. Böyle bir sürü kriterler var. Binanız, çalışanlarına huzur verecek kadar güzel olmalı. Çalışanlarınıza iyi davranacaksınız. İyi yemek yiyecekler, maaşlarını gününde alacaklar. 2001-2002 yılı krizi devam ediyor. Maaş verecek para yok. Bir dükkân sattım, ardından bir dükkân daha sattım; çalışarak aldık, çalışanlarımız için sattık.

“EN BÜYÜK KAYNAĞIMIZ GENÇLİK”
Sevginar Sali: Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün “Benim tüm umudum gençler” ilkesini siz de çok benimsemişsiniz. Bu konuyla ilgili görüşlerinizi paylaşır mısınız?
Rıdvan Mertöz: İhracatçı Birliği Başkanlığım sırasında birlik olarak yaptırdığımız meslek lisesini ziyaret ettik, çocukların kılık kıyafeti, hal ve davranışlarını görünce, bizim zamanımızdaki disiplinin devam ettiğini zannediyordum, hayal kırıklığına uğradım. ‘Bizim geleceğimiz bu çocuklar mı?' diye korkuya kapıldım. Daha sonra bu düşüncelerimin yanlış olduğunu, gençlerin de sosyal yaşantının da değiştiğini anladım. Biz de gençlere bir iki fırsat verdik. Örneğin kitapta anlatıldığı gibi o okulda kolejlerde uygulanan girişimcilikle ilgili bir yarışma yapıldı. Desteklediğimiz öğrenciler, Türkiye 1.'si oldu.

Normalde dereceler kolejlerden gelirken, bizim okulun birinci gelmesi beni de onore etti. Yurt dışında dünya elemelerine katılacaklar büyük uğraşlar ile pasaport ve diğer işlemleri tamamladık. Neyse gittiler geldiler, hepsi ağlıyor. “Dereceye giremedik biz size mahcup olduk” dediler. Çok etkilendim. Hayatımın en önemli gününden birini yaşadım. Canınız sağ olsun oraya gitmeniz bile çok önemliydi dedim. Bir hafta sonra aynı grup, öğretmenleriyle birlikte geldiler. Kılık kıyafetleri, kızlar makyaj yapmış, kuaföre gitmişler. Bana çikolata ve çiçek yaptırmışlar. Ne oldu diye sordum? “Geçen biz ağladık, ama Dünya 4.'sü olmuşuz” dediler. Tişört yaptırdık. Hakan Akkaya tasarladı. Çocuklarda değişimi görünce umudum arttı. Kendi iş yerimizde de bunu yaşıyoruz. Fırsat verildiğinde yüzümüzü ağartıyorlar. Bizi mahcup etmiyorlar. Bunu kendi çocuklarımızda da yaşıyoruz. Oğlum, firmanın Genel Müdürü. Genç yaşta deneyim kazandı. Kendisinden yaşlı direktörler var. 330 Kişinin idaresinden sorumlu. Benim yükümüz hafifletti. Kızım da Elektrik-Elektronik Mühendisi. Çok şükür geleceğin yıldızı olacak. Gençler umudumuz, onlara fırsat vermek lazım. Akşamları dizi film seyreden, gündüz zamanını boşa geçiren, gençler olmamalı. Bunları değerlendirmemiz gerekir. Hem tahsilinde hem de iş hayatında sorumluluk ve fırsat vermek lazım.
Ülkemiz çok şükür genç nüfusa sahip. Petrolümüz yok, doğal kaynaklarımız kısıtlı, en büyük kaynağımız gençlik. Potansiyelimiz gençlikte. Birlik ve beraberlik içinde çalışarak, Büyük Önder Mustafa Kemal'in dediği gibi ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmamız için gençlere fırsat vermeliyiz.

Sevginar Sali: İş hayatında aile ile birlikte başarıyla ilerlemenin sırrı ne?
Rıdvan Mertöz: Bizim çocuklar, kendi işimizde sıkılmadılar. Serbest büyüdüler. Çocukluk dönemlerinde apartmanda sıkılıp, ödül olarak işe getirildiler. Çalışanların da ilgisiyle, iş yerine çok alıştılar ve sevdiler. Mustafa, üniversiteye giderken bir yandan da işe gidip geldi. 20 yaşındaydı, bir müşteri ona “Sen kaç yıldır Mesan'da çalışıyorsun?” diye sormuş. Mustafa da “20 yıldır” diyor. Müşteri, o yaştaki çocuğun bu kadar çok şey bilmesine şaşırmış. Müşteri “Nasıl oluyor?” diye sormuş, Mustafa da “Ben orada doğdum” demiş. Adam “Sen Rıdvan beyin oğlusun” diyor.

Sevginar Sali: Çocuklarınız farklı seçimler yapsaydı?

Rıdvan Mertöz: Hiç etkilenmezdim. Olabilir. Onların özgürce karar vermelerine saygı duyardım. Kızım, Makine Mühendisi olacağım diyordu, ama üniversite tercihlerini yaparken Elektrik-Elektronik Mühendisliğini yazmış ve kazandı. Mesleğini de sevdi. Yoluna da inşallah başarıyla devam edecek.

“SANAYİCİYE BAKIŞ BU KADAR KÖTÜ OLMAMALI”
Sevginar Sali: Silivri'de bir yatırımcı olmakla ilgili düşünce ve hissettikleriniz neler?
Rıdvan Mertöz: Silivri'de yaşayan biri olarak hem Silivri Belediye Başkanı hem Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneği ile de paylaşıyoruz zaman zaman görüşlerimizi. ‘Rabbim hep bana hep bana' diyen biri değilim. Sosyal Sorumluluklarımızı yerine getirmeye başladık. Büyüme sürecinde herhangi bir derneğe, birliğe, odaya kayıt olmayı düşünmedik. Hep iş hep iş yaptık. İlk 20 yılı; 40 yıl değil, 60 yıl gibi çalıştık.

“YERİMİZİN SANAYİ BÖLGESİ OLARAK İLAN EDİLMESİNİ İSTİYORUZ”
Silivri'mizin sorunlarıyla uğraşmayı kendimize görev addettik. Kaymakamımızla, Belediye Başkanımızla, diğer sivil toplam kuruluşlarıyla, özellikle Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneğiyle de paylaşıyoruz. Örneğin; Silivri'mizin sanayi yerleşimi. Tam bir kabus. Fabrikalarımızı yaptığımız yerler Sanayi Bölgesiydi. Sonra Büyükşehir Belediyesinin yaptığı planlarla değişikliğe uğradı. Bizimle oynayıp duruyorlar, biz de huzursuz oluyoruz. Üretene, sanayiciye bakış bu kadar kötü olmamalı. Onun için de ilçe belediyemizin, belki sorumluluğunu aşıyor ama bizler sanayici olarak rahat etmek istiyoruz. Bizler çevreye duyarlı, şehrimize zarar vermeden çalışmak isteyen sanayicileriz. Yerimizin Sanayi Bölgesi olarak ilan edilmesini istiyoruz. Burası nasıl Sanayi Bölgesi ilan edilecekse, konut yeri konut yeri, kültürel alan kültürel alan, turizm alanları belirlenmeli. Volkan Yılmaz Başkanımızla kısa bir görüşme yapmıştık, kısmet olursa bir araya geleceğiz ve Silivri ile ilgili düşüncelerimizi kendisine aktaracağız. Yaz döneminde özellikle trafik sıkışıklığı, otopark sorunu, Selimpaşa E5 – Tem geçişi sorunları çözüm bekleyen konular olarak ayrıca değerlendirilmeli.

“MEZUN OLACAK ARKADAŞLARIMIZA İŞ GARANTİSİ VERECEĞİZ”
Bunun yanında genel sosyal sorumluluk çerçevesinde İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyesi olarak Silivri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinin daha nitelikli hale gelmesi için odamızın protokolü çerçevesinde görev aldım. Okullarımızın tercih edilecek hale gelmesi, daha nitelikli öğrencilerin tercih etmesi için bu okulların cazip hale getirilmesi çalışmalarını görev addediyoruz. Mezun olacak arkadaşlarımıza iş garantisi vereceğiz. Diğer lise mezunlarından daha yüksek ücret alacaklar. Bu konuda gerek yasa, gerek değişikliğin yapılması için mücadele veriyoruz. Yine Meslek Liselerimizin vasıflarının yükseltilmesi, araç gereç konusunda daha nitelikli hale getirilme çalışmalarını oda olarak yapacağız. Bunların yanı sıra kendi iş yerlerimizi sadece stajyer eğitimi değil, tüm bölüm öğrencilerin haftanın bir iki günü işletmelerimizde ders görmelerini sağlayacağız. Okulumuzdaki tüm bölümlere mesleki bilgi ve beceri konusunda destek olacağız. Okuldaki araç gereçler daha ilkel. Bizim daha gelişmiş makinelerimiz var. Mühendislerimizle öğrencilerimizin eğitimine katkıda bulunacağız.
Silivri'mizin okuluyla, imar yapısıyla, tarımıyla, kültürüyle daha yaşanılır bir hale gelmesi biz sanayicilerin, özellikle Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneğimizin de önemli görevlerinden biri. Silivri SİAD, sadece sanayicilerin değil, tüm Silivri'nin sorunlarıyla ilgileniyor. Biz de derneğimizi canla başla destekliyoruz.

Sevginar Sali: Mutlu bir aileniz olmasa, bu kadar başarılı ve güçlü bir iş insanı olur muydunuz?
Rıdvan Mertöz: Olmazdım. Bende biraz işkoliklik var. Çocuklar da, hanım da zaman zaman şikayet ediyordu. Şimdi o tempoyu biraz azalttık. O tempoya artık dayanamayız. Sağlıklı yaşamamız ve sağlığımızı korumamız için dinlenmemiz gerekiyor.

“NE İSTEMİŞSEK RABBİM VERMİŞ, ÇOK ŞÜKÜR…”

Sevginar Sali: Geçmişi düşünüp; ‘Nereden nereye geldik' diyor musunuz?
Rıdvan Mertöz: Onu diyorum da daha çok da şunu söylüyorum; ‘Ne istemişsek Rabbim vermiş, çok şükür…' En son Ümre'ye gittiğimizde, tam Kabe'ye karşı yetkili hoca topluyor “Burada dualar kabul oluyor, herkes duasını yapsın” diyor… Ardından toplu dua yapılıp, Tavaf başlıyor, Ümre'nin gerekleri yerine getiriliyor. Ben de ellerimi açmışım yüksek sesle düşünüyorum, ‘Allah'ım her şeyi vermişsin. Ne dileyim, her şeyim var!' Bunu duyan bir arkadaş, koştu hocaya diyor ki; “Rıdvan abi diyor ki; benim her şeyim var ne dua edeyim”… Tabi grubumuzun ciddiyeti bunun üzerine bozuldu, gülmeye başladılar… Yani ne istediysek Rabbim verdi. Şükretmesini bilmek de önemli. Şükrettikçe de Allah veriyor zaten. Sizin aklınızda, hayalinizde olmayacak kadar güzel şeyleri de nasip ediyor.

YORUM YAP