
MAŞALACI: ALLAH KULLARINA
EZİYET EDEN ADAMI SEVMEZ
Maşalacı şöyle konuştu: “Bizim bu istimlâk-kamulaştırma
sürecinde devlete, hükümete karşı çıkılacak diye bir düşüncemiz yok. Ama bir
düşüncemiz varsa o da şudur ki; Allah kullarına eziyet eden adamı sevmez. Bu
önce idareciler sonra tüm insanlar için söylenen bir söz.
“VATANDAŞ DÜKKÂNLARINI
KORUMAK İÇİN
HUKUKA BAŞVURDU”
Emeğimizle kazandığımız söz konusu bölgede kendi dükkânımız
var. Sel baskınlarının olduğu dönemde başbakanımız bölgenin kamulaştırılacağını
ve insanlara aynı sıkıntıyı yaşatmayacağını belirtti. O dönem CHP il genel
meclis üyesi olan arkadaşımız kamulaştırma kararını mahkemeye vereceğini ileri
sürdü. Biz de il genel meclis üyesiydik. Bu sebepten buradaki insanların
cezalandırıldığı şeklinde yanlış anlama olmasın. Bunlar yanlış iddialar. Oradaki vatandaş dükkânını korumak için
mahkemeye, hukuka başvurdu. Hakkını savunmak için kavga edecek hali yok. Biz
hukuka başvurmadık çünkü inanıyorduk ki bizim büyüklerimiz insanlara sıkıntı
çektirmez.
“MALIN DEĞİL, ÇALIŞAN
İNSANIN HESABINI YAPIYORUZ”
Daire sahipleri için kamulaştırmada ödenen bedeller bir
velinimet ancak dükkân sahipleri için aynı şeyi söyleyemeyiz. O dükkânlarda
atalarından, dedelerinden miras kalarak, geçimlerini zanaatla devam ettiren
insanlar var. Burada malın değil bu çalışan insanların hesabını yapıyoruz.
Bunca sene vergi veren insanlara “Git başının çaresine bak nerede dükkân
bulursan bul hayatını idame ettir” deniliyor. Kimsenin bunu söyleme hakkı yok
bunu ancak dinsiz imansız, kâfir söyler. Ben böyle bir durumu onaylamıyorum.
Eğer ben Silivri Belediyesi’nin topraklarına bir yer katıyorsam bana bunun
karşılığında mal verecek.
“YETKİLİLER TEHDİT YERİNE
UZLAŞMA SAĞLAMALI”
Burada iki seçenek var. Biri Silivri Belediye Başkanı diğeri
ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Ya Silivri Belediye Başkanı diyecek
ki; ‘’Silivri Belediyesi’nin dükkânları var,
isteyen istediği yerden alsın’’ ya da Silivri Belediyesi’nin mevcut
arazisinden dükkânlara karşılık metrekaresi değerinde yer verecek. Eğer verilen
dükkân ufaksa ben üzerine para istemiyorum kendi adıma. Ancak benimle
uzlaşsın, beni tehdit etmesin. Ben
saldırgan biri olarak bir beyanat vermek istemiyorum. Ancak birilerinin
yetkilileri uyarması gerek. Bu durumda iş dükkân sahiplerine düşüyor.
“SİLİVRİ’DE SİYASETÇİ YOK”
Silivri’de iktidar partisinden son partiye kadar siyasetçi
yok. Neden yok diyorum, Silivri’de 150-200 tane dükkân sahibi var ancak hiçbir
siyasetçi sahip çıkmıyor. Duyduklarım doğruysa eğer Silivri Belediyesi
tarafından Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na, Şoförler Odası’na yer verilmiş ve bu
yüzden seslerini çıkarmıyorlar. Bu kişilerin bunu yapmak yerine kamuoyunun
dikkatini konu ile ilgili sıkıntılara çekmesi gerek.
“KUL YAPMAZSA ALLAH YAPAR’’
Her su basılan yer istimlâk edilemez. Madem öyle bu binalar
yıkılmalı, dükkân sahiplerine tek katlı dükkânlar verilmeli. Yapılabilecek
birçok proje var. Burada Özcan Işıklar’a büyük sorumluluk düşüyor. Onun dükkân
sahiplerini yönlendirmesi gerek. Ben para değil yerime karşılığında yine yer
almak istiyorum. Işıklar esnafı korumalı, Büyükşehir’den gereken yardımı
istemeli. Onlar yapmıyorsa kendisi yapmalı. Merkeze New Center Alışveriş
Merkezi yapıldı. Ondan önce var olan Silivri’nin nostaljik çarşısı yok oldu.
Kazananların yanına kar kaldı ama Silivri’ye bir beton yığını kaldı. Birçok
esnaf mağdur oldu. Bunu yapan dönemin yönetimi hiçbir zaman affedilmeyecek. Kul
bir şey yapmazsa Allah yapar. Allah’ın yaptığının da bir daha telafisi olmaz.
Biz henüz Allah’a havale etmedik.
“ÖZCAN IŞIKLAR VE METİN
KARAKAŞ BİRARAYA GELMELİ”
Silivri’de şöyle bir sorun var; herkes birbirinden korkak. Evde eşine,
çocuğuna dert yananlar aman bana bir zarar gelir korkusuyla dışarıda
konuşmuyor. Bu sebepten kimse beyanat vermeye çıkmıyor. Bu durumda toplanmayı
sağlayacak, yardımcı olacak ilk kişi Sayın Belediye Başkanı Özcan Işıklar,
ikinci kişi ise İktidar Partisi İlçe Başkanı Metin Karakaş. Silivri için bir
araya gelmeliler. Bu her ikisinin de Silivri için yapabileceklerini
göstererecekleri büyük bir sınav. Silivri’yi düşünmek sadece konuşmayla ahkâm
kesmeyle değil ancak bu şekilde olur. Festivallerle, eğlencelerle vatandaşın
karnı doymaz.
“BENİM ALDIĞIM OYU
SİLİVRİ’DE
HİÇ KİMSE ALAMADI”
Siyasetçinin emeklisi olmaz. Ben adam iyiyse iyi derim ama
adam yanlış yapıyorsa da kim olursa olsun muhalefet yaparım. Benim bir şey olup
olmamam önemli değil. Ben en zor zamanda en güzel yere en güzel oyla geldim.
Benim aldığım oyu Silivri’de hiç kimse alamadı. Demek ki vatandaş bizi
seviyordu bize o oyu verdi, bizi güzel bir yere getirdi. Ancak kendi kurumumuz
içindeki adamlar bizi sevemedi, biz onlarla anlaşamadık. Bunun nedeni de
onların yaptığı yanlışa karşı çıkmamız.
“KOLTUKLAR BAKİ DEĞİLDİR’’
Ben her dönemde yanlışın karşısında, kim ne yaparsa yapsın
doğrunun da yanındayım. Doğru adam, insana hizmet veren adam benim için
kıymetli. Koltuklar baki değildir. O koltuk kimsenin altında kalmıyor. Candan
Erçetin’in de dediği gibi; ‘’Ne mal ne
mülk hepsi hikâye.’’ Bizim meselemiz koltuk sahibi olmak değil. Bizim için
önemli olan böyle bir durumda kimin bize ne kadar yardım edeceği.
“ESNAF PARAYLA, TEHDİTLE RAZI
EDİLMEYE ÇALIŞILMAMALI’’
Bizde kötü bir atasözü var; “Beni sokmayan yılan bin yıl
yaşasın.’’ Benim karşımdaki komşum adamsa esnafının durumuna üzülüyor ama eğer
adam değilse birilerinin işi bozuldu diye seviniyor. Silivri’de ne yazık ki
böyle fesatlık durumu var. Ama insanların çoğu buradaki haksız durumu görüyor.
Bunlar dikkate alınmalı. Esnaf parayla, tehditle razı edilmeye çalışılmamalı.
Belki razı olanlar var ancak ben razı değilim.
“ŞERİATIN KESTİĞİ
PARMAK ACIMAZ’’
Orada 20 sene esnaflık yapan, devletine vergi veren insanlar
nereye gidecek? Birileri çıkıyor “Ben
senin dükkânını alıyorum’’ diyor. Olur mu böyle şey!? Bu memlekette hukuk var,
mahkemeler var. Orada hâkim bile diyecek ‘’Bu saatten sonra bu adam nerede
dükkân bulacak, nerede devam ettirecek işini’’. Sen dereyi ıslah et, binaları
yık ancak benim yerimi almaya kimsenin hakkı yok. Alınıyorsa da bana yer-dükkân
verilecek. Zorla da almaya kalkılıyorsa Şeriatın kestiği parmak acımaz. Ben beddua okur Allaha havale ederim.
Ben orada çalışan adamların sorumluluğunu alamam, hepsine bakamam.”
Cemile KAYAR/Senem MARMARA