Jean Baptiste Poquelin ya da Moliere - İLKER BAYRAK

Jean Baptiste Poquelin ya da Moliere - İLKER BAYRAK

08.10.2015 10:52:24

17. yüzyıl Fransa'sından bir anekdot bize... Çok şeyler fısıldıyor insanın kulağına... Yaşarken galiba hemen bütün toplumlarda değeri bilinmiyor bazı değerlerin... Ya da kinimiz, öfkemizi ölüm bile yok edemiyor. Ölmüş, gitmiş bir insanla bile uğraşabiliyoruz...
Moliere, bizim edebiyatımızda çok sevilmiş bir tiyatro oyunu yazarıdır. Bizde ilk tutan ve çok tutulan bir yazar olması elbette tesadüf değildir. Moliere'de hakiki insan konuşur. Halktandır, bu yüzden de her millete uyar. Türk izleyicisinin geleneksel ortaoyunu ve Karagöz tiyatrosu, Moliere'in çıkış tiyatrosuna çok benzer. Bu yüzden bizde çok çevrilmiş, çok oynanmıştır. Bu noktada Ahmet Vefik Paşa'mızı saygıyla anmak istiyorum. Bursa'da kurduğu Osmanlı Tiyatrosu ve yaptığı Moliere adaptasyonları Türk Edebiyatı ve Türk Tiyatro Tarihi için çok önemlidir.
Moliere konusunda bu sezon şanslıyız, geçen sezon da şanslıydık. Devlet Tiyatroları, Cimri ve Gülünç Kibarlar ile Moliere'e repertuarında yer veriyor. Geçen sezon Cimri'yi izledim. Klasik bir zevkle, tam bir dil ve edebiyat zevki veren bir çalışma olmuş. Devlet Tiyatroları farkı dekorundan, kostümüne; oyunculuktan, ışığa hissediliyordu. Sanat adeta sahneden salona taşıyor. Fuayeye kadar yayılıyordu. Fransız Edebiyatının bu en önemli babasının yine çok önemli bir yapıtı Cimri... Klasik edebiyat seviyorsanız izleyin derim. Batı klasiği...
Eski bir şey, kaç yüz yıllık eser; ama bugüne dair neler söylüyor neler... Bugün yok mu sanki Harpagonlar, Arganlar... Cimrilik tüm zamanların konusu... İnsanın bir zaafı... Bunu bulup çıkaran ve eşsiz bir üslupla işleyen kişi Moliere ve kim bilir kaç kere; dünyanın kaç yerinde perde demiştir, diyor, diyecek...
Moliere oyunlarında bilhassa Cimri'de önemli olan dekor, kostüm, ışık falan değildir. İnsanlar sanırım bunu kaçırıyorlar. Önemli olan diksiyondur. Kişiler, karakterlerine en uygun tonu bulup da sözlerini açıklıkla ve anlamına uygun söylediler mi en zor iş başarılmıştır. Tiyatro dil işidir. Bilhassa Moliere tiyatrosu...
Oyunlara gidemeyenler ne yapacaklar diye bir soru duyar gibi oluyorum, arka sıralardan.  Cimri'yi Sabahattin Eyuboğlu'nun çevirisiyle okuyabilirsiniz. Hemen her halk kütüphanesinde de vardır. Okuyun o zaman. Hastalık Hastası'nı, Tartuffe'ü... Ama Devlet Tiyatroları'ndaki Cimri'yi Kenan Işık yönetti; söyleyeyim. Şartları biraz zorlayıp tiyatroya gitseniz çok daha güzel olur tabi. Tiyatro kitapları daha ziyade ne zaman işe yarar biliyor musunuz? Böyle canınız fena halde tiyatro istemiştir. Sahne kokusu burnunuzda tütüyordur. Sezon kapalıdır, yaz ayıdır. Yazlık oyunlar da bitmiştir. E ne olacak şimdi? Serin bir klima altında, ya da hamakta; elinize tiyatro metnini alıp, gözlerinizi bir kapata bir aça; hem rejisör hem oyuncu siz; seyirci yine siz; ışık, dekor, kostüm hepsi siz...
Yaşasın Tiyatro, Yaşasın Edebiyat...
Ya da sevdiğiniz oyunlar yoktur, bazen öyle de oluyor biliyor musunuz? Yani bazen insanın canı fena halde Aristophanes'in Barış isimli oyununu çekiyor. Ya da Turan Oflazoğlu'nun Kösem Sultan'ı olsa da izlesek diyorsunuz. Ama yok, ne yapacağız? Doğru kitaplara o zaman... Ama o kadar çok tiyatro var ki, o kadar çok oyun... Çok şanslıyız. İstanbul gibi bir şehirde tiyatro ve sanatla dört yanımız çevrilmiş durumda... hadi koşalım salonlara...
Hoşça Kalın...

YORUM YAP