“Hayır cephesi, Evet çıksın diye dua ediyor”

“Hayır cephesi, Evet çıksın diye dua ediyor”

25.03.2017 10:10:56

“Hayır cephesindeki işadamlarının da bu noktada olduğuna inanıyorum. Hayır'cı cephesi, CHP'liler, Belediye Başkanı da dahil başlarını yastığa koydukları zaman, “Allah'ım ne olur 16 Nisan'da Evet çıksın” diye dua ediyorlar çünkü Evet çıkmadığı zaman işlerinin eskisi gibi olmayacağını biliyorlar. 7 Haziran'daki Milletvekili Genel Seçimi koalisyon görüşmelerinden sonra Türkiye 4 ay boyunca bir sallantıda gitti geldi ama 1 Kasım'da AK Parti güçlü bir şekilde tek başına iktidar oldu” diyen 2004-2009 dönemi Silivri Belediyesi AK Partili Belediye Başkanı Hüseyin Turan, Referandum sürecini Hürhaber okuyucuları için değerlendirdi.


Referandum dolayısıyla seçim çalışmalarına birebir katılan Hüseyin Turan, Anayasa değişikliği ve sahada halkın nabzını Hürhaber'e yorumladı.

“1982 ANAYASASININ İNSAN HAKLARI NOKTASINDA BİRÇOK KISITLAMASI VAR”
“Anayasa değişikliği ihtiyacı nereden doğdu?” sorusuna yanıt veren Turan, “1921 ve 1924 anayasaları Türkiye Cumhuriyetinin hazırladığı anayasalar anacak bundan sonraki süreçte sivil iradenin hazırladığı anayasalar yok. 1960 ihtilalinden sonra hazırlanan anayasa ve yine 1980'den sonraki ihtilalden sonra hazırlanan 1982 anayasası var; yani 2 darbe anayasası. Mantık olarak baktığınız zaman 1961 anayasası daha özgürlükçü ancak 1980 ihtilalini yapan askerler bu özgürlükçü anayasa ile birlikte iç kaosun, terörizmin fazla çoğaldığını söyleyerek 1980 anayasası biraz daha devletçi ve korumacı bir anayasa oldu. O dönemde anayasa, oylamasında büyük bir oranla kabul edildi. Çocukluğumdan hatırlıyorum anayasa TRT'de anlatılıyordu ama bugünkü kadar da hiç kimse anayasadan haberdar değildi. Sadece TRT bilgilendirmesiyle birlikte insanlar katılım gösterdi, büyük bir çoğunluk Evet dedi. 1980 darbesi olduktan sonra milletin büyük bir çoğunluğu iç terörizm, kardeşin kardeşi vurmasından dolayı o dönemde herkes “İyi ki bu darbe oldu” noktasındaydı. 1982 anayasasına güçlü bir şekilde Evet denmesinin sebebini de buna bağlıyorum. Ülkede terör bitmişti, yağ kuyrukları dediğimiz ekonomik sıkıntıların birçoğu giderilmeye başlanmıştı. Türkiye, 1983'te ANAP iktidarıyla beraber ekonomik ve siyasal olarak dünyaya açılmaya başladı ve Avrupa Birliğine giriş süreci hızlandırıldı ancak 1982 anayasasının insan hakları noktasında birçok kısıtlamaları vardı. İdam bunlardan biriydi. Birçok maddenin değişmesi gerekiyordu. O dönemde darbeden yeni çıkmış bir hükümetin yani Özal hükümetlerinin maddeleri değiştirme noktasında fırsatı oldukça birçok maddeyi kanunla birlikte düzenleme noktasına gidiyordu.

“EKONOMİK SARSINTILAR HEP KOALİSYON DÖNEMLERİNDE GERÇEKLEŞİR”
1990'lı yıllara geldiğimiz zaman Anavatan Partisi iktidarı döneminden sonra koalisyon hükümetlerine geçiş dönemleri başladı. Koalisyon hükümetlerine geçişle birlikte baktığımız zaman ülkedeki ekonomik krizlerin patlak verdiğini görüyoruz. 1994 Krizi Çiller hükümeti döneminde. Yine 2000'lerdeki krizi düşündüğümüzde ekonomik sarsıntıların hep koalisyon dönemlerinde gerçekleştiğini görüyoruz.

“REJİM DEĞİL, SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ OYLANACAK”
Türkiye'nin sistemle ilgili ciddi manada değişikliğe ihtiyacı var. Bu 18 madde de rejim değişikliği değil sistem değişikliği oylanacak. Biz bu noktada Evet diyoruz. 2 sene önce en hasta hükümetler İtalya'da çıktığından dolayı İtalya'daki kanun değişikliğiyle birlikte koalisyon hükümetleri olmasın diye birinci gelen partiye belli bir milletvekili sayısı verildi. Buradaki değişikliğin amacı hükümetler koalisyonlarla yönetilmesin, tek parti iktidar olsun diyeydi” dedi.

“MİLLAT 15 TEMMUZDUR”
“AK Parti Türkiye'yi tek başına büyük bir çoğunlukla birlikte yönetebiliyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan, meclis çoğunluğu AK Parti'den ne sorun var ki bu anayasa değişikliği yapılmak isteniyor haklı olarak sorulabilir” diyen Turan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “15 Temmuz ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu olayı hızlandırdı. 15 Temmuz'daki olayda MHP'nin içindeki grupların birçoğunun FETÖ ile bağlantısı görüldü. Geçmişte bu anayasa değişikliğine Hayır diyen Devlet Bahçeli, Kasım ayındaki meclis toplantısında, “Getirin, biz gereğini yapacağız” diye çıkış yapmak zorunda kaldı. Bana göre milat burada 15 Temmuz'dur çünkü baktığınızda AK Parti 2019'a kadar tek başına iktidar. Hem genelde hem de cumhurbaşkanlığı noktasında bir problem yok. Yani bunu 2018 veya 2019'da da getirebilirdi” diyerek zamanlama ile ilgili açıklık getirdi.

“BELEDİYEYİ YÖNETEN TEK ADAM DEĞİL Mİ?”
“Bu değişiklik bazım kesimlerin söylediği gibi bir Recep Tayyip Erdoğan değişikliği değil” diyen Turan, sözlerine şöyle devam etti: “Sokakta bu şekilde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Yarına çıkacağımızın garantisi yok. Buradaki değişiklik kişilere göre değil sisteme göre yapılan bir değişiklik. Algı hep ‘Recep Tayyip Erdoğan tek adam olacak' yönünde. Tek adamlık algısı ile birlikte Silivri'ye baktığınız zaman Silivri'de tek bir Belediye Başkanı yok mu? Belediyeyi yöneten tek adam değil mi? Belediye Başkanı içerdeki bütün müdürleri kendisi atayabiliyor. Demokratik olarak baktığınız zaman bunların meclisten geçirilmesi gerekmez mi? Hükümet meclisten güvenoyu alıyor. Bundan sonra güvenoyu almayacak. Bakanlar milletvekili olmayacağı için sorumlulukları kendilerine, anayasa mahkemesine ve millete karşı olduğundan dolayı meclisten güvenoyu almayacak. Bana göre bu anayasa değişikliğindeki en önemli maddelerden biri.

“REFERANDUMDAN SONRA, YEREL YÖNETİMLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ TALEP EDİLMELİ”
Bakanların meclisten olmaması çok doğru bir karar. Bakan kendi işini yapacak. Cumhurbaşkanına ve millete karşı sorumlu olacak. Tabi ki yönetimlerde tek adam olacak. Silivri Belediye Başkanımızın bu anayasa değişikliğinden sonra hızlı bir şekilde yerel yönetimlerin güçlendirilmesini talep etmesi gerekir. Silivri'deki İlçe Spor Müdürlüğü, İlçe Tarım Müdürlüğü niye belediyeye bağlı olmasın ki? Tarımla ilgili belediye bir kuruluş kurmuş bir de İlçe Tarım Müdürlüğü var. Hangisinin faydalı olduğunu burada halka sormak gerekir. İlçe Tarım Müdürlüğü belediyeye bağlı olsa, belediye tarımla ilgili konuları tek elden yürütmüş olacak. Merkezi hükümete bağlı olmasının amacını bana hiç kimse anlatamaz.

“TERÖR BİTTİKTEN SONRA YEREL YÖNETİMLER ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE GÜÇLENDİRİLECEK”
Yaz Spor Okulları oluyor. İlçe Spor Müdürlüğü ve belediye ayrı bir şekilde düzenliyor. Bunun gibi örnekler verilebilir, belediyeye bağlı olmaları gerekir. İnşallah Evet geçecek. Hangi siyasi partili belediye olursa olsun 16 Nisan'dan sonra yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile ilgili işbirliği yapmaları gerekir. Artık bizim merkeziyetçi yönetim anlayışından kopmamız gerekir. Bu anayasa değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanımızın yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle ilgili meclisten maddeler geçirteceğine inanıyorum. Tek bir handikabımız var; Güneydoğu'daki HDP'li belediyeler noktasındaki sıkıntılar. HDP'li belediyelerin birçoğunun PKK'nın ekonomik yan kuruluşu gibi çalıştıklarını gördüğümüzden dolayı bugüne kadar yerel yönetimler güçlendirilemedi. Terör bittikten sonra yerel yönetimler çok hızlı bir şekilde güçlendirilecek.”

“BÜROKRASİNİN AŞILMASI GEREKİYOR”
Anayasa değişiklik teklifinde yer alan 18 maddeye neden Evet denmesi gerektiğini anlatmayı sürdüren Hüseyin Turan, “Türkiye'yi çok hızlı bir şekilde ilerleme noktasında görüyoruz. Kanunların hızlı bir şekilde çıkması, bürokratik-oligarşik dediğimiz bu yönetimin hızlı bir şekilde aşılması gerekir. Cumhurbaşkanının “Şu işi hızlı bir şekilde halledin” dediği bir konuda bile bürokraside en az 3-4 ay takıldığını biliyorum. Belediye Başkanlığı dönemimde de bunu yaşadım. Sorumluluğu tek başına alarak imza attığım çok işler oldu. Seçilmişiz, halktan oy alan insanlar olarak hızlı bir şekilde işlerin kotarılması gerekiyor” dedi.

“BUNUN NERESİ TEK ADAM SİSTEMİ ANLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUM”
“İnanın değişiklik paketinde gözükmeyen çok madde var” diyen Turan, “Meclis ayrı, Cumhurbaşkanı farklı bir şekilde çalışacak. Yeni sistemde meclisin Cumhurbaşkanını fesih etme yetkisi var. Veya Cumhurbaşkanı meclisi fesih edebiliyor ama fesih ettiği zaman kendisi de fesih oluyor. Bunun neresinde tek adamlık var, anlamakta güçlük çekiyorum! Karşılıklı bir şekilde fesih oluyor ve hızlı bir şekilde erken seçime gidiliyor. Tek adam olan bir cumhurbaşkanı bu anayasa değişikliği ile en fazla 2 dönem seçilebiliyor. Yani 10 yıl. Bu halk ikinci defa onay vermezse zaten seçilemiyor. Eğer tek adamsa, tek adamlılığı bir sonraki seçimde bitmiş oluyor. % 51 alamayan bir Cumhurbaşkanı tekrar seçilemiyor. Demokrasi varsa seçim var. Seçilen kişi de halk tarafından seçilmiş olacağından bunu bu şekilde görmek gerekir diye düşünüyorum.

“SEÇİYORSAM, SEÇİLEBİLMELİYİM DE”
En çok tartışılan konulardan biri de milletvekili seçilebilme yaşı 25'ten 18'e indirilecek olması. Ben bunu sadece demokrasi açısından görüyorum. Ben birisini seçebiliyorsam seçilebilme yetkisi de bende olabilmeli. 18 yaşında bir Cumhurbaşkanını, milletvekilini seçeceksin ve o gencin oyu ile 80 yaşındaki birinin oyu bir olacak ama 80 yaşındaki insan seçilebilecek 18, 20 veya 24 yaşındaki bir genç seçilemeyecek. Yok böyle bir şey! Mustafa Kemal Atatürk, birçok Avrupa ülkesinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımıştır. Medeniyetin Beşiği dediğimiz Avrupa bizden sonra bunu uygulamaya başladı. Bu açıdan 18 yaş olayına bakarsak ben seçiyorsam, seçilebilmeliyim de. Gençlerin önünü açmak gerekir. Şu anda milletvekili seçilebilme yaşı 25. Mecliste 25 yaşında milletvekili yok, 26, 27 yaşında var. İlla 18 değil, 20, 22, 24 yaşında da milletvekili olabilir.

“CHP BİLE BİLE YALAN SÖYLÜYOR”
Diğer bir boyut da “18 yaşındaki genç 2 sene milletvekili olduktan sonra ömür boyu milletvekili emekli maaşı alacak” şeklindeki algı. Külliyen yalan! CHP kanadı bile bile yalan söylüyor. Şu andaki emeklilik yasasına göre 2 sene milletvekilliği yapan kişi emekli olamıyor. Yaşı dolduktan sonra emekli olabilir, o zamana kadar da emeklilik primlerini yatırması gerekir. Ajitasyon yapmak için yapılan algı olaylarından biri olarak görüyorum bunu” şeklinde konuştu.

“SORUNLARIN ÇÖZÜLEBİLMESİ İÇİN YÖNETİM SİSTEMİ DEĞİŞMELİ”
“Demokratik açıdan baktığımız zaman bu ülkede 30 senedir çözülemeyen çok ciddi sorunlar var” diyen Turan değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Bu sorunların çözülebilmesi için hızlı bir şekilde yönetim sistemimizi değiştirmemiz gerekir. 30 senedir çözülemeyen sorunları halının altına süpürürsek orada kalacak, daha da çok büyüyecek. Bir kenara atarsak inanın o sorunlar bir gün yılan olacak milleti zehirleyecek. Bunlardan bir tanesi 15 Temmuz'daki darbe girişimiydi. Yılanın başı Allah'tan 15 Temmuz'da kesildi. Eğer birkaç sene daha bu terör yapılanması kalsaydı milleti hepten zehirleyecekti. Bugün milletin farklı kesimlerini birbirine düşman etmek için elinden geleni yapıyorlar. Allah'tan milletimiz bu oyuna gelmiyor. O açıdan ‘bu sorunları çözmeyelim, böyle devam edelim' mantığını ben doğru bulmuyorum.

“EVET İLE BİRLİKTE EKONOMİK VE SOSYAL OLARAK ÇOK DAHA İLERİYE GİDECEĞİZ”
Evet'le birlikte ülkenin ekonomik ve sosyal olarak çok daha ileri gideceğini düşünüyorum. Kılıçdaroğlu, “Bu referandumda biz Hayır için çalışıyoruz ama Evet ile sonuçlanır da bu anayasa değişikliği kabul edilirse 2019'daki Cumhurbaşkanlığı seçimini biz kazanacağız, uygun görmediğimiz maddeleri tekrar halka götüreceğiz” diyebilir ama bunu hiçbir şekilde söyleyemiyor çünkü kendine güveni yok. Kendine güveni olmadığı gibi Kılıçdaroğlu 2019'da seçilme şansının olmadığını da görüyor. CHP ve Kılıçdaroğlu için en iyi yöntem mevcut sistem. Koalisyon olursa kendisi koalisyonun bir parçası olacak, devletin yönetiminde olacak ama koalisyon olmadığında hiçbir şekilde devletin bir kenarında olamayacak.”

“AVRUPA, REFERANDUMDA RESMEN TARAF OLDU”
Avrupa ülkeleri ile Referandum sürecinde Türkiye arasında gerilen ilişkileri de değerlendiren Turan, “Avrupa resmen referanduma taraf oldu. Hollanda, Almanya biz ülkemizde Evet-Hayır noktasında hiçbirisinin seçim çalışmaları yapmasını istemiyoruz deselerdi bunu devlet açısından makul karşılayabilirdik. Ama böyle yapmadılar. Evet'çiler bu ülkeye giremez, Hayır'cılar PKK bayrakları altında istedikleri gösteriyi, toplantıyı yapabilirler dediler! Bizim Barolar Birliği Başkanımızın gidip Avrupa'da Hayır'ı anlattığı gibi… Aynı şekilde Hollandalı milletvekilleri İngiltere'de seçimle ilgili çalışmalar yapıyorlar. Türkleri istemezken gidiyorsun İngiltere'de milletvekilleri olarak kendi partine oy isteyebiliyorsun. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Bu açıdan hem Hollanda'nın hem de Almanya'nın tutunduğu tutumun doğru olmadığını görüyorum. Daha geçen gün milliyetçi partiler, Türkler oy kullanamasın diye Bulgaristan sınır kapısında eylem yaptı. Baktığınız zaman Bulgaristan Avrupa Birliği üyesi bir ülke. Demokrasiye daha çok saygılı olması gereken bir ülkenin vatandaşları kimse gelip oy kullanmasın diye sınırı kapatma cüreti gösterebiliyorlar. Faşizmin de kötüsünde olan olaylar bunlar.

“SIRF AVRUPA'NIN AMBARGOSUNDAN DOLAYI MİLLİYETÇİLER, MUHAFAZAKARLAR, ÜLKÜCÜLER, ULUSALCILAR, DEMOKRATLAR EVET DEMELİ”
Avrupa'nın bu oyunun içine girmemesi gerekir. Medeniyetin Beşiği olarak tanımlanan Avrupa'nın taraf olmalarının doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Avrupa'nın sırf bize uyguladığı bu ambargolardan dolayı bu ülkenin milliyetçilerinin, muhafazakârlarının, ülkücülerinin, ulusalcılarının, demokratlarının Evet demeleri gerektiğine inanıyorum. Avrupa bizi yönetemez. Bu ülkeyi yönetecek olan 80 milyonluk halktır. Avrupa, Türkiye'nin kendi kontrolleri altında olmasını istiyor. Geçmişteki koalisyon hükümetleri zamanında gerçekleşen birçok olayda bu ülkeye yabancı ülkelerin istihbaratları karışmıştır. 1970'li yıllarda bunlar yaşandı. Gizli arşivler açıldığı zaman Türkiye'deki birçok olayın diğer istihbarat teşkilatları tarafından yapıldığını kendileri de ifade ediyorlar” dedi.

“KİMSE EVET VEYA HAYIR DEMESİNDEN DOLAYI HAİN OLAMAZ”
Hayır diyenlere yönelik Evetçilerin ‘terörist' ithamını da yorumlayan Turan, “Bu ülkenin Evet diyen insanının da Hayır diyen insanının da birinci sınıf vatandaş olduğuna inanıyorum. Sonuçta bir referandum, halka soruluyor. Tercih yapan insanların hain diye yaftalanmasını doğru bulmuyorum. Hiç kimse Evet demesinden dolayı veya Hayır demesinden dolayı hain olamaz. Böyle bir yaklaşımı demokrasi bütünlüğü açısından doğru bulmam, bunu çok yanlış, bu ülkenin en büyük bölücülük nedenlerinden bir tanesi olarak görürüm” şeklinde konuştu.

“KİŞİSEL DEĞİL ÜLKE MESELESİ”
“Demokrasilerde hiçbir güç kalıcı değildir” diyen Turan referandumun bu açıdan da değerlendirilmesi gerektiğini savundu ve şöyle konuştu: “Bu olaya sadece Recep Tayyip Erdoğan gözüyle bakmamak gerekir. Hayır cephesinin burada ülkenin geleceği açısından bakması gerektiğine inanıyorum. Evet çıktığı zaman bu ülke ticari, sosyal, kültürel bağımsızlık olarak çok daha ileriye gidecek. Biz bugün bu mantıkla bakara Evet diyoruz. Sadece bir kişiye bağlayıp da Hayır diyorum mantığının doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Bugün Recep Tayyip Erdoğan, yarın başkası olur; kişilere bağlı bir yasa değil ve inancımızın gereğince de kimin ne kadar yaşayacağını da Allah bilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kişilere bağlı değildir.

“DEMOKRASİLERDE ÇARELER TÜKENMEZ AMA AYKIRI HAREKET EDENLER TÜKENİR”
Demokrasilerde çareler tükenmez diye bir söz vardır ama aykırı hareket edenler tükenir. 16 Nisan'da Evet oyu çıktıktan sonraki süreçle birlikte ana muhalefet liderinin o partinin başında kalmaması gerektiğine inanıyorum. CHP lideri, “16 Nisan'da Hayır çıksa da bu Cumhurbaşkanı, hükümet yerinde kalacak” diyor. Bence Evet cephesine şirin gözükmeye çalışıyor.

“HAYIR ÇIKARSA ÜLKE KAOSA GİDER”
Allah korusun %1 bile ihtimal yok ama Hayır çıktığı zaman bu ülke kaosa gider. Biz piyasadayız, işadamı pozisyonundayız. Herkes, “Referandumda Evet çıkarsa biz projelerimize devam edeceğiz. Eğer 16 Nisan'da Evet çıkmazsa biz en az 1-1,5 sene yatırımlarımızı durduracağız” diyor.

“HAYIR CEPHESİ, EVET ÇIKSIN DİYE DUA EDİYOR”
Hayır cephesindeki işadamlarının da bu noktada olduğuna inanıyorum. Evet çıkmasını bekliyorlar. Hayır'cı cephesi, CHP'liler, Belediye Başkanı da dahil başlarını yastığa koydukları zaman, “Allah'ım ne olur 16 Nisan'da Evet çıksın” diye dua ediyorlar çünkü Evet çıkmadığı zaman işlerinin eskisi gibi olmayacağını biliyorlar. Aynı 1 Kasım'daki olay gibi. 7 Haziran'daki Milletvekili Genel Seçimi sonrasında koalisyon görüşmelerinden sonra Türkiye 4 ay boyunca bir sallantıda gitti geldi ama 1 Kasım'da AK Parti güçlü bir şekilde tek başına iktidar oldu. Bu 4 aylık süreç içinde ekonomik olarak kayıpları gören vatandaş kendine geldi, bu ülkenin koalisyonla bir yere gidemeyeceğini gördü ve AK Parti'ye oy verdi. Türkiye'deki koalisyonların bitmesi açısından 16 Nisan'ın çok önemli görüyoruz ve Evet çıkması gerektiğine inanıyorum.”

“50 MİLLETVEKİLİNİN BÜTÇEYE GETİRECEĞİ YÜKÜ TARTIŞMAK YERİNE MİLLETVEKİLLERİNİN HARCAMALARINA BİR DÜZENLEME GETİRİLMESİ KONUŞULMALI”
“Yeni anayasa teklifinde milletvekili sayısının 600'e çıkıyor bu da eleştirilen maddelerden biri. Konuya ilişkin siz neler söyleyeceksiniz?” sorusuna yanıt veren Turan, “450'den 550'ye çıkmıştı, hiç kimse bir şey demedi. Avrupa ve nüfuslarına baktığınız zaman milletvekili sayılarının bize göre çok daha fazla olduğunu göreceksiniz. İngiltere'de Lordlar Kamarası ve Avam Kamarası olmak üzere çift meclis var. Almanya'da, Fransa'da keza öyle. Bizde milletvekili seçilme yaşı 18'e düşürülüyor olmasına rağmen sadece 50 tane milletvekili artışına gidilmesine karşı çıkılıyor. Bütçeye getireceği yük diye dillendiriliyor. 50 tane milletvekilinin bütçeye getireceği yükten çok bana göre milletvekillerinin harcamalarına bir düzenleme getirilmesi gerekir. Cep telefonuyla konuşma ve seçmen mektupları ile TBMM'ye 1,5 trilyona yakın fatura çıkaran CHP'li milletvekilinin yaptığı masrafa baktığınız zaman kaç tane milletvekilinin maaşına denk geldiğini göreceksiniz” dedi.

YENİ ANAYASADA YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE TARAFSIZLIĞI
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının yeni anayasada zarar göreceği yönündeki eleştirilere de yanıt veren Turan, “ABD'deki başkanlık seçimini Donald Trump kazandıktan sonra ilk atadığı kişilerden biri Başsavcı olmuştur. 40 tane de bölge başsavcısı görevden alındı. Amerika kendi yargısını seçiyor hiç kimse bir şey demiyor ama Türkiye'de meclis, cumhurbaşkanlığı ve bakanlık seçtiği zaman taraf oluyor. Bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Burada bir cumhurbaşkanının seçtiği anayasa mahkemesi üyesi en az 12 sene devam ediyor. Belki şu anda askeri yargıdan gelen 2 kişi düştükten sonra 15 kişinin 12 senesi dolmadığından dolayı eğer Recep Tayyip Erdoğan 2019'da seçilirse en fazla 1-2 tanesini değiştirebilecek. Şu andaki anayasa mahkemesi üyeleri devam edecek. Ondan sonra gelecek olan belki değiştirecek. 12 sene boyunca, sonra gelecek olan devlet başkanı hiçbirisini değiştiremeyecek yani her gelen kendisine göre adam atayamayacak. Seçilen 12 sene kalacak. Devlet Başkanı en fazla 10 sene kalacağı için onu değiştirme imkanı olmayacak.
Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Y'si gidiyor. Hâkimler ve Savcılar Kurulu oluyor. Buradaki sayı düşürülmüş oluyor. Hem bakanlıktan hem de adli ve idari yargıda gelecek olan temsilcilerle birlikte buradaki Hakimler ve Savcılar Kurulu yapısı daha demokratik oluyor. Hem meclisin hem bakanlığın hem de cumhurbaşkanının atacağı yine anayasa olduğu gibi bu yapı olacak. En az 15-20 yıllık hâkim ve savcılar olduğu için AK Parti döneminde adli ve idari yargıya girmemiş insanların bu yönetimde olacağını görüyoruz. Yoksa AK Parti 5 sene önce hâkim, savcı yaptıklarını direk bu kurullara alamayacak, meslek süreleriyle ilgili şartları ve düzenlemeleri var. Ben bugün Ahmet'i, Mehmet'i hâkim savcı yapayım yarın da hemen Hâkimler ve Savcılar Kurulu üye yapayım şeklinde bir olay yok.”

“MECLİS, CUMHURBAŞKANINDAN DAHA ÜSTÜN POZİSYONDA”
Yeni anayasanın getirdiği değişiklikleri yorumlamayı sürdüren Turan, “Cumhurbaşkanlığı ile TBMM seçimi aynı zamanda oluyor. Sıkıyönetim kalkıyor, OHAL yeniden düzenleniyor. Cumhurbaşkanı kanun hükmünde kararname yayınladı. Meclis kararla bozarsa Cumhurbaşkanının çıkardığı kanun hükmünde kararnamenin bir hükmü kalmıyor. Meclis burada Cumhurbaşkanından daha üstün bir pozisyonda” dedi.

TURAN, SAHA GÖZLEMLERİNİ AKTARDI
Saha çalışmaları esnasında vatandaşların Referanduma ilişkin görüşlerini de sorduğumuz Turan, şöyle konuştu: “Sahadayken insanlar milletvekili seçilebilme yaşının 18'e indirilecek olmasıyla ilgili tereddütlerini belli etti. Ben genç kesimden bu teklife sahip çıkmalarını beklerdim.
Bir de birçok kişinin anayasa değişikliği maddelerini okumadığını gördüm. Bütün dünya bir tuşla eşlimizin altında olmasına rağmen birçok kişinin bilgi sahibi olmadığını gördüm. Uzağa da gitmeye gerek yok Kemal Kılıçdaroğlu'nun da çok okuduğunu zannetmiyorum. Sürçü lisan olur 5-10 saniye sonra düzeltirsiniz çıktı, “16 Nisan'dan sonra yeni sistemde hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı olacak. Anayasaya Evet denilirse Türkiye'de kriz olur” diyor. Kılıçdaroğlu bunu hala düzeltmedi. 2019'dan sonra artık tek yönetim sistemi var. Cumhurbaşkanının kurduğu bir kabine ve meclis var. Sorumluluk millete karşı. Şimdiki sistemde cumhurbaşkanı sadece vatana hainlik noktasında yargılanabiliyor. Bunun da bir tanımı yok. Bu anayasa değişikliğinden sonra her konuda millete karşı sorumlu olacak ve yargılanabilecek. Mevcut anayasada 450 milletvekili ile yargılanabilirken yeni sistemde 600 milletvekiline çıktığı halde 400'e düşürülüyor.

TEŞEKKÜR ETTİ
Vatandaş sokakta daha çok Türkiye tek adamla mı yönetilecek diye soruyor. Biz zaten gezerek bu algının yanlışlığını anlatıyoruz. İlçe Başkanımıza, ilçe yönetimimize, meclis üyelerimize çok teşekkür ediyorum. Bu süreçte teşkilatımız canla başla çalışıyor. Vatandaşlara anlatırken hızlı hızlı geçmiyoruz, akıllarına takılan tüm sorulara cevap vermeye gayret gösteriyoruz.

“EVET İLE BİRLİKTE
TERÖR VE EKONOMİK
SORUNLAR DAHA ÇABUK
ÇÖZÜLECEK”
Anayasa değişikliğinin sağlanması ile inanın bu ülkedeki terör ve ekonomik sorunlar daha çabuk çözülebilecek. Şu an İstanbul Emniyet Müdürünü veya İstanbul Valisini atamak için Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı onayı gerekiyor. Bir imzanın gelmesi en az 1 ay. Yeni sistemde doğuda bir ilin emniyet müdürünü görevden almak veya göreve getirmek sadece devlet başkanı dediğimiz cumhurbaşkanının imzasıyla halledilebilecek. Anında. Bu ülke ne çekiyorsa bürokrasiden çekiyor. Hiçbirisi sorumluluk almak istemiyor.

“HER KİŞİ KENDİ KADROSUYLA GELİP GİTMELİ”
2007 yılında devlet memurlarıyla ilgili 657'nci sayılı kanun düzenlemesini Ahmet Necdet Sezer veto etmişti. Bana göre her gelen kişinin kendi kadrosuyla gelip kendi kadrosuyla gitmesi gerekir. Belediye Başkanı da dahil buna. Belediye Başkanının altındaki kadronun bu sorumluluğu hissetmesi gerekir. Milletin sorununu çözmezsem ben de gideceğim bakan da gidecek başbakan da gidecek devlet başkanı da gidecek şeklinde olayı yorumlaması gerekir. Anayasa değişikliği bu açıdan da çok önemli. “

“BAHÇELİ, KENDİSİ İÇİN HİÇBİR MAKAM TALEP ETMEDEN BU ÜLKENİN GELECEĞİ İÇİN HAREKET ETTİ”
MHP'den tavandan alınan Referandum desteğinin tabana ne ölçüde yansıdığı sorusuna yanıt veren Turan, “Tabanda da aynı karşılığı görüyoruz dersek çok doğru olmaz. Ancak Devlet Bahçeli devlet adamlığı yaptı. Bunu ülkücü-milliyetçi tabanın çok iyi anlaması gerekir. Devlet Bahçeli, kendisi için hiçbir makam talep etmeden bu ülkenin geleceği için hareket etti. Anayasa değişikliğini referanduma götürmek için 330 milletvekilinin oyu gerekiyordu, MHP'nin bu konuda destek vermesini ülkenin geleceği açısından çok doğru görüyorum. Suriye'deki hareketimize de açık çek veren MHP bence en doğrusunu yapıyor. Terör yuvalarının bitmesi demek terörün ülkemize taşınmasının engellenmesi demektir. Avrupa kendi huzurunun bozulmamasından dolayı ve de yarın öbür gün bunlarla birlikte ülkeye terör gelir mi düşüncesinden yola çıkarak sığınmacıları kabul etmiyor. Devlet Bahçeli'nin verdiği desteğin bu ülkenin menfaatleri doğrultusunda olduğuna inanıyorum. Milletin geleceği ile verdiğiniz destek er veya geç millet nezdinde karşılık bulur, sizi siyaseten ödüllendirir” dedi.

“SİZİN İSTEMENİZ ÇOK ÖNEMLİ DEĞİL, HALKIN TALEP ETMESİ ÖNEMLİ”
Aktif siyaseti özleyip özlemediği sorusuna yanıt veren Turan, “Ben bıraksam siyaset bırakmıyor, siyaset bıraksa ben bırakmıyorum noktasında aktif siyasetin içindeyim. Ben hep takdiri ilahiye inanan bir insanım. Nasipten öte bir şey olmaz. Arkadaşlarımızla da konuştuğumda hep söylerim önemli olan duruşumuz ve durduğumuz yerdir. Dik duracağız ve savunduğumuz ilkelerden vazgeçmeyeceğiz. Bulunduğumuz kaleyi savunacağız. Ondan sonrasını Allah'ın takdiri olarak görüyorum. Siyasetle ilgili herkes bir yerleri istiyor ama her isteyen de bunun karşılığını bulmuyor. Sizin istemeniz çok önemli değil, halkın sizi talep etmesi önemli. Bunun geçişte örneklerini yaşadık. Halk istemezse isterseniz gökten altın yağdırın halk sizi takdir etmez, bir yere de gelmezsiniz” dedi.

REFERANDUM TAHMİNİ
Referandum ile ilgili sonuç değerlendirmesinde bulunan Turan, “Türkiye için referandum tahminim % 55 ve artı Evet olacağı şeklinde. Ancak Silivri için bir referandum tahmininde bulunmak istemiyorum. Şu 5-10 günlük süreyi iyi değerlendirmek gerekir çünkü sahaya yeni çıktık. Özellikle Avrupa'daki Türk düşmanı karşıtlığının milletimizi uyandırdığını görüyorum. “Bunların inadına Evet diyeceğim” diyen çok insan olduğunu görüyorum sokakta. Bu açıdan Silivri'deki durumun 10 gün sonra biraz daha şekilleneceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Turan, son söz olarak Mustafa Kemal Atatürk'ün, “Demokrasi esasen ferdidir, bu vasıf vatandaşın hâkimiyete, insan sıfatıyla iştirak etmesidir” sözünü söyledi ve “Çok güzel bir söz. Demokrasiyi ilk önce kendi içimizde yaşamamız gerekir, insan vasfıyla birlikte demokrasiye katılım sağlamamız gerekir” diyerek sözlerini noktaladı.

Haber Merkezi

YORUM YAP