Ahmet Yücegök

GÖRMEDEN KONUŞMAK

Sİlİvrİ Beledİye Meclisinin Nisan ayı ilk toplantısı Pazartesi günü, yine saat 17.00'de yapıldı.
Meclisi yöneten Belediye Başkanı Özcan Işıklar, gündeme geçmeden önce malum olduğu üzere Silivri'nin şehidi için yapılanları anlattı. Ardından, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile toplantı başladı…
Bu defa muhalefetten soru önergesi filan yoktu. O nedenle. Gündemdeki maddeler oy birliği ile çabuk, çabuk geçti…
Sonunda verilen bir önerge ile Cuma günkü toplantının saat 17.00 yerine sabah saat 10.00'a alınması kararlaştırıldı.
Gerekçesi Cuma günü öğleden sonra saat 15.00'de Silivri'nin Şehidi için mevlit okutulacakmış.
***
Perşembe günü Kandil dolayısıyla çarşı yine hareketliydi. En dikkat çekeni ise CHP Kadın Kollarının kendi yaptıkları lokmaları dağıtmalarıydı. İlçe Başkanı, Belediye Başkanı, Kadın Kolu Başkanı, Gençlik kolu yöneticileri ve Meclis üyeleri tam tekmil oradaydı.
***
Cuma günü Meclis toplantısı sabah 10.00'da başladı. Toplantıyı Belediye Başkanı Özcan Işıklar yönetti.
Gündeme geçildi. Faaliyet raporu haricinde. Tüm gündem maddeleri oy birliği ile geçti.
Sıra, gündemin Faaliyet Raporunun görüşülmesine geldiğinde. Belediye Başkanı yerini Devrim Uzun'a bıraktı.
***
Belediye Başkanı Özcan Işıklar faaliyet raporu üzerine yarım saatten fazla açıklamalarda bulundu...
Ardından, AKP Grubu adına İlçe Başkanı Rıfat Kutlu söz aldı. 2015 Yılı faaliyetlerini kendi baktığı pencereden eleştirel bir bakışla yorumladı…
Eleştiride hakaret filan yoktu ama abartı çok fazlaydı. Silivri Merkez mahalleler dışındaki mahalleleri pek bilmedikleri meydandaydı...

HER ŞEY ORTADA
Bu haftanın en büyük olayı.
Büyük dedimse öyle böyle büyük sayılmaz. Köpürtüldüğü için büyük gözüken bir olayı.
Efendim Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Salı günkü gurup toplantısında daha önce İçişleri Bakanı Muammer Güler'in Rıza Zarraf için söylediği bir cümleyi, halen görevde olan ve Karamanda meydana gelen o kötü olaydan sorumlu tutulması gereken bir Bakan için tekrarladı…
Vay efendim sen misin söyleyen.
Koro halinde CHP liderine saydırmaya başladılar.
Sanki bir yerlerden talimat almışlar.
Hem de aklı başında sayılacak, koca, koca adamlar CHP Genel Merkezi yollarına düşmüşler, yanına da birkaç goygoycu almışlar dedikleri de “bu sözü efendim nasıl söylermiş” v.s…
Yahu bu söz daha önce söylenmiş hem de sizin adamlarınız söylemiş, o zaman neden bir şey demediniz ?
Hani, Cumhurbaşkanımızın söylediği “dinime söven Müslüman olsa bari” tam da buna denk gelir işte…
Peki ne oldu da, birden “kadın hakları” savunucusu kesildiler...
***
Efendim. “Kadın hakları”
“Siyası sapıklık.”
“Adam yerine koymamak, adam saymamak” vs .
Söyleyenlere bakıyorum.
Birde söylenenlere. Ne yalan söyleyeyim.
Bana hiç “uyumlu” gelmedi...
Ve yakışmadı.
Çünkü Cumhurbaşkanı taraftarlarının bu laflara, sözlük anlamından, farklı anlamlar yüklüyor...
***
Neyse. Sade de geleyim.
CHP Lideri ne demişse demiş.
O ana muhalefet lideri. Onun birinci derecede muhatabı AKP Hükümeti ve o Hükümetin Bakanı değil mi?
AKP'yi korumak, Bakanları korumak, Vakfı korumak, Cumhurbaşkanına mı düşer?
Ve unutmadan.
Cumhurbaşkanının, görevini yaparken tarafsız davranacağına namusu ve Şerefi üzerine ettiği yemin duruyor.

O İLGİNÇ BİRİYDİ
Hasan Özvarnalı.
Silivri'nin ileri gelenlerinden.
Fabrikaları hala Silivri merkez de.
İleri geleni olması tek başına “zengin” oluşundan kaynaklanmıyordu. O değişik bir kişilikti. Bir defa. Çok çalışkandı.
İşim, gücüm bu deyip (24) saat Fabrikalarının aklından çıkarmayan biriydi. Fabrikaları bu gün olduğu yerdeydi. Evi de, neredeyse bitişik bir yerdeydi.
Sohbetlerde anlatırdı.
“Yağ fabrikasından çıkan küspelerin bulunduğu depoya yağmur damlası düşünce “çıtır-çıtır” yanmaya başlar o nedenle ben yağmurlu gecelerde uyuyamam” derdi.
Ve, gecenin ileri bir saatinde bile olsa un fabrikasında makinelerin arızalandığını yatağımda duyarım, fabrikaya gider o vardiyada çalışanı uyurken yakaladığın söylemiştir.
***
İyi bir tüccardı.
“Buğday-gündöndü-arpa” alım zamanı, malını aldığı köylüye “paranı şu zamanda öderim” dediyse mutlaka o gün öderdi. Şayet “Param yoksa bir günlüğüne %50 faizle bile olsa o parayı bulur söz verdiğim kişiye öderim” dediğini biliyorum…
Ve 1970'li yıllar.
Ecevit rüzgarı ortalığı kasıp kavuruyor.
Fabrikaları var ama partisi de Bülent Ecevit'in CHP'si...
Milletvekili aday, adayı oluyor…
Ayni Partiden Partinin tepe noktasından Ecevit'in ekibinden, Fikret Gündoğan'ın kardeşi Ferit Gündoğan'da aday adayı... Ön seçim yapılıyor ve Ferit Gündoğan ondan önde çıkıyor. Kızıyor bağırıp, çağırıyor ama partisinden ayrılmıyor.
Ecevit Hükümeti kuruluyor.
Ayni zamanda. Kıbrıs çıkarması, haşhaş ekimi meselesinden, ABD'nin ambargo uyguluyor ve ayni anda, içerde ki sanayicilerin sıkıştırması var. Piyasada mazot yok-tüp yok- gaz yok-yağ yok v.s…
O da sanayicilerin almış olduğu bu karara uyuyor, yağ fabrikasında bulunan yağları piyasaya, satmıyor stokluyordu, soranlara da “mal benim malım kim karışır” diyerek geri adım atmıyordu …
Bu ara... Sendikal hareket çok güçlü ama o fabrikasına sendika girsin istemiyordu. Partisinin genel başkanı Ecevit'in çağrısı hatırlatılınca “O devletin fabrikasına soksun ben fabrikama kimseyi ortak etmem” diyordu.
Lakin, bir zaman sonra “abrikaya sendika girmiş o da “sendika ile sözleşme” yapmak zorunda kalmıştı…
Ramazan ayı ve Dini Bayramlar onun en cömert olduğu zamanlardı.
Ne var ki Cami Hocaları için “Koca gün oturuyorlar bir iş yaptıkları yok verilen maaşa yazık” der, onların üretime katkısı olmadığını düşünürdü. Ama eğitim için, okullara yardım için elinden geleni yapardı...
Ve ilginçtir…
“Belediye Başkanı olsam, Silivri çarşı Meydanını Cami Bahçesi ile birleştirirdim” sözleri hala kulağımda.
Babası sanayici filan değilmiş.
“Silivri'de bu işe atılmadan önce, Çorlu'da Askeriyenin Fabrikasında çalıştım. Her şeyi orda öğrendim” derdi.
Altında hep son model arabası olurdu…
Yolda kimsenin onu geçmesine tahammülü yoktu.
“Şayet geçerce, arabayı son vitese alıp, gaza sonuna kadar basar taki onu geçene kadar, sonra arabayı sağa çeker onun geçmesini seyrederim” derdi.
Annesinin “Kardeşin Ömer'in kamyonu yepyeni seninkiler yıpranıyor, dikkat etsene” dediğin de, annesine “Anne o kamyonuyla işe gitmiyor ki, işe gitmeyen kamyon tabii ki yıpranmaz o zaman da yeni olsa ne olur, eski olsa ne olur?” diyormuş. Ki, annesi o yılların insanı olarak, kibrit yakmasın diye, sabaha kadar kandili söndürmezmiş.

NE DERSİNİZ ?
- MKEK Silah Fabrikası Genel Müdürü Mustafa Tanrıverdi (1) milyon dolarlık rüşvet alırken suçüstü yapılmış. Yani, yakalanmış. Neye karşılık bu parayı alıyormuş, derseniz, onu da söyleyeyim “İki adet silahın çizim ve üretim planları karşılığında” alıyormuş.
Bana bir şeylerin rövanşıymış gibi geldi. Hani, unutturulmaya çalışılan o ayakkabı kutuları, para kasaları, kol saatleri v.s. meselesi vardı ya, biraz ona benzettim. Ama, biraz da kafam karıştı “O silahlar satılıyormuş, alan kurum onlara bakarak kaçak üretebilirmiş o zaman niye onca parayı versin?” diye düşünüyorum …
• Yine hafta içinde “(50) Milyonun kimlik bilgileri çalınmış” gibi bir yerlerden haber sızdırıldı. Bunun da bana “Karaman'da meydana gelen o kötü olayın tartışılmasının önünü kesmek için üretilmiş haberler” gibi geldi.
• Rıza Zarraf olayı ne oldu? Cumhurbaşkanı ABD'ye gitti, zar zor da olsa OBAMA ile görüştü, o konuda tek laf yok.
• İsrai'le anlaşılıyormuş gibi yapılıyor. Bana, bu da ayrı bir “perdeleme hareketi” gibi geliyor.
• “Erdoğan - Kılıçdaraoğlu - Kadın Bakan” meselesi ve ardından yapılmaya çalışılan “Siyasette üslup” tartışması da, bir şeyleri gözlerden uzaklaştırmak amaçlı...
Ne dersiniz?

TANIK SİZİN BEYLER
“Tapu sorunu bitti.”
Bu söz. Yakın zamanda “Çayırdere” Mahallesinde söylendi. Lakin ne hikmetse.
Ecrimisiller yağmur gibi. Evet.
İktidara geleli tamı tamına (14) yıl oldu.
Hem de tek başına.
Ve. Sorun hala çırılçıplak ortada …
Engel olan kim? Bu güne dek öğrenemedim.
Daha da “sormam” .
Evet Sevgili muhtarlarım. “Tanık sizin”

YORUM YAP