Uğur Bakıcı

Aşk’a dair

Hayatınızın geri kalanını paylaşmayı düşlediğiniz Romeo'nuzu/ Juliet'inizi buldunuz mu? Yoksa karşınıza henüz çıkmadı mı? Peki ya bu Julietler - Romeolar arayarak mı bulunur yoksa aniden karşınıza mı çıkar? Dünya genelinde yıllardır süregelen bir tartışma konusudur bu aslında. Kimileri “Birden karşıma çıkıverdi bende anlamadım nasıl olduğunu” der. Kimileriyse “Uzun bir arayıştan sonra hayatımın aşkını buluverdim” diye yanıt verir bu soruya. Bazılarıysa “Akrabalarım, yakın arkadaşlarım tanıştırdı” der. Kimisiyse çağa ayak uydurup sosyal medyadan tanışır. Cesaret edip milyonların önünde kendini tanıtmak isteyenlerse tüm dünyada popüler olan evlendirme programlarında arar hayatının aşkını. Bu arayış hali yüzyıllardan beri süregelen bir süreçtir aslında. Dünya genelinde kaç yol var bilmiyorum fakat ülkemizde çiftlerin tanışması/tanıştırılması için 30'dan fazla yol olduğunu biliyorum. Bunlarsa kendi arasında geleneksel ve modern olmak üzere 2 gruba ayrılır. Geleneksel yol olarak en yaygın kullanılanıysa hepinizin bildiğini düşündüğüm ‘görücü usulü' dediğimiz yoldur. Bekar kişilerin birbirleriyle tanıştırılması yöntemidir. Genelde aileler devreye girer. Bazen de “Hadi hala neyi bekliyorsun?” diyerek yakın arkadaşlar elini taşın altına koyar. Bu yöntemin tercih edilmesinin ana nedeniyse birbirine benzediği düşünülen iki kişinin rahatça anlaşabileceği fikrinin ağır basmasından kaynaklıdır. Ailelerin işin içinde olduğu tanıştırılma girişimlerinde karşılıklı iki ailenin de birbirinin tamamlanması durumu devreye girer. Kültürel etkenler bunun en başlıca nedenidir. Nitekim sadece iki kişinin evliliği değildir söz konusu olan. Tam tabiriyle ailelerin evlenmesi anlamına da gelen bir durumdur. Bunun detayına çok fazla girmeyeceğim ne demek istediğimi gayet iyi anladığınızı biliyorum. Gençlerin tanıştırılıp evlendirilmesi özelinde tarihsel dönemdeyse örneğin çeşitli sebeplerden kopan aileler arasında evlilikler yaptırılarak bağların tekrardan oluşmasına neden olmuştur bu görücü usulü evlilikler. Bu da toplumların oluşmasına sebep olmuştur. Tam da bu noktada günümüzde çoğu kişi arasında geleneksel yöntemler modası geçmiş olarak algılanmakla birlikte çağın gerekliliği olan yöntemlerin tercih edilmesinin oranı oldukça fazladır. Sosyal medya ve TV programları dünya genelinde en yaygın tanışma yöntemleri arasında yerini almış durum olmakla birlikte yapılan araştırmalarsa uzun süren ve sağlıklı olarak nitelendirilen evliliklerin geleneksel yöntemlerle olduğunu kanıtlıyor. Dünya liderleri bile bu geleneksel yöntemi yani görücü usulünü tercih ediyorlar. Amerikan Başkanı Joe Biden örneğin. Biden'a eşini kardeşi tanıştırmıştır mesela. İşin magazinsel boyutuna inip Biden'ın şimdiki eşiyle sevgili olma teklifinin eşi tarafından 3 yıl içinde 5 kere reddedildiğini ufak bir magazinsel dedikodu tadında paylaşmak isterim. Amerikan Başkanı pes etmemiş ama. En nihayetinde de evlenmişler. Türkiye özelindeyse geleneksel yollardan evliliği tercih edenlerin oranını incelediğimizde TUİK resmi verilerine göre %56,8 olduğunu görmekteyiz. Tam da bu noktada geleneksel yoldan evlendirme yöntemi özelinde sizi Çin'e doğru bir yolculuğa çıkartmak istiyorum. Geleneksel yöntemler özelinde Türkiye ile Çin aile yapısı birbirine benziyor çünkü. Türkiye'deki aileler yakın çevre özelinde ilerletirken süreci Çin'deki ailelerse çocuklarını evlendirebilmek için olayı bir adım öteye taşımış durumdalar. Çin'in kozmopolit şehri olan Şangay'da örneğin şehrin merkezindeki parka ‘evlendirme köşesi' kurmuşlar. Bu parka aileler her Pazar günü gidip çocukları için ideal eş bulma özelinde ilanlar asıyorlar. Gençler gitmiyor. Sadece aileler gidiyor. Buna bizzat ben de şahit oldum. Eğitim hayatıma Çin'de devam ettiğim dönemde kültür dersimiz özelinde verilen bir ödev kapsamında o parkı ziyaret edip ailelerle konuşmuş ve arka planda bunu yapmalarının gerekçelerini öğrenme şansım olmuştu. Hatta yine ödev kapsamında ailelerin birkaçından kızları/çocuklarıyla buluşup bu yöntemi neden seçtiklerini arka planda öğrenmiştim. Çıkan sonuç beni şaşırtmamıştı açıkçası. Kendilerinin ve ailelerinin de ifade ettikleri şekilde; her ne kadar milyonlarca kişinin yaşadığı bir şehirde olsalar da yaşamları evle iş arasına sıkışmış durumda. İş ortamında iletişimde oldukları kişileri de hali hazırda tanıdıklarını ve onlarla olmayacağını kafalarına koydukları için bu yola başvurduklarını ifade ediyorlar. İş yerlerinde hayatının aşkını bulursa evlenip hayatına devam ediyor. Yabancılarla da evlenmeye açıklar. Konuştuğum ailelerin yarısından fazlası Çin dışından biriyle evlendirmeye açık olduklarını ifade etmişlerdi. Evlenmek istedikleri ülkeler arasındaysa Amerika ön plana çıkıyor. Bu da dikkatimi çeken diğer bir detaydı. Bu arada o parka sadece aileler gidiyor. Aileler diğer ailelerin hazırladığı ilanları tek tek okuyup kendi aile yapısına ve çocuklarına uygun olduklarını düşündükleri ilan üzerinden arka planda çocuklarının iletişim bilgilerini paylaşıyorlar. Geriyeyse çocuklara uygun vakitlerinde Çin çayı içmek kalıyor. Bunun adına da aileler kendi aralarında 'kör buluşma' diyorlar. Geleneklere bağlı bir buluşma yöntemi olduğu için de bu geleneği yıllardır aynı parkta devam ettiriyorlar. Kaç kişinin o parktan evlenip kaç kişinin o ilişkiyi sürdürdüğü özelindeyse elimizde bir istatistik yok fakat gerek çocuklarla yaptığım görüşmede gerekse ailelerle yaptığım görüşmede çevrelerindeki ailelerin bu yöntemle çocuklarını evlendirdiklerini ve evlilik süreçlerinin gayet sağlıklı olduğunu ifade ettiler. Ki aksi bir durumda olsa o parkta işleri olmaz zaten. Öte yanda tanıştırılmak isteyenlerin aile yapıları da arka planda aileler arasında ön plana çıkarıldığı için ailelerin de kaynaşmasıyla süreç daha sağlıklı ilerliyor. Nitekim evlendirme parkında ilk önce aileler tanıştığı için arka planda aileler arasındaki sohbet esnasında yaşanılan o uyum akabinde çocuklarının da anlaşabileceğini düşünenlerin de sayısı oldukça fazla. O kurulan iletişim neticesinde çocuklarının anlaşabileceğini değerlendirip oğullarını/kızlarını birbiriyle iletişime geçiriyorlar. Kaldı ki çiftler arasındaki iletişim ve bunun getireceği uyum çok önemli. Kültürel farklılıklara rağmen iletişim ve uyum önemli. Kültürel farklılıklar demişken dünya vatandaşı olma durumumuz özelinde diğer ülkeden hayat arkadaşım olsun derseniz şayet bu sefer siz değerli okuyucularımızı Çin ana kıtasından Avrupa kıtasına doğru bir seyahate çıkartmak isterim. Örneğin geleneksel yöntemlerle veya modern yolla İngiliz biriyle sevgili oldunuz diyelim. Sizde bakacakları ilk şey mizah yeteneğiniz olacaktır. İngiliz kızlar iltifatı sevmez mesela. Mizah yeteneğiniz varsa onun gözünde her zaman ön planda olursunuz. İngiliz erkekleri de ayın şekilde. İltifat edilmeyi pek samimi bulmazlar. Mizah onlar içinde ön plandadır. Çiftler arasındaki yakınlık ve bağ mizahla oluşturulur.
Almanlar mesela daha pragmatik bir toplumdur. Aceleci olmadıkları için ilişkilerde de aceleci olmayı sevmezler ve karşılıklı ilişki kurma durumunu zamana bırakırlar. Alman bir sevgiliniz varsa mahremiyet ve kişisel alanlarına dikkat etmenizde fayda var. Nitekim bu konuda diğer ülkelerde olduğu gibi açık olmayı ve her şeyini paylaşmayı pek sevmezler. Özel alanlarına girip dertleşemezsiniz mesela.
İsveç, Norveç ve Danimarka gibi İskandinav ülkelerindeyse cinsiyetler arasında roller olmadığı için birbirinin eşiti olarak ekip arkadaşı gibi hareket edilmesi hali her iki tarafı da cezbeder.
İskandinav erkekleri örneğin kendi kendine yeten kendi ayaklarının üzerinden duran kadınları daha güvenilir bulur. Bir İskandinav kadının sizden hoşlandığını mesela size kahve ısmarlamasından anlayabilirsiniz. Sizden hoşlanmaması durumundaysa kahve içtikten sonra mesela hesabı size asla ödetmez. Kendi kahve parasını kendi öder. Bunun bir diğer ana nedeniyse İskandinav kadınlarının hiç kimseye karşı borçlu olmak istememesine bağlayabiliriz. Bu örnekler uzar gider. Tam da bu noktada önemli olan şeyse ister kendi kültürümüzden isterse dünya vatandaşı olarak diğer ülkelerdeki kişilerle aşk evliliği yapalım veya planlı bir şekilde tanıştırılma yoluyla mantığın devrede olma durumuyla hayatımıza birini dahil edelim; her iki durumda da karşındakinin kültürünü iyi anlamak gerekir. Misal baş parmak işaretinin bile her kültür için farklı bir anlam ifade ettiği dünyamızda kültürel farklılıktan dolayı anlaşmazlıkların yaşanması kadar doğal bir şey olamaz. Önemli olansa bu çatışmaları dönüştürüp karşılıklı anlaşılmaya gidip ‘uyumlu' hale getirmektir aslında.
İster mantık evliliğini seçip görücü usulü üzerinden ilerleyin isterseniz de hayır efendim ben ilk görüşte aşka inanıyorum o anı bekleyeceğim diyerek o anın gelmesini bekleyin her iki durumda da geçerli olan ana şey yukarıda da vurguladığım üzere iletişim halinde uyumlu olabilmeyi başarabilmektir. Bu da dünyayı birbirimizin gözünden görmeyi başarabilmekle olur.
Nelson Mandela'nın da dediği gibi ‘Bir insanla iletişim kurmak istiyorsanız, kendi bildiğiniz dili değil, onun anladığı dili konuşmalısınız'.
En nihayetinde ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin, söyledikleriniz ve yaptıklarınız karşınızdaki kişinin anladığı kadardır.

 

YORUM YAP