Ahmet Yücegök

RAHATSIZ OLANLAR...

1 Kasım 1922 Silivri'nin düşman işgalinden kurtuluşunun tarihi… Ve… Bu günkü iktidara kadar her yıl kutlandı…
Ama… Bu gün…Yasak…Kutlanamıyor…
"Efendim, Silivri, İstanbul'a bağlı bir ilçe, dolayısıyla, İstanbul'un Kurtuluşu Kutlamaları yeterli” imiş…
İnsan anlamakta zorlanıyor…
Silivri insanının, bu güne kadar yapmış olduğu "Silivri'nin Kurtuluşu” törenlerinin kime, ne zararı olmuş…
Anlamak mümkün değil…
Evet… 1 Kasım 2012 Silivri'nin Kurtuluşunun 90.yıldönümüydü…
O günü… Gazetemiz HÜRHABER bu haberi birinci sayfadan "Bugün Silivri'nin Düşman İşgalinden 90.kurtuluş Yılı” olarak verdi…
Ve… Yine HÜRHABER'in 1.ci sayfasında Silivri Belediye Başkanı Sayın Özcan Işıklar'ın bu günle ilgili demeci vardı…
Bunları görünce… Sevindim… Bir yandan da üzüldüm.
Niye böyle… Bayramlarımızdan ne isteniyor…
Neyse… Bu kutlamalar konusunda iktidarın tepkisini anlamak mümkün değil…
Karşımızda her gün bir şeyi yasaklayan bir iktidar var…
Oysa… İktidar gelmeden önce yetki isterken iktidarımız da "yasaklar, yoksulluk, yolsuzluk” kalkacak demişti…
Belli ki… Söylediği doğru değilmiş…

BAYRAM KUTLAMALARI
Başbakanın Ulusa Sesleniş konuşmasında yapmış olduğu konuşmada geçmişte Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları için "Halka kapalıydı Salonlarda yapılırdı” dediğini duydum…
Kendi, kendime; "O dedikleri ülke burası mı?” dedim.
Şaşırdım kaldım…
Lakin… Karşımda, Sayın Başbakan R.Tayyip Erdoğan ve o Türkiye'nin Başbakanıydı ve Türkiye'den bahsediyordu…
Söylediklerinden bir şey anlamadım…
Bildiğim… Her 29 Ekim öncesi…
Yurdun her yanında…
Bütün okullarda provaları yapılmış hazırlıkları tamamlanmış oyunlarla statlarda meydanlarda yapılırdı kutlamalar…
Anladığım…
Başbakanımız her zaman olduğu gibi geçmişi çarpıtarak kendine gelecek hazırlama sevdasında…
Yalnız… Bu yıl tahmin ettiği gibi olmadı…
Biber gazı bile para etmedi…
Bayram… Her tarafta kutlandı…
Hem de… İstendiği gibi…

ESKİ VE YENİ
Son geçirdiğimiz iki bayramdan biri Kurban Bayramı…
Haber bültenlerinde izledik…
Bildik görüntüler…
İstanbul Boğazı kıp kırmızı…
Yine haber bültenlerinde…
Kaçan hayvanlar, ardında elinde bıçak kovalayan kasaplar…
Her yıl…
Ayni görüntüler…
Devletin, Belediyelerin koymuş olduğu yasaklarını dinleyen yok…
O zaman da… Burada Hayvan Hakları Koruma derneklerine görev düşüyor…
Ne yapalım… Başka çaresi kalmadı…

PROTOKOL KRİZİ
Bayramın gündemine düşen bir konu "protokol krizi”.
Protokol ne demek, söylemeyeceğim.
Çünkü… Herkesin bildiği bir şey…
Pardon… Yanlış oldu…
Bir kişi hariç… O kişi bilmiyor gibime geliyor…
O bir kişiyi de artık herkes tanıyor...
O bir bayan…
Ve
inanamayacaksınız ama aynı zamanda Milletvekili sıfatı var…
Seçilmişlerden…
Adı… Gülay Dalyan…
Evet…
Bu… Sayın Bayanımız…
Sık, sık Silivri'ye uğrar…
Her gelişinde krize neden olur…
Zannedersin ki…
Uğrama nedeni kriz yaratmak…
Bir değil iki değil…
Bunu hep yapar bu Sayın Bayanımız…
Ve… Dediğim gibi… "Bilmeyerek” değil…
Kasten… Yapıyor… Tahminim… Sabırları zorluyor…
Karşı tarafın sinirleri, test ediyor…
Eh… Bakalım, ne zamana kadar…

SİLİVRİ'DE BU GÜN
Balıkçı ağzı ile "bereketli” bir yıl…
Şimdi. Tezgahlarını "Lüfer” süslüyor.
Fiyatı da iyi…
Afiyet olsun…

DEVŞİRMEK
Kesin olmasa bile Yerel Seçimler bir yıl sonra yapılacağı artık belli oldu gibi…
Öyle olunca da… Adaylık tartışmaları başladı…
Parti içi ön seçim talepleri gündeme geliyor… Ön seçim…
Parti içi demokrasinin olmazsa olmaz, koşullarından biri…
Yalnız… Parti içinde yapılacak bu önseçiminde partide egemen olan adayın avantajı tartışılmaz… Çünkü… Adaylar… Yarışma kurallarına hiç eksiksiz uysa bile…
Sonuçta… Kuralları işletme yönetimi elinde bulunduran tarafın elindedir…
Ve… Önseçim sonrası…
Galip gelen aday…
Rakip partinin adayları ile yarışacaktır…
Yani… Oy devşirmesi gerekecektir...
Hatırlatmakta fayda gördüm…

BİR VEFATIN ARDINDAN
İlk olarak Silivri Öğrenmenler Derneği binasında tanıdım kendisini. 1980 Yılı 12 Eylül sonrası sıkıyönetimli günler…
Omzunda… İçi kitap dolu çantası…
Hem de…
Okunması yasak… Sakıncalı kitaplar…
Ama… Bir kenarda…
Onları okuyor…
Arada da… O günlerde uygulanan Faşizan uygulamalar üzerine kendi kendine söyleniyor. Haber bültenleri başlayınca o gün idam edilen kurşunlanan gençlerin haberlerini duydukça "Bu gençlere yazık ediyorsunuz” diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu o günün Askeri yöneticilerine. Sanki bu günleri görmüş gibi…
Herkes pür dikkat ona bakıyor. Ama herkesin bir birinden "rejimin ajanı” olarak şüphe duyduğu, gördüğü için kimse de onun yanına gelmiyordu...
İşte o günlerde tanıştık…
Evet…
O günlerde tanıdım onu…
Bu kişi…
Hasan Özkök…
Silivri'nin eski 1.Noteri…
31/10/2012 günü vefat etti…
Dost ve yakınlarına baş sağlığı diliyorum…
Allah Rahmet Eylesin…

BAHAR-KIŞ-KARAKIŞ
Geçtiğimiz hafta sonu New Center Ünsal Düğün Salonunda Silivri CHP İlçe Örgütünün düzenlediği bir panel vardı. Panelde konuşmacı olarak Meclis Dış İşleri Komisyon üyesi Hatay Milletvekili Dr.Mehmet Ali Edipoğlu ve Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr.Mehmet Karlı bulunuyordu.
Panelin ilanından da anlaşılacağı üzere konu "Dış Politika ve Komşularımızla İlişkilerimiz” idi.
Konu böyle olunca, Dış Politika konusunda komşumuz Suriye'de gelişmeler hayli yer tuttu…
Panelistler konunun uzmanı…
Hatiplikleri güzel…
Anlattıkları da güncel olunca…
Panele katılanlar, baştan sona yerinden kıpırdamadan dinlediler. Panel iki saatten fazla sürdü. Salonda sinek uçsa duyulacak kadar sessizlik hâkimdi…
Konuşmacılardan ilki, Meclis Dış İşleri Komisyon Üyesi Dr.Mehmet Ali Edipoğlu Suriye'deki kanlı olayları iki bölüme ayırdı…
***
Başlamadan önce yapılan gösterilerin öncülüğünü ülke içinde örgütlü "Demokrasi Güçleri” diyebileceğimiz "Milliyetçi ve Sosyalist” güçlerdi. Bu siyasal örgütler var olan "Dikta” rejiminden "demokratik bir ülkede” olması gereken ne varsa onu istiyorlardı. Bu talep "Demokrasi” diyen herkesin üzerinde uzlaştığı bir talepti.
Daha sonra araya "Dış Güçler” giriyor…
Yani. Bilinen Emperyalist Güçler…
Uzun yıllardır Suriye dışında bulunan "Müslüman Kardeşler” örgütü gibi
"El Kaide” gibi birçok "İllegal” örgütü ülkeye sokuyorlar.
Eh… Silah ve para desteği sağlayan ülkeler de belli.
Böyle bir "Emperyalist” saldırı karşısında ilk ayaklanmanın önderleri Ülkelerini savunmak zorunda kalıyorlar…
Esad güçleri ile birlikte Emperyalistlere karşı savaşıyorlar…
Dışarıdan olaylara müdahale için gelen elçilere de söyledikleri "Biz bağımsız bir ülkeyiz, yöneticimizi beğenmez isek değiştiririz size ne?” diyorlar.
Hatta "Siz olsanız ne yapardınız?” diye soruyorlar.
Tıpkı bizim kurtuluş savaşında yapılan gibi…
Görünen kadarıyla;
Senaryo sahibi ABD ve İsrail tasarım Katar ve Suudi Arabistan Türkiye'ye biçilen rol ise figüranlık…
İşin ilginci Tunus, Mısır, Libya'daki diktatörlerin yerine gelenlerin tamamı ABD'de eğitim almışlar. Ve demokrasi arayan, o nedenle ülkesinin meydanlarını doldurmuş olan o güçler bu gün "dünü” arar haldeler…
Kan, yine gözyaşı akmaya devam ediyor…
***
Panelist Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr.Mehmet Karlı hoca ise Dış Politik üzerine sözlerine başlamadan önce...
Dış Politikanın ana amacı;
1-Vatandaşın Güvenliği.
2-Vatandaşın Refahını arttırmak…
Dedi ve sorusunu sordu…
"Bu gün izlenen dış politika buna hizmet ediyor mu?”
Cevap belli bir soruydu…
Demek ki;
"Arap Baharı” adı verilen bu gelişmeler Arap Ülkelerine değil bahar kış bile getirmemiş "Karakış” getirmiş...
Dedi…
Panel sonunda sorulara geçildi…
En son…
Gelinen noktada 1923 Yılından bu yana "Yurtta Sulh ve Cihanda Sulh” söylemi ile "Barış” üzerine şekillendirilmiş olan dış politikamızın terk edilmekte olduğu üzerine mutabık kalındı…

GÜNÜN ÖZLÜ SÖZÜ
"Uçurtmalar rüzgâr gücü ile değil, güce karşı koydukları için yükselirler…”
(Churchill )

AFRİKALIDAN
"Sular yükselince, balıklar karıncaları yer. Sular çekilince karıncalar balıkları yer. Kimse bu günkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir. Çünkü kimin kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir…”
(Afrika Atasözü )

GÜNE UYAN
"Şahin sahibinin esiridir.”
(ANONİM )

YORUM YAP