“Tedaviden vazgeçmeyen kazanıyor”

“Tedaviden vazgeçmeyen kazanıyor”

30.05.2025 09:57:14

Yeşilay Danışmanlık Merkezi Silivri Şubesi'nde iyileşme danışmanı olarak görev yapan Latif Çıvgın, bir zamanlar bağımlılık sürecini bizzat yaşamış biri olarak bugün aynı yoldan geçenlere umut oluyor: “Yeter ki pes etmeyin. Tedavi sürecinde kalmayı başaran her danışan, bir gün mutlaka kazanıyor.”
Uyuşturucu bağımlılığı yalnızca bireyin değil, tüm toplumun karşı karşıya olduğu ciddi bir sağlık sorunu. Ancak bu zorlu mücadelede umut da var. Silivri Yeşilay Danışmanlık Merkezi'nde görev yapan iyileşme danışmanı Latif Çıvgın, bir zamanlar bağımlılıkla boğuşmuş, defalarca başarısız olmuş ama sonunda ayakta kalmayı başarmış bir isim. Şimdi ise deneyimlerini, aynı yoldan geçenlerle paylaşarak onların tedavi süreçlerine destek veriyor. “Bağımlılıktan kurtulmak bir irade savaşıdır. Düşseniz de kalkın, yeter ki tedaviyi bırakmayın” diyen Çıvgın, hem bağımlılara hem de yakınlarına önemli mesajlar verdi.

İYİLEŞME DANIŞMANLIĞI NEDİR?
Sevginar Sali: Yeşilay Danışmanlık Merkezi'nde Latif Çıvgın ile birlikteyiz. Kendisi bir “iyileşme danışmanı”. Bu kavram benim için yeni ama Yeşilay'ın danışmanları arasında aşina olduğunuz bir görev tanımı gibi görünüyor. Latif Bey, iyileşme danışmanı ne demek?
Latif Çıvgın: Aslında iyileşme danışmanlığı Türkiye için de yeni bir kavram ama yurt dışında oldukça eskiye, 1930'lara kadar dayanıyor. Kısaca tanımlamak gerekirse; daha önce uyuşturucu madde kullanımı ya da kumar bağımlılığı gibi sorunlar yaşamış bireylerin, tedavi sürecine girip belirli bir temizlik süresi elde ettikten sonra, danışman olarak görev yapmalarıdır. Bu kişiler, destek almak için gelen bağımlılara hem deneyimlerini paylaşarak hem de bilimsel temellere dayanarak rol model olurlar.
Ben de eski bir madde bağımlısıyım. Yaklaşık altı yıldır Yeşilay Danışmanlık Merkezi'nde iyileşme danışmanı olarak çalışıyorum. Danışanlar bize geldiklerinde öncelikle psikologlarla, ardından sosyal hizmet uzmanlarıyla görüşüyorlar. Bu çok yönlü destek sistemi içinde biz de onların yanında yer alıyoruz.
BAŞVURU SÜRECİ NASIL İŞLİYOR?
Sevginar Sali: Diyelim ki ben bir madde bağımlısıyım ve tedavi olmak istiyorum. 115 numaralı Yeşilay Danışma Hattı'nı aradım ve bu bölgede ikamet ettiğim için Silivri YEDAM'a yönlendirildim. Bu merkeze geldiğimde beni nasıl bir süreç bekliyor?
Latif Çıvgın: Öncelikle size en yakın tarih için bir randevu oluşturuluyor. Randevu günü geldiğinde psikologla bir görüşme gerçekleştiriyorsunuz. Psikolog, danışanın bağımlılık düzeyine ve genel durumuna göre değerlendirme yaparak, uygun bulduğu kişileri iyileşme danışmanına yönlendiriyor.
İyileşme danışmanlığına genellikle, madde bağımlılığı ileri boyutlara ulaşmış, birçok kez bırakmayı denemiş ancak başarılı olamamış, motivasyonu düşük ve hayattan beklentisi azalmış bireyler yönlendiriliyor. Biz de bu noktada devreye giriyoruz.
Psikolog görüşmesinin ardından danışanla birebir görüşmeye başlıyoruz. İlk etapta bir bağ kurmaya çalışıyoruz, tanışıyoruz ve ardından kendi deneyimlerimizi, danışanın sürecine uygun bir şekilde paylaşıyoruz. Örneğin ben, geçmişte onlarca kez AMATEM'de yattım, yüzlerce kez bırakmayı denedim ama başaramadım. Ancak bir noktada tedaviyi bırakmayarak iyileşmeye geçebildim. Bu süreci birebir yaşayan biri olarak, danışanlara yalnız olmadıklarını hissettirmeye çalışıyorum.
TEDAVİYE ZORLA YATIRILABİLİR Mİ?
Sevginar Sali: AMATEM demişken bir parantez açmak istiyorum. Bildiğim kadarıyla hâlâ aynı sistem geçerli. Bir kişi, kendi isteği olmadan, yani ailesi ya da yakınları tarafından zorla AMATEM'e yatırılamıyor, doğru mu?
Latif Çıvgın: Evet, doğru. Tedaviye başlanabilmesi için kişinin kendi rızası ve isteği gerekiyor.
AMATEM Mİ, YEDAM MI? HANGİSİ NE ZAMAN GEREKLİ?
Sevginar Sali: AMATEM bazı insanlar için hâlâ korkutucu bir yer gibi algılanıyor. “Kapatılmak”, “izole edilmek” gibi çağrışımlar yapıyor ve bu da birçok bağımlının tedaviye direnç göstermesine neden oluyor. Sizin merkezinizde ise daha sosyal, daha yumuşak bir geçiş var gibi. İyileşme danışmanıyla, destekleyici bir ortamda ikna süreci daha sağlıklı yürüyor olabilir. Peki, AMATEM dışında bu tür merkezlerde bağımlılığın tedavisi gerçekten mümkün mü?
Latif Çıvgın: Bunu şöyle açıklamak daha doğru olur: Bazı maddeler—özellikle eroin ve metamfetamin gibi güçlü uyuşturucular—yoğun şekilde kullanıldığında, kişinin öncelikle bir hastane ortamında detoks sürecinden geçmesi şart olur. Çünkü bu maddeler, vücuttan arındırılmadan kişi dışarıda temiz kalmakta zorlanır. Kalsa bile bu çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Örneğin; kendine zarar verme, intihar girişimleri ya da özellikle metamfetamin kullanımında görülen psikotik ataklar yaşanabilir.
Bu nedenle, böyle durumlarda kişinin en az 3 hafta süreyle AMATEM gibi bir serviste yatarak detoks olması, ilaçlarının düzenlenmesi ve ardından ayaktan rehabilitasyon sürecine yönlendirilmesi gerekir. YEDAM gibi merkezler ise bu sürecin devamı ve tamamlayıcısı olarak önemli bir rol üstleniyor.
TEDAVİ ÜCRETSİZ Mİ? EKONOMİK ENGELLER AŞILABİLİR Mİ?
Sevginar Sali: AMATEM'de tedavi ücretsiz değil mi? Çünkü bu tür durumlarda ekonomik sıkıntılar da tedaviye erişimin önünde engel oluşturabiliyor.
Latif Çıvgın: Evet, AMATEM'de tedavi ücretsiz. Süreç şöyle işliyor: Örneğin bir kişi bize geldiğinde ve madde bağımlılığı tespit edildiğinde, öncelikle sosyal hizmet uzmanımızla görüşüyor. Eğer kişinin sağlık güvencesi yoksa ya da AMATEM'e yatışı bu nedenle mümkün görünmüyorsa, sigorta işlemleriyle ilgili tüm destek tarafımızdan sağlanıyor.
E-Devlet'e girilip sigorta durumu kontrol ediliyor, varsa borçlar yapılandırılmaya çalışılıyor. Eğer yapılandırma da mümkün değilse ve kişinin maddi durumu gerçekten kötüyse, yeşil kart çıkarılması için gerekli yönlendirmeleri de biz yapıyoruz.
Ayrıca kişinin AMATEM'e yatma konusunda motivasyonu düşükse, bu noktada iyileşme koçlarımız devreye giriyor. Onlar da eski bağımlılar. Kendi hastane süreçlerini anlatarak danışanı cesaretlendiriyor, sosyal hizmet uzmanıyla birlikte hastaneye kadar eşlik ediyorlar. Yatış sürecinde de danışanı takip ediyor ve taburcu olduktan sonra YEDAM'da devam edecek uzun soluklu tedavi sürecine hazırlık yapıyoruz.
GÜVEN OLMADAN İYİLEŞME OLMAZ
Sevginar Sali: Size bir danışan geldi ve iyileşme danışmanı olarak birlikte bir yola çıktınız. Bu süreci nasıl yürütüyorsunuz? İlk adım nedir?
Latif Çıvgın: Her şeyin temeli güven ve bağ kurmaktan geçiyor. Bağımlılıkla mücadelede, karşınızdaki kişi size güvenmiyorsa, ne söylediğinizin bir anlamı kalmaz. Kendi yaşadıklarımdan biliyorum; bağımlılar samimiyeti hemen fark eder. Karşısındaki kişinin kendisine nasıl baktığını, onu gerçekten anlayıp anlamadığını çok iyi anlar. Ben de eski bir bağımlı olduğum için bu bağı daha kolay kurabiliyorum.
İlk görüşmelerimizde öncelikle bu güven ortamını sağlıyoruz. Sonra kişinin madde kullanma isteği üzerine konuşuyoruz. Bu istek çoğu zaman açıktır—kişi doğrudan kullanmayı düşünebilir. Ama bazen temizlik süresi uzadıkça bu istek şekil değiştirir. Örneğin, “Eski kullanım arkadaşlarımla görüşsem ne olur ki?” ya da “Artık iki yıldır temizim, tedavi merkezine gitmesem de olur” gibi düşünceler oluşur. Oysa bu düşünceler, kişinin tekrar kullanıma dönmesinin ilk adımlarıdır.
Bu noktada kendi deneyimlerimi paylaşıyorum. Örneğin ben de bir dönem her şey yolundayken işe girdim ve tedaviyi bıraktım. Dört ay sonra tekrar kullanıma başladım. Aynı süreci yaşadığım için, danışan bu örnekleri duyunca kendini yalnız hissetmiyor. Gerçek bir örnek üzerinden konuşmak, onu hem anladığımı hem de aynı yerden geçtiğimi hissettiriyor.
BAĞIMLILIK BİTER Mİ?
Sevginar Sali: Uzun bir süre madde kullanmadınız diyelim. Temiz kaldınız. Bu noktada artık bağımlılık bitmiştir diyebilir miyiz?
Latif Çıvgın: Maalesef diyemeyiz. Uyuşturucu bağımlılığı, tansiyon ya da şeker gibi sadece fiziksel bir hastalık değil. Bu, psikososyal bir hastalık. Yani işin içinde sosyal boyut da var. Bağımlılık yalnızca madde kullanımı değil; onun getirdiği bir yaşam biçimi, bir kültür var.
Örneğin, 20 yıl boyunca uyuşturucu kullanan bir kişinin tüm çevresi de bu kültürün içindedir—arkadaşları, madde temin ettiği insanlar, sosyal ortamı... Siz bu kişiye sadece "maddeyi bırak" demekle kalmıyorsunuz; aynı zamanda “hayatındaki herkesi ve her şeyi değiştir” demiş oluyorsunuz. Bu da sudan çıkmış balık gibi hissetmesine neden oluyor.
Oysa bir şeker hastası, hastalığı nedeniyle evini ya da arkadaş çevresini değiştirmek zorunda kalmaz. Ama bir bağımlı için bu çoğu zaman bir zorunluluktur. Temiz kalabilmesi için sosyal hayatını, aile ilişkilerini, yaşadığı çevreyi hatta gerekirse semtini değiştirmesi gerekebilir. Bağımlılıktan kurtulmak sadece maddeyi bırakmak değil, aynı zamanda hayatı sil baştan kurmak anlamına geliyor.
YENİ NESİL UYUŞTURUCULAR: “3-5 YILDA ÇÖKERTİYOR”
Sevginar Sali: Az önce 20 yıl uyuşturucu kullanan bir kişiden örnek verdiniz ama bugün artık öyle uzun süreler kullanabilmek mümkün mü? Yeni nesil uyuşturucuların etkisi ve sonuçları konusunda bir parantez açalım mı?
Latif Çıvgın: Maalesef dediğiniz gibi değil. Örneğin metamfetamin gibi sentetik uyuşturucular 20 yıl değil, 3-5 yıl gibi kısa sürelerde bile kişiyi tamamen çökertiyor. Özellikle her gün kullanılıyorsa bu sürenin sonunda kişi artık psikoz geçiriyor. Psikozdan kastımız; karar verme yetisinin kaybı, gerçeklikten kopma, sanrılar ve halüsinasyonlar. Bu maddelerin etkisi çok ağır ve kalıcı izler bırakabiliyor. Tedaviyle toparlanabilen durumlar da var ama yine de ciddi bir hasar söz konusu.
Eroin ise psikoz yapmasa da yüksek doz kullanımı (over doz) ve bulaşıcı hastalık riski nedeniyle çok tehlikeli. Bu maddeler sadece fiziksel değil, zihinsel ve sosyal olarak da kişiyi büyük ölçüde yıpratıyor. Aile ilişkilerini, sosyal çevreyi, iş hayatını—her şeyi geri dönülmez şekilde sarsıyor.
Danışanlar bize geldiklerinde yalnızca bir bağımlılıkla değil, genellikle çok ağır bir geçmişle geliyorlar. Aile sorunları, yasal problemler, sabıkalar, borçlar, dağılmış sosyal çevre… Kimi zaman sudan çıkmış balık gibi değil, ondan da beter bir halde oluyorlar.
Biz burada Yeşilay Danışmanlık Merkezi olarak; psikolog, sosyal hizmet uzmanı, iyileşme danışmanı ve koçlarıyla ekip halinde çalışıyoruz. Danışanlarımıza sadece psikolojik destek değil, iş bulma süreçlerinde danışmanlık, hastaneye yatışlarda yardım, hatta gerekiyorsa Yeşilay'ın Bursa, Kayseri ve Diyarbakır'daki yatılı rehabilitasyon merkezlerine yönlendirme desteği veriyoruz. Bu merkezlerde danışanlarımız altı ay ile bir yıl arasında tamamen ücretsiz olarak tedavi görebiliyorlar.
Çünkü biz şunu biliyoruz: Bir kişi maddeye geri dönerse sadece kendine değil, ailesine, çevresine ve topluma da zarar veriyor. Bu durum hem ekonomik hem de sosyal ve ahlaki anlamda ciddi sorunlar yaratıyor. O yüzden bu mücadele bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur.
“KULLANMADIYSAN, HİÇ BAŞLAMA. KULLANDIYSAN MÜCADELEDEN VAZGEÇME”
Sevginar Sali: Uyuşturucunun hiçbir şeye faydası olmadığını artık çok net görüyoruz. Sizin kendi deneyiminizden yola çıkarak, bu maddelere hiç bulaşmamış kişilere ne söylersiniz? Ayrıca da bir şekilde başlamış olanlara mesajınız ne olur?
Latif Çıvgın: Ben de bir zamanlar, bu işi kontrol edebileceğimi sanıyordum. Çevremde madde kullananları görüyordum ama “Ben onlar gibi olmam, ben kontrol ederim” diyordum. Zaten kimse eroinle ya da metamfetaminle başlamıyor; alkol ya da esrar gibi daha “masum” görünen maddelerle başlıyor. Ben de öyle başladım. “Bunu içsem bile diğerlerine bulaşmam” dedim ama olmadı. Diğerlerine de geçtim. O sürecin nasıl ilerlediğini bile fark etmeden kendimi dışardan izleyerek içinde buldum.
Bu yüzden en doğrusu, o ilk maddeye, ilk alkole hiç dokunmamak. Çünkü sonrası gerçekten kişinin kontrolünden çıkıyor.
Kullanmaya başlamış olanlar için ise en önemli mesajım şu: mücadeleden vazgeçmeyin. Bir arkadaşım var, 90 kez AMATEM'de yattı. 90 kez! Ama yılmadı. Bugün, yaklaşık 17 yıldır ayık ve profesyonel olarak bu alanda çalışıyor. Birçok insana örnek oluyor. Demek istediğim şu: Ne kadar zor olursa olsun, tedavinin içinde kalan kişi için umut her zaman vardır.
Bazı danışanlarım bana diyor ki, “Kullandım, artık gelemem.” Hayır, gelebilirsin. Biz buradayız. Kullanmış olsan bile tedaviye devam etmek istiyorsan biz seni kabul ediyoruz. Ama tedaviyi tamamen bıraktığında ve umudu kestiğinde, işte o zaman bizim elimizden çok şey gelmiyor. Ama istikrarlı olan kazanıyor. Bir danışanım var; tam 3 yıl boyunca madde kullanarak geldi. Ama pes etmedi. Bugün 4-5 yıldır ayık bir şekilde hayatına devam ediyor.
Tedavi kelimesi danışanları bazen korkutuyor. “Biz hep tedavi mi göreceğiz, hiç mi hayatımıza dönemeyeceğiz?” diye soruyorlar. Hayır, öyle değil. Tedavinin başında görüşmeler sık olabilir. Gerekirse ben her gün çağırıyorum. Ama kişi biraz güçlenince, haftada bire, sonra iki haftada bire, zamanla da ayda bire düşüyor. Sonra dış destek grupları devreye giriyor.
Bugün hâlâ, ilk tedavimi yöneten doktorumla 6 ayda bir görüşürüm. Bazen daha sık. Bu görüşmelerde “madde kullanmak istiyorum mu istemiyorum mu” diye konuşmuyoruz. Hayatı konuşuyoruz. Ama o temas, bana nereden geldiğimi hatırlatıyor. Çünkü bu hastalık kronik bir hastalık. Hiç unutmamak ve dikkatli yaşamak gerekiyor.

Sevginar Sali: Görüşlerinizi ve deneyimlerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz Latif Bey.
Latif Çıvgın: Rica ederim, ben teşekkür ederim. Sağ olun.

 

YORUM YAP