Ferhan Tezcan

Arda: Bir aşk iki kere yaşanır mı?

Jean Paul Sartre Fransa'nın son dönem yetiştirdiği en önemli düşünür ve filozoftu. 1905 yılında Paris'te doğmuş, 1980'de yine Paris'te ölmüştü. Felsefenin önemli ögelerinden  ''Varoluşçuluğun '' kuramcısı idi. Hem varoluşçuluk hem de hümanizm ve sevgi temel taşlarından biriydi Sartre'ın. Bir de hayatında hiç vazgeçmediği ve ölümüne kadar birlikte olduğu Simone de Beauvoir adlı kadın vardı.

 

Sartre solcuydu. Hatta Marksist'ti. Ama hayat yolunda her zaman baş koyduğu ve felsefesinin de ana çizgisini aşk belirlerdi. Hem karısına aşıktı, hem de yolunu belirlediği, inandığı büyük aşkından hiçbir zaman vazgeçmedi.

 

Fransa'da onu bağrına bastı. Jean Paul Sartre dünya felsefesinde bayağı önemli bir yer aldı. Varoluşçuluğun kuramcısı olarak.

 

Ben ne zaman Arda Turan ile bir konuda karşılaşsam hep Sartre aklıma gelirdi. Çünkü onu hep ''varoluşçuluğun'' kuramcısı olarak bilirdim Arda'yı ise  ''yokoluşçuluğun''.

 

Arda 2006 yılında yönetim tarafından Manisa'ya kiralık olarak gönderilmek istenmişti. Babası Adnan Turan bir Türk Hava Yolları emeklisi idi. Bayrampaşa'da yaşıyorlardı. Olayı şöyle anlatıyor: ''Eve geldim. Arda ağlıyordu. Futbolu bıraktım dedi. Şaşırdım. İçtenlikle konuştum. Tecrübe kazanacağını söyledim. Orada da Ersun Yanal hocası vardı. Sana destek olur dedim. Cebine 50 lira koydum. Bir otele gönderdim.''

Arda çok yetenekliydi. Hem sağ hem de sol ayağını iyi kullanıyor, futbol zekâsı onu futbol yolunda üst sıralara getiriyordu. 2011 yılında tam 12 milyon Euro'ya İspanya'nın Atletıco Madrid takımına transfer olmuştu. Arjantinli hocası Diego Simeone onu bir  ''nakış gibi'' işledi. Hem de ne işleme Arda Atletico Madrid ile Şampiyonlar ligi dahil büyük başarılara imza attı.

 

BARCELONA 'DA SIKINTILI GÜNLER

Barcelona dünyanın en önemli kulüplerinden biriydi. Bir dönem Fenerbahçe kalecisi Rüştü kısa bir süre bu takımın formasını giymişti. Arda tam 41 milyon Euro'ya Barcelona'ya transfer oldu. Başlarda işler iyi gidiyordu. Brezilyalı dev Neymar, Arjantin'in başka gezegenlerden gelen oyuncusu Messi, Uruguaylı Suarez, İniesta'lar, Pıque'ler ve daha neler neler. İşte o Barcelona takımına Arda da adını yazdırmıştı.

 

Günler Arda'nın müthiş maçları ile geçiyor, Türkiye Barcelona'nın her maçında televizyona gömülüyordu. Bu arada İstanbul'da  ''ipini'' koparan Barcelona'da soluğu alıyor, Arda bunlara pek hayır demiyordu. Hatta evinde bir hırsızlık olayı bile yaşanmıştı. Ama önce sakatlıklar, sonra takımdan kopmalar ve sürekli bir formsuzluk…

 

Arda'nın peşini bırakmıyordu. Hatta bir yan hakeme ayakkabı bile fırlatmış, İspanya  ''Araplara özgü'' bu hareketi adeta ''şaşkın'' gözlerle izlemişti. Bir de maç cezası eklenmişti bunlara.

Luıs Enrique ile arası iyiydi. Ama Valverde o'nu istemiyordu. Barcelona'da geçen sıkıntılı günler onu bu müthiş futbol ülkesinden koparacak ve taa Başakşehir'e kadar atacaktı.

 

GALATASARAY MAÇINDA ISLIKLAR

Arda iyi çocuktu. Ama Milli takımın uçağında bir gazeteciye saldırması her şeye son noktayı koydurdu. Ardından 2016 Avrupa Şampiyonasında Fatih Terim ile sürtüşüp Milli takımı bırakmak zorunda kalmıştı.

 

Başakşehir forması ile çıktığı Telekom'daki Galatasaray maçında 65 dakika yoğun protestolar sonunda sahadan çıkmak zorunda kalmıştı.

Jean Paul Sartre ''varoluşçuluğun'' kuramcısıydı. Arda da gerçekten ''yokuş aşağı'' gidiyor ve ''yoluculuğun'' kitabını yazıyordu. Silah sıkmalar, karakollar ve mahkemeler derken Arda noktayı koydu.

 

Evliydi.  Ve Hamza'dan sonra Asil doğmuştu. Önce ailesi, arkasından karısı Aslıhan ve çocukları Arda'yı yola getirdi. Belki de gerçekleri yeni görmüştü. Bir televizyoncu kardeşimize uçakta sohbette ''arkadaşlarım beni yalnız bıraktı'' demişti.

 

Aslında Fatih Terim'inde  ''elini'' öptükten sonra daha da kendine geldi. Hayata bir başka bakmaya başladı. O eski arkadaşlarından sahte görüntülerden kurtuldu. Ve sonunda muradına erip Galatasaray'ına yeniden kavuştu.

Bir aşk iki kere yaşanmaz demiştim. Ama iki gündür gördüğüm Arda Turan'ın gözlerinde uzun süredir izlemediğim bir ışıltı vardı. Belli ki Arda kendini ikinci kez  ''ispat'' etmeye geliyordu. Artık ''bir aşkın iki kez yaşanabileceğine inanmak istiyorum...

YORUM YAP